• Sayın Üyeler,

    Site görünümünün gündüz açık renk tema, gece koyu renk tema olacak şekilde otomatik değişmesini sağlayan bir düzenleme yapılmıştır. Görünümün otomatik değişmesini istemiyorsanız, bu ayarı hesap tercihlerinizden kolaylıkla değiştirebilirsiniz. Açık/Koyu temalar arasında ki geçişin otomatik olmasını istemeyen üyelerimiz üst menüde yer alan simgeler yardımıyla da kolayca geçiş yapabilirler.

    Site renklerinin günün saatine göre ayarlanmasının göz sağlığına faydaları olduğu için böyle bir düzenleme yapılmıştır. Fakat her üye görünüm rengini tercihine göre kullanmaya devam edebilecektir.

Toryumükleer

Onur Kapmaz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Mayıs 2013
Firma
ESCEV
Günümüzde “yenilenebilir enerji” denildiğinde ortaya çıkan tartışma “felsefik ve idolojik” bir çizgiden öteye gidememektedir. Belki de bu çizgide kalmamız özellikle isteniyordur. Hele ki ortada kimsenin göremediği ya da görmek istemediği aşağıdaki gibi bir gerçek varken…

Gelin öncelikle şunları itiraf edelim:

Bizde “güneş” , bilinç olarak daha çok mangal yapılmak için pikniğe gidilmenin bir nedenidir.
Bizde “dalga”, bilinç olarak daha çok ay ışığı altında, gitar eşliğinde arkadaş grubuyla şarkı söylemenin bir nedenidir.
Bizde “rüzgar”, bilinç olarak daha çok uçurtma uçurma şenliklerinin bir nedenidir.


Neden kimse enerji söz konusu olduğunda daha gerçekçi ve sürdürülebilir olan kaynaklara yönelmek istemez ki? İşte söz konusu kaynaklardan birisi “toryum”dur. Milletimizce ülkemizde bolca bulunduğu bilinen(!) toryum ile Engin Arık’ın harika bir projesi vardı. Evrenin nasıl oluştuğu araştırılan(!) CERN’de kullanılan “parçacık hızlandırıcı” teknolojisini ülkemizde kurmak ve hammadde olarakta toryumu kullanmak istiyordu.

Proje ile ilgili Engin Arık şunları söylüyordu:

“Yerin yaklaşık 30 m altında, kurşun bir hedefin içinde olacak toryum. Bu hedefe dışarıdan, yeryüzünden hızlı protonlar gönderiyorsunuz. Bu protonlar kurşundan nötron üretiyor. Bu nötronlar da gidip toryumla birleşerek enerji üretiyor. Kesinlikle patlama tehlikesi yok. Çernobil benzeri bir felaketin tekrarlanması mümkün değil. Radyoaktif kalıntı minimum nispetinde. Bu da nötronlarla yok edilebiliyor. Reaktörün fişini çektiğinizde her türlü işlem duruyor. Doğa kirlenmiyor, minimum atıklar da uzun ömürlü değil. Toryumun, uranyumun yerini alabileceği kanıtlandı.”

Yani şunu demek istiyordu Engin Arık:

“Klasik nükleer santralden uranyum ile enerji elde edilirken, çevre dolayısıyla da canlılar için birçok risk bulunmaktadır. Ancak klasik nükleer santral teknolojisi yerine parçacık hızlandırıcı teknolojisini kullanır ve hammadde olarakta toryum kullanırsanız, yukarıda belirtilen durumları elde edersiniz.”

CERN’de kullanılan teknolojiyi öğrenip, başarılı öğrencilere öğretmek istemek; bir ülkenin enerji ihtiyacının büyük bir bölümünü çözmeye kalkan bir proje üzerinde çalışmak; CERN’e olan üyeliğin getirdiği prestijle yetinmeyip, orada kullanılan teknolojiyi kendi çıkarlarınız için kullanmak; bir takım güç unsurları tarafından takdirle(!) karşılanacaktı elbette. Engin Arık ve arkadaşlarına da takdir olarak “kefene bürünmek” uygun görülmüştü…

O halde ihtiyacımız olan tek şey, parçacık hızlandırıcı teknolojisi için, “Yüksek Enerji Fiziği” alanında yeterli bilgi düzeyine ulaşmaktır. Aksi halde özellikle yenilenebilir enerji kaynakları yönünden enerji tartışmaları, “romantizm içerikli tartışmadan” öteye gidemeyecektir.
 
Üst