• Sayın Üyeler,

    Site görünümünün gündüz açık renk tema, gece koyu renk tema olacak şekilde otomatik değişmesini sağlayan bir düzenleme yapılmıştır. Görünümün otomatik değişmesini istemiyorsanız, bu ayarı hesap tercihlerinizden kolaylıkla değiştirebilirsiniz. Açık/Koyu temalar arasında ki geçişin otomatik olmasını istemeyen üyelerimiz üst menüde yer alan simgeler yardımıyla da kolayca geçiş yapabilirler.

    Site renklerinin günün saatine göre ayarlanmasının göz sağlığına faydaları olduğu için böyle bir düzenleme yapılmıştır. Fakat her üye görünüm rengini tercihine göre kullanmaya devam edebilecektir.

Bafa Gölü temiz mi?

Can Avşar

Antalya İl Temsilcisi
Etkinlik Grubu
Katılım
25 Şubat 2009
Şehir
Antalya
Firma
ARÜV ÇEVRE MÜH. A.Ş.
Milas Kaymakamı Bahattin Atçı, Bafa Gölü'nü korumaya yönelik yapılan denetimlerden olumlu sonuçlar alındığını belirterek, ''Alınan önlemler sayesinde gölde yaşanan kirlilik ortadan kalktı ve özellikle kuş sayısında ciddi bir artış yaşandı'' dedi.Gölde yaşanan kirliliği önlemek için önemli çalışmalar yürüttüklerini kaydeden Atçı, göle ''kara su'' diye tabir edilen atık suların bırakılmasına yönelik tedbirler aldıklarını ve bu çerçevede bir zeytin yağı fabrikasına ceza kestiklerini hatırlattı. İlçe Tarım Müdürlüğü, Bafa Belediyesi ve jandarma ekiplerinin ortaklaşa hareket ettiklerini bildiren Atçı, ''Gölün kirletilmesine asla izin vermeyiz. Gölde zaman zaman yaşanan balık ölümleri kirlilikten değil mevsimsel sebeplerden. Bazı balık cinsleri suyun sıcaklığında ani değişimler yaşandığında ölüyorlar'' diye konuştu.
Bafa Belediye Başkanı Zühra Dönmez ise gölün en iyi şekilde korunması gerektiğine işaret ederek, ''Yöre halkının geçim kaynağı zeytincilik ve beldemizde çok sayıda zeytin fabrikası var. Zeytin yağı fabrikalarının atık sularını Bafa Gölü'ne deşarj edilmesini önlemek amacıyla fabrikalara havuzlar yaptırdık. Artık gölde kirliliğe neden olan 'kara su'lar Bafa Gölü'ne gitmiyor. Bafa Gölü bu yüzden kirlenmiyor'' dedi.


Bafa Gölü'nün bu sene kuş çeşitliği, balık sayısındaki artış ve temizlik yönünden altın dönemini yaşadığını ifade eden Dönmez, ''Gölün temiz kalması için yaptığımız çalışmalarda Çevre İl Müdürlüğümüzle birlikte hareket ediyoruz. Gölümüzü daha iyi tanıtmaya çalışıyoruz ve özellikle gölde yaşayan yılan balığının tanıtımına büyük önem veriyoruz. Bafa Gölü'nün tanıtmak amacıyla yol kenarlarında çalışmalar yaptık ve internet siteleri aracılığıyla çalışmalarımız devam ediyor'' görüşünü aktardı.

BAFA GÖLÜ'NÜN KORUMA ÇALIŞMALARI

Milas Jandarma Komutanlığı ve İlçe Tarım Müdürlüğü görevlileri, haftanın belirli günlerinde Bafa Gölü çevresinde, ''Kaçak avcılık, katı ve sıvı atıkları önleme'' amaçlı olarak görev yapıyorlar.
Göl çevresinde devreye gezen jandarma timleri, tatilcileri gölü kirletmemeleri konusunda uyararak, gölü kirletenlerin veya kaçak avlananların 156 jandarma hattı aracılığıyla ihbar edilmesini istiyor.
Muğla, Aydın, Bodrum ve Milas'ta faaliyet gösteren Türk ve yabancı çevre grupları ise sık sık Bafa Gölü'nü ziyaret ediyor ve göldeki doğal yaşama zarar veren kirlilik ve kaçak avacılık gibi gelişmeleri kamuoyu ile paylaşıyor.

25 TÜRE AİT 64 BİN 814 KUŞ

Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından Bafa Gölü ve yakın çevresi 1994 yılında ''Bafa Gölü Tabiat Parkı'' ilan edilerek, koruma altına alınmıştı. Korunan alanın büyüklüğü 6 bin 500 hektar su yüzeyi ve 5 bin 781 hektar karasal alan olmak üzere 12 bin 281 hektar olarak belirlenmişti. Göl ve çevresi İzmir 2 No'lu Tabiat ve Kültür Varlıklarını Koruma Kurulunca flora ve fauna zenginliği dolayısıyla 1989'da birinci derece ve üçüncü derece doğal sit, Herakleia, Latmos ve Myus antik kentlerinin bulunması dolayısıyla da birinci derece arkeolojik sit alanı olarak ilan edilmişti.
Bafa Gölü'nün Ege Bölgesi'nin en büyük gölü olduğuna işaret eden yetkililer, göl ve çevresinin, su kuşları ve diğer kuş türleri açısından da oldukça önemli olduğunu vurguluyor.
Yetkililer, dünyada nesli tükenme tehlikesi altında olan yırtıcı akkuyruklu kartal ve küçük kerkenez kuşlarının göl yakınındaki çayırlarda yaşadığını ve kırsal yerleşimlere yakın bölgelerde ürediğini belirterek, ''Bu yıl Bafa Gölü Tabiat Parkı'nda kış ortası kuş sayımında 25 türe ait 64 bin 814 kuş kaydedildi'' bilgisini veriyor.
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünce izin verilen ve Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri Enstitüsünce yürütülen ''Bafa Gölü'nün Jeolojik Yapısı ve Kirliğin Araştırılması Projesi'' kapsamında, Ağustos ve Eylül aylarında Bafa Gölü'nde 17 farklı noktada, yüzey ve dip olarak 2 farklı derinlikte ölçümler yapıldığı, yangına en hassas bölge olan ''Canlı Balık'' mevkisinde ise yangın korumaya dönük çalışmaların devam ettiği bildiriliyor.
Sulak alanlarda gerçekleştirilen koruma projeleri içinde dünyada ilk 10 arasında yer alan projeyle, göldeki balık potansiyelini doğrudan etkileyen Serçin Gölü ve dolayısıyla Bafa Gölü'nün su seviyesini gerekli düzeyde tutmak ve böylece göldeki balık verimini yükseltmek amacıyla modern bir regülatör olan ''Şişme Savak'' yaptırılmıştı.

AĞIR METAL KİRLİLİĞİ

Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü yetkilileri ise ''Uzun Vadeli Gelişme Projesi'' kapsamında yapılan araştırmalarda, gölün genelinde ciddi bir kirlilik tespit edilmediği bilgisini vererek, ''Gölün yaklaşık 200 yıllık geçmişindeki kirlilik ve sedimentasyonuna yönelik çalışmalar ile ağır metal kirliliğine ilişkin değerlendirmeler sürüyor. Diğer araştırma ve ölçümler 2011'in Haziran ayına kadar tamamlanacak. Bafa Gölü ve çevresindeki endemik orkide türleriyle ilgili 2011 yılında 'Tür Koruma Programı' çalışmaları planlanıyor'' bilgisini verdi.
 


Ege Bölgesi’nin en büyük gölü olan Bafa can çekişiyor. Yeterli temiz su gelmediği için üzerine yeşil peltemsi bir görünüm alan gölde, acil önlem alınmazsa balıkçılık bitecek.

EKODOSD Bilim Danışmanı, SDÜ Eğirdir Su ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Erol Kesici, Bafa Gölü’nde biyolojik kirliliğin en üst düzeyde olduğunu söyledi. “Sinekler artacak, insanlar geceleri ışık yakamaz duruma gelecekler. Sineğin dışında koku meydana gelecek. Tüm bunların nedeni, doğal bir göl olan Bafa Gölü’nün doğal yapısına yapılan müdahale ve kirlilikten kaynaklanmakta” diyen Kesici, Bafa Gölü’nün kurtarılmasının 1950-70 yılları arasında yapıldığı gibi göle temiz su verilmesiyle mümkün olabileceğini söyledi.

bafa gölü 1.jpg

bafa gölü 2.jpg

bafa gölü 3.jpg
 
merhabalar; bu konu hakkında 2 sorum olacak.

1.si gerçekten göl ne durumda bilen bir meslektaşımız varsa bilgilendirme yapabilir mi? ( 2 haber birbirinden çok farklı )

2.si göle temiz su verip seyreltme ile göl temizlenebilir mi?
 
1. sorun hakkında pek bilgim yok ama 2. sorun hakkında temiz su ile seyretmek pek
mantıklı gelmiyor bana. bu olay fabrikalarda atıksularını bay-pass ile seyreltmesiyle aynı
olaya geliyor diye düşünüyorum. O bölgede herhangi bir akarsuda yok bildiğim kadarıyla.
 
Merhabalar,

Ben 10 yıldır zeytinyağı tesislerinden çıkan atıksuların (zeytin karasuyu) arıtılması ve değerlendirilmesi ile ilgili yoğun olarak çalışıyorum. Bu konuda yüksek lisans, arkasından pilot tesis çalışmaları (4 yıl) yaptım ve şu anda da büyük ölçekli tesis kurma aşamasını tamamlamış bulunmaktayız.

İlk haberde söylendiği gibi Bafa Gölüne zeytin karasuyunun girişinin önlenebildiğini sanmıyorum. Bölgede çok sayıda zeytinyağ işletmesi var ve bu ilk haberde söylendiği gibi karasuyun lagünlerde toplanması kapasite açısından mümkün değildir. Ortalama bir zeytinyağı işletmesi günde 40 ton karasu üretir ve bir sezonda 100 gün çalışır. Yani bu sezonda 4000 ton su demektir. Bir sezonluk karasuyun lagünlerde toplanıp yazın buharlaştırılması önerilmektedir. Buharlaşma için sığ havuzlar gerekmektedir (en fazla 1-1,2 m derinlikte), buda ortalama bir işletme için yaklaşık olarak 4000 m2'lik bir lagün demektir. Aile işletmeleri olan bu fabrikaların çoğunun ne böyle bir lagün yapmaya maddi gücü ne de yeri vardır. Onun yerine en fazla 5-10 günlük atıksularını toplayabildikleri havuzlar yapmaktalar ve 10 günde bir karasuyu alıcı ortama bırakmaktadırlar. Zeytin karasuyunun KOİ değerinin 100.000 mg/L seviyelerinde olduğunu gözönüne alırsak gölün kirliliğinin nerden kaynaklandığını görebiliriz.

İkinci olarakta Ömer Bey'e kesinlikle katılıyorum. Seyreltme bir arıtma yöntemi değildir. Bu kadar yüksek kirlilik içeren atıksuların sadece seyreltilerek alıcı ortama verilmesini doğru bulmuyorum. Ayrıca ikinci haberde 1950-70 yılları arasında seyreltme il bu problemin özüldüğü söylenmiş. Takdir edersinizki 1950 yılındaki üretim ile 2011 yılındaki üretim arasında bir uçurum bulunmaktadır.
 
Üst