• Sayın Üyeler,

    Site görünümünün gündüz açık renk tema, gece koyu renk tema olacak şekilde otomatik değişmesini sağlayan bir düzenleme yapılmıştır. Görünümün otomatik değişmesini istemiyorsanız, bu ayarı hesap tercihlerinizden kolaylıkla değiştirebilirsiniz. Açık/Koyu temalar arasında ki geçişin otomatik olmasını istemeyen üyelerimiz üst menüde yer alan simgeler yardımıyla da kolayca geçiş yapabilirler.

    Site renklerinin günün saatine göre ayarlanmasının göz sağlığına faydaları olduğu için böyle bir düzenleme yapılmıştır. Fakat her üye görünüm rengini tercihine göre kullanmaya devam edebilecektir.

Mükemmel insan

Melih Coşar

Yönetim Grubu
Danışmanlık Grubu
Danışmanlık Grubu Yönetim Grubu
Katılım
3 Temmuz 2010
Şehir
Ankara
Firma
.
Merhabalar Arkadaşlar,

Mükemmel insanlar ile ilgili benim bir tezim vardır: Hiç hata yapmayan insan, hiç iş yapmayan insandır: (Hikaye, Ömer Seyfettin'in Mermer Tezgah hikayesidir.)

Kahramanımız ilginç bir tip'tir: Cabi Efendi. Geçim kaygısı olmayan bu adamın "yegane merakı", dünyanın çeşitli halleriyle hallenmektir. "Nadanların akıl ambarı" olarak adlandırdığı kütüphanelerden faydalanıp bir şeyler okumaktansa, hayatı okumayı tercih etmektedir: "Hayatın her adımında binlerce garibe, binlerce sır, binlerce dalavere gizliydi. İlim, hikmet, hars, felsefe, irfan, hep hayatın içinde idi." Bu düşünceler içinde, beyaz top sakalı, kısa boyu, şişman vücuduyla Cabi Efendi, sabahtan akşama kadar İstanbul'u gezmekte, kendince umum hayata nizamat vermektedir.

O şimdi Üsküdar taraflarındadır. Kafasında Harem'den Kız Kulesi'ne doğru bir "sandal" sefası yuvarlamaktadır. Fakat hayır, yıllardır gezindiği bu sokaklarda şu ilginçliği ilk kez fark etmiştir: Bir marangoz dükkanı. "İçinde ferah ferah kırklık, pos kara bıyıklı, şişmanca bir adam"ın çalıştığı dükkanın tezgâhı mermerdendir. Dayanamaz Cabi Efendi, "nasihat damarları" kabarır: "Sen deli misin, oğlum?" "Akıllı bir adam mermer üzerinde keser oynatır mı?" diye konuşur. Marangoz ustası onu, "Ben birinci ustayım" "Hiç yanılmam. Elimin maharetine emniyetim var, onun için tezgahı mermerden yaptırdım" şeklindeki cevaplarıyla başından savmaya çalışsa da, iş uzayınca, "Haydi bakalım, gevezelik yeter! Çek arabanı!" deyip kovar.

Cabi Efendi "düşüncesizliği kendisi için 'meziyet' sayan" ustaya haddini bildirecektir. Önce adını öğrenir: Ali. Ardından diğer bilgiler: Ailevi durumu, evi, adresi? Sonra, kasaptan yüzülmüş bir kuzu alır, fırında kızarttırıp Ali Usta'nın evine götürür. Gayet titiz bir şekilde, evin hanımına tepsiyi sunar.

Plân gayet basittir: Kuzu yüzünden karı koca birbirine girecek, ertesi sabah da "sanatının eri? budala?" Ali Usta, keserini mermer tezgâha indirecektir. Cabi bu son sahneyi seyretmek aşkıyla geceyi Üsküdar'da geçirir. Ertesi sabah olan biteni görebileceği bir noktaya konuşlanır. İş tasarlandığı üzere sonuçlandığında, içeri dalıp "Geçmiş olsun usta!" der. Tabii, gereken nasihatleri verirken, "kuzu"yla çevirdiği katakulliyi de açıklar.

Sözü Ömer Seyfettin'e bırakalım: "Hadi oğlum dedi, dünyanın nizamını bozmağa kalkma. Marangozun tezgahı kalastan olur."
 
Ben bir hata yaptığım zaman hemen herkese seslenirim ben yaptım diye insanlar sakar desinler mühim değil ben her hata da çalıştığımı fark ediyor ve hatalarımla gurur duyuyorum
 
Üst