• Sayın Üyeler,

    Site görünümünün gündüz açık renk tema, gece koyu renk tema olacak şekilde otomatik değişmesini sağlayan bir düzenleme yapılmıştır. Görünümün otomatik değişmesini istemiyorsanız, bu ayarı hesap tercihlerinizden kolaylıkla değiştirebilirsiniz. Açık/Koyu temalar arasında ki geçişin otomatik olmasını istemeyen üyelerimiz üst menüde yer alan simgeler yardımıyla da kolayca geçiş yapabilirler.

    Site renklerinin günün saatine göre ayarlanmasının göz sağlığına faydaları olduğu için böyle bir düzenleme yapılmıştır. Fakat her üye görünüm rengini tercihine göre kullanmaya devam edebilecektir.

Artvin - Cerattepe

S

Silinen üye 2206

Kimse yorum yapmıyor çevre mühendisleri bu konu hakkında ne düşünüyor ?
ÇED süreci nedir ? Halkın katılım Toplantısı ne oldu ? Sonuç ne olur ?
galiba herkes iş derdine düşmüş kimse konuşmuyor.
 
@hepaistos

Güzel diyorsunuz ancak forumda benzer konularda daima konu içinde kavgalar, siyaset vb eksik olmadığı ve sonunda biz yöneticiler de müdahil olduğumuz için kimse ağzını açmıyor.

Bu tabi nedenlerden birisi. Bir diğerisi ise millet konuşmaya/hareket etmeye korkar oldu. Yarın ne olacağı belli değil bugünün kahramanları hain, dünün hainleri kahraman olurken kimseye ortaya çıkmaya bir söz-kelam etmeye cesaret edemiyor ne yazık ki.
 
Cerattepe özelinde ve soruda geçen ifadeler bağlamında sorduğunuz soruya bir de şu yönüyle değinmek gerekir düşüncesindeyim;

Bir çok kez ÇED sürecinde Halkın Katılımı Toplantısı'na şahitliğim oldu. Bu toplantıların işlevsiz ve kadük durumda olmaları yatırım yapılacak bölge halkının aktif eylemlere geçmesine neden oluyor.

Benim gözlemlediğim sorun şu;

Halkın Katılımı Toplantıları yapılırken yatırımcı firmalar, yatırım alanına ve yatırım yapacağı konuya ilişkin neredeyse %80-%90 oranında resmi izinlerini almış oluyorlar. devletin farklı kurumları bu işlemler için kendilerine izinleri vermiş oluyor. Neredeyse sahaya girip işi başlatma konumuna geliyorlar ki bu süre kimi zaman 1-2 yılı bulabiliyor. Yatırımcılar resmi kurumlardan aldıkları uzun çabalarla edindikleri bu izinleri ÇED Sürecinde "kazanılmış hak" olarak görüp bu noktada baskı unsuru olarak kullanıyorlar ve elleri de oldukça güçleniyor. Yani kitaba göre bu yatırımın izinleri resmi olarak neredeyse tamamlanmış durumda oluyor. ÇED Süreci de sadece bütün kurum görüşlerinin bir araya toplanmış ve içine biraz emisyon, deşarj, flora, fauna bilgisi eklenmiş haline dönüşüyor.

Halkın Katılımı Toplantıları ise sürecin en sonunda yerel halkın konuya ilişkin kaygılarını içeren bir tavsiye metninin ötesine geçemiyor. Çünkü itirazlarının karşısında hukuk ve mevzuat bilgisi daha donanımlı ekipler ve yazışmalar ile duran bir yatırımcı taraf var ve neredeyse hukuki izinlerinin tamamı bitirilmiş şekilde. Yerel halkın bu düzeyde hukuki ve kitabi bir savunma yapabilmesini beklemek ise zaten hayalden öte bir şey değil. Çoğu zaman zaten gerek yatırımcının kışkırtmasıyla gerek halkın konuya vakıfiyetinin yetersizliği ile tartışma ve gürültü altında içi boş toplantılar yapılıyor. Sonuçta anlamsız bir tavsiye metni kayda geçiyor ve yatırımcı taraf bazı maddeleri ÇED Raporu'na taahhüt olarak ekleyerek bu toplantıları by-pass etmiş oluyor.

Bu şekilde ilerleyen bir süreçte halk istediğini alamamış hatta ciddiye alınmamış bir pozisyona düşürüldüğü için tepkisi aktif eyleme dönüşüyor çoğu zaman.

Bu toplantıların tamamen kadük olduğuna kani olmuş birisi olarak;

a- bu toplantılar hukuki olarak işlevsiz. Bence tamamen kaldırılmalı ve halka stres yüklemekten vazgeçilmeli,
b- Eğer (zor da olsa) gerçek bir halk tepkisi ve rızası ölçülmek isteniliyor ise proje büyüklüğü ve etki alanı göz önüne alınarak, kapsadığı etki alandaki en yüksek idari/yönetimsel merci tarafından o etki alanında yaşayanları kapsayan bir referanduma sokulmalıdır. bu referandumun sonuçlarının kademeli olarak; proje onay, proje revizyonu, proje reddi gibi bir skala ile değerlendirilmesi gerekir. bu şekilde yatırımcının halkı ciddiye alması sağlanmış ve halkın gerçekten bu sürece müdahil olabilmesi gerçekleştirilmiş olur.

Halkı zurnanın son deliğine koyarak büyük yatırım guruplarının milyarlarca liralarla ifade edilen işlemlerine bir toplantıyla engel olamayacaklarını gösterip aşağılayarak bu sürece devam ettiğinizde bu kavgaların oluşması gayet normaldir.

Saygılarımla.
 
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .
[SB]
Öncelikle tespitleriniz ve fikirleriniz güzel fakat ben yazınızda bir konu hakkında yorum yapmak istiyorum. Proje kararının referandum ile belirlenebileceğinden bahsetmişsiniz. Belki bazı projelerde evet ama siz de fark etmiş olmalısınız bir çok halkın katılım toplantısına tanıklık etmiş biri olarak. Çevre halkı bazen toplantıda işin çevresel boyutu dışında daha çok kar etme amacı güdüyor. İş böyle olunca da ticari bir pazarlığa dönüyor olay. Bu dediğiniz sistem ile projelerde gücün sadece kendinde olduğunu bilen art niyetli insanlar bedel ile çevreyi ve etkilerini daha kolay göz ardı edebilecek ve satabileceklerdir diye düşünüyorum. Çevre Mühendisi kimliğimin dışında çevreci bir insan olarak halkın katılım toplantıları, bilinçlendirme eğitimleri vb durumlarda duyduğum yorum ve sorular bazen üzerken bazen de ümitsizliğe götürüyor beni. Bence de değişmesi gereken bir şeyler var bu önce zihniyet sonra da sistem olmalı. Konu başlığındaki Cerratepe olayı çok güzel bir örnek. Bütün insanların duymuş olması güzel iken insanlardan aldığım yorumlar şaşırtıyor. Hiç kimse olayın çevresel etkilerini konuşmuyor / bilmiyor. İnsanların bu konu hakkındaki cümlelerinde geçen kelimeler propaganda, siyaset, terör ... Bilinçli insanlar ile daha fazla karşılaşmak ümidi ile...
 
@Can Elmas söylediklerinizde haklısınız. Zaten Halkın Katılımı Toplantı'larının çoğunun içerisinde gerek halk gerekse bölgede etkin olan diğer işletme yahut sivil toplum kuruluşlarının pastadan pay alma çabaları var.

Bir konunun çevresel etkisinin olması o konunun ticari taraflarının görmezden gelinmesini gerektirmeyecektir. Referandum örneğinin zor bir yöntem olduğunu belirtmiştim önceki gönderimde. Referandum gibi bir uygulamaya giderek; sadece projeye verilen ret oylarının toplam yaşayan nüfusa oranı üzerinden değerlendirme kriterleri ile (örneğin: %(ret oyu/toplam nufus): 50'nin üzerindeyse proje iptali ve yeni başvuru,
%(ret oyu/toplam nufus): 30'nin üzerindeyse proje revizyonu vs... gibi) halkın gerçek tepkisini ölçme imkanı elde edebilirsiniz. tabii ki gerçekten halkı bu sürece sokmayı talep ediyor isek bunlar geçerli. yoksa zaten bunların hiçbirine gerek yok.

Ayrıca halkın bu sürece dahil olması tam da bahsettiğiniz kar/zarar, fayda/maliyet düzleminde olmalı bence. Çevresel bilinç ise bunun ikincil desteği olabilir. Çünkü siz ÇED gibi yüksek teknik bilgi ve yasal süreç ihtiva eden bir sistemde, çevresel etkiler ve kümülatif çevresel zararın indirgenmesi yönündeki aksiyonları halkın eline bırakamazsınız. Bırakırsanız hata etmiş olursunuz. Halkın yapacağı sadece "biz temiz bir çevrede yaşamak istiyoruz" demekten öte bir şey olamaz. Siz bir halk rızasından bahsediyorsanız, bunu halk değerlendirirken; bu işletmeden sağlayacağı maddi/manevi etkileri, nüfus ve sosyal yaşamda oluşacak değişimleri, yaşam alanlarında oluşacak iyiye yada kötüye gidişleri, asayiş ve acil durumlarda yaşayacağı can/mal güvenliğini, turizm ve bölge tanıtımına katkısı gibi düşünlerini süzüp cevap verecektir.

Cerattepe olayında da bu saydıklarım geçerli. Bizler çevre mühendisleri olarak (işin profesyonelleri) bütün proje detaylarını elimize alıp hesaplamalar yaparak uzun saatler boyunca uğraşılar sonucunda yapılacak işletmenin kısa ve uzun vadeli çevresel zararları ve bunların gideriminin yöntemleri hakkında ancak fikir sahibi olabiliyoruz. Oradaki halkın "çevresel" içerikli tepkisinin altının boş olması gayet doğal ve doğru. doğru olmayan ise çevresel etkileri halkın ve bir takım siyasi temelli platform yahut organizasyonun tartışma alanında bırakmak. bu şekliyle temelsiz tartışılan çevresel etkiler magazinel boyutta itibarsızlaştırılmış oluyor. Bu durumdan da en fazla karı yatırımcı, en fazla zararı yöre halkı ediyor.

Söylediğiniz gibi süreçte bir şeyler değişmeli evet. Ama bu kolay değil kesinlikle.
 
Artvin Cerrattepe Maden Ocağı Projesi ile ilgili yasal süreç devam etmesine ve Artvin halkı tarafından bilirkişi keşfi tarihi beklenmesine rağmen sermaye sahipleri kendilerini koruyan yasaların arkasına sığınarak Artvin‘i talan etmeye hazırlanıyor.
Sığındıkları yasalar bölge halkının yakından tanıdığı Çoruh Vadisi‘ni harabeye çeviren, HES projeleriyle suyu ticarileştiren, meraları imara açan rant ve talan yasalarıdır. Artvin halkı ise gücünü hayatın yasalarında alıyor. İnsanın, hayvanın, bitkinin, kültürlerin ve dillerin kendilerini yarına taşımasını esas alan yasalardan.
Türkiye‘de son on yılda hızlanan bir ivmeyle bilim ve rantın çeliştiğini gözlemliyoruz. Kamu yararı var diyerek yaşam alanlarını halkın kullanımından çıkaran, bölgeye iş olanağı sağlayacağız diye bölgede yaşayanları biat kültürü ile kendisine bağlamaya çalışan sermaye grubu ve onun destekçisi yöneticiler; projelerini bitirdiklerinde geride ekolojik, sosyolojik, kültürel ve ekonomik bir yıkım bırakıyor. Yapılan projelerin çoğu bilimsel bir temele dayanmıyor, ekolojiyi korumuyor ve halkın isteklerini gözetmiyor.
Artvin‘deki maden projesi bilimsel değildir, hukuksal değildir, halk için değildir. Yıllardır madene karşı mücadele veren Artvin halkının haklı mücadelesi karşısında hiçbir sermaye gurubu, kolluk kuvveti, yönetici direnemeyecektir.
Bilim insanlarının uyarılarına, bölge halkının tepkilerine rağmen bu projede ısrar edilmektedir. Yaşam alanı mücadelesi hiçbir inada teslim edilemeyecek kadar mühimdir. Bölgenin ekolojik özellikleri dikkate alındığında yapılması planlanan maden projesi dünya insanlık mirasına karşı işlenecek bir suç olacaktır.
Yüzlerce kolluk kuvvetini arkasına alarak Artvin‘e çıkarma yapanlar neye ‘rağmen‘ bu projeyi yapmak istiyorlar bir göz atalım;
Heyalan Riski
Projenin ÇED raporuna göre proje sahasında büyük ölçekli heyelanların olma olasılığının az olduğu ifade edilmektedir. Ancak bilirkişi raporu bunun tam tersini söylüyor. Bilirkişi raporunda, sahada çoğunlukla volkanik kayaçların yer aldığı, volkanik kayaçların ince dokulu bozuşmuş toprak profilleri oluşturduğu ve bu toprakların makaslama kuvvetleri oldukça düşük olduğundan yağışın yoğun olduğu dönemde söz konusu alanda heyelan olmasının muhtemel olduğu belirtiliyor. Ayrıca ağaç kesimi ile galeri açılması, bakır madeni çıkarılması sırasındaki faaliyetlerin heyelan ihtimalini arttırdığı ifade ediliyor.
Maden sahasında meydana gelecek herhangi bir heyelanın sahanın bitişiğinde olan Artvin Kafkasör Yaylasını da etkileyeceğini belirten bilirkişi raporunda ayrıca olası heyelanları karşı alınacak önlemlerin ÇED raporunda yer almadığı söyleniyor.
Kesilecek Binlerce Ağaç
ÇED raporunda yine proje alanının verimli devlet ormanı alanı içinde kaldığı ve 50.300 adet ağacın kesileceği belirtiliyor. Kesilecek ağaçların yanı sıra maden sahasından çıkan tozlar bölgedeki bitkilere zarar verecek, maden cevheri ve depolanacak pasadan sızacak gazların havadaki su ile birleşimi sonucu oluşacak gaz zararı da ağaç ölümlerine sebep olacaktır. Bu durumda da kesilmesi planlanan miktardan daha fazla ağaç zarar görecektir. Bilirkişi raporunda; orman ağaçlarının bu şekilde zarar görmesi; böcek tahribatında önlemez artışların olmasına, dolayısıyla bölgedeki tüm ormanların, Hatila Vadisi ve Kafkasör yaylasının da ciddi tehlike altına girmesine neden olacağı öngörülmektedir.

Bitki Örtüsü Tahribatı
Firma maden faaliyetinden sonra sahayı rehabilite ederek bitki örtüsünü tekrar eski haline getireceğini belirtmektedir; ancak bilirkişi raporu bölgenin fazla yağış alması ve arazinin dik ve engebeli olmasını bitki toprağının uzun süre birikmesi için uygun görmemekte ve bu olasılığı gerçekçi bulmamaktadır.
Faunanın Zarar Görmesi
Projeyle birlikte sadece orman ekosistemi değil fauna da projeden etkilenecektir. Bölgede bulunan Yaban Keçisi, Çengel boynuzlu dağ keçisi, Geyik, Karaca, Ayı, Kurt, Vaşak, Çakal, Tilki, Yaban Domuzu ve Yaban tavşanı gibi önemli memeli türleri ağaç kesimi ve patlatma faaliyetleri nedeniyle zarar görecektir.
Su Kirliliği
Bilirkişi raporuna göre su kirliliği açısından projeye bakıldığı zaman; alandaki cevherin kükürt-sülfür miktarına bağlı asit maden sularının ağır metallerinin düşük pH ile çözünerek yüzeysel ve yer altı sularına karışma riski (metal zehirliliği) en ciddi sorunların başında gelmektedir. Ayrıca ortaya çıkan gazların havaya karışması ve yağışlarla yeryüzüne inerek asit yağmuru oluşturması hem su kaynaklarını hem de sahanın şehir merkezine çok yakın olması sebebiyle insan sağlığını tehdit etmektedir.
ÇED raporuna göre galerilerden günde 150-200 m3 su çekileceği belirtilmiştir. Sahadaki birçok pınar bu durumdan olumsuz etkilenecektir. Galerilerden çekilen sular bu galeriler kapatıldıktan sonra akmaya devam edeceğinden asidik özelliğe ve yüksek metal konsantrasyonuna sahip suyun arıtılması gerekmektedir. Ancak suyun nasıla arıtılatacağı ÇED Raporunda belirsizdir ve bu belirsizlik tehlike arz etmektedir.
Yaylalar, Vadiler Üzerinde Olumsuz Etki
Ekosistemi bir bütün içinde ele almayan raporda Kafkasör ve Hatila Vadisinin projeden etkilenmeyeceği belirtilmektedir. Ancak ekosistem belli bir bölgede yaşayan ve birbirleriyle etkileşim içinde bulunan canlılar ile bunların cansız çevrelerinin oluşturduğu bütündür. Bu yüzden Cerrattepe‘de yapılacak bir faaliyet yakınında bulunan bu alanları da telafisi olmayan bir şekilde etkileyecektir.
Hava Kirliliği, Gürültü Kirliliği
Maden sahasının çevresel etkileri; hava kirliliği, gürültü kirliliği, yol genişletme ve cevher taşıma sırasında yaşanacak problemler, pasa malzemesi ile ilgili sorunlar olarak da karşımıza çıkacaktır.
Sonuç olarak;
Artvin‘de yapılması planlanan maden, yöneticilerin neyi tercih ettikleriyle ilişkilidir. Daha fazla rant için daha fazla tüketimi, ekolojik tahribatı benimseyenler halk için yöneticilik yapma tercihinin çok ötesindedirler.
Cerrattepe Maden Ocağı projesi bir zorunluluk değildir! Artvin‘i gözden çıkarmak anlamına gelen projenin kamu yararıyla hiçbir ilgisi yoktur. Altınsız olur Artvinsiz olmaz!
Cerrattepe‘ye yapılan müdahale derhal son bulmalı, Artvin‘de maden projesinden vazgeçilmelidir.
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 1700 rakımda, Cerattepe‘de ranta ve talana karşı direnen Artvin halkının yanındadır.

TMMOB
ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI
İSTANBUL ŞUBESİ YÖNETİM KURULU

Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .
 
Kendi işlerini yapmayan veya yapamayan kişiler başka işler ile meşgul olurlar.

çevre mühendisliği alanında oda olarak yapması gereken bir sürü iş var iken olayı yine eski başkanlar gibi siyasete çevirmelerine karşıyım.

lütfen ana konularınız da iş yapmanızı ve yenilikçi yaklaşımlar yaparak tüm ÇEVRE MÜHENDİSLERİNİ bir çatı altında toplamanızı öneriyorum.

bu ve bunun gibi bildirgelerinizide şiddetle kınıyorum.
 
Öncelikle işin bütün tarafları tarafından ki buna herkes dahil kamu, yatırımcı halk müşavir firma ÇED'in ne demek olduğunu iyice öğrenmesi gerekiyor...Halkın katılımı toplantılarının amacı dışında kaldığı herkesçe malumken halk bile bunu böyle kanıksamışken ağzınızla kuş tutsanız gene olmaz öncelikle herkes ama herkes ÇED'in amacını öğrenmeli onay raporu olmaktan çıkarmalıdır yani ÇED Kararı alan bir proje kesin yapılabilir anlamı sürdükçe bu tutarsızlık devam edecektir...
 
Üst