• Sayın Üyeler,

    Site görünümünün gündüz açık renk tema, gece koyu renk tema olacak şekilde otomatik değişmesini sağlayan bir düzenleme yapılmıştır. Görünümün otomatik değişmesini istemiyorsanız, bu ayarı hesap tercihlerinizden kolaylıkla değiştirebilirsiniz. Açık/Koyu temalar arasında ki geçişin otomatik olmasını istemeyen üyelerimiz üst menüde yer alan simgeler yardımıyla da kolayca geçiş yapabilirler.

    Site renklerinin günün saatine göre ayarlanmasının göz sağlığına faydaları olduğu için böyle bir düzenleme yapılmıştır. Fakat her üye görünüm rengini tercihine göre kullanmaya devam edebilecektir.

Çok Güzel Bir Yazı

  • Konuyu başlatan cevremuhendisi
  • Başlangıç tarihi
C

cevremuhendisi

İnternette tesadüfen rastladığım ve hoşuma giden bir yazı. Sizlerinde okumanızı tavsiye ederim.

Çevre Mühendisliğinde Temel Sorunlar

Ülkemizde ilk çevre mühendisliği bölümü tebliğ sahibinin önderliğinde 1975 yılında Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi kapsamında kurulmuştur. Bunun ardından 1978 yılında ODTÜ ve İTÜ bünyesinde çevre mühendisliği bölümleri kurulmuştur. 1970'li yıllarda bölüm kurucularının ve mevcut üyelerinin çoğunun inşaat mühendisi olmasının yanında yeterli sayıda öğretim üyesi bulunmadığından bölüm başlarda inşaat mühendisliğine bağlı olarak gelişmiş ve dersler inşaat ağırlıklı olarak okutulmuştur. Bunun sonucunda o dönemde eğitim gören çevre mühendisleri inşaat mühendisleri odalarına kaydedilmiş ve inşaat mühendislerine tanınan haklar ve imza yetkileri verilmiştir. O yıllarda İTÜ İnşaat Fakültesi, Fakülte Kurulu’nun aldığı “Çevre mühendisleri kendi konularında tam yetkili olabilmeleri için konut inşaatlarında beş kata imza yetkisine sahip olmaları” kararı birçok üniversitede yapı derslerinin bulunmaması nedeniyle YÖK tarafından çalışma kapsamına alınmamıştır. YÖK’ün getirdiği ders saati kısıtlamasının ve farklı görüşlerin etkisiyle çevre mühendisliği ders programında önemli değişiklikler yapılmış ve yapı dersleri kaldırılmıştır. Bu değişikliklere gidenler ülkemizde çevre mühendisliği dalı mezunlarının yeterli derecede aranıldığını ve çevre konusu ile ilişkili olmayan derslerin müfredatlardan kaldırılması gerektiğini savunmuşlardır. Daha sonra hızlı bir şekilde kurulan yeni üniversitelerde yeterli sayıda öğretim elemanı temin edilememesi nedeniyle inşaatla ilgili derslerin birçoğu kaldırılmış çevre mühendisliği ile doğrudan ilişkisi bulunmayan derslere ağırlık verilmiştir. Bu nedenle inşaat mühendisleri odası çevre mühendislerine tanıdığı inşaat mühendisi gibi imza atma yetkisini kaldırmıştır. Uzun uğraşlardan sonra odaların ve üniversitelerin görüşleri alınarak YÖK tarafından çevre mühendislerinin çalışma alanları yetki ve sorumlulukları tanımlanmıştır. İTÜ’de hazırlanan son program ile Çevre Bilimleri ve Çevre Teknolojisi konularının yeteri kadar öğrencilere verilemeyeceği ve uygulama alanlarına yeteri kadar nüfus edilemeyeceği ileri sürülmektedir. Günümüzde üniversitelerde çevre mühendisliği bölümlerinde okutulmakta olan ders müfredatları karşılaştırıldığında çok büyük farklar ve tutarsızlıklar gözlenmektedir. Bazılarında halen inşaat mühendisliği derslerinin gereğinden fazla okutulmaya devam edildiği, bazılarında ise müfredatların neredeyse tamamına yakının biyoloji bilimine yakın derslerden oluştuğu gözlenmektedir. Böyle bir durum çevre mühendisliği bölümlerinin yanlış ve farklı tanımlanmasına neden olmaktadır. Yapılan yanlış tanımlamalar sonucunda çevre mühendisliği yetki ve sorumluluklarına giren projeler hazırlanırken projeye ilişkin imza yetkileri inşaat mühendislerine ya da farklı mühendislik gruplarına devredilmektedir. Halen günümüzde çevre mühendislerinin tam olarak ne iş yaptıkları, görev ve sorumlarının neler olduğu tam olarak bilinmemektedir. Bu durumun önlenmesi için net bir çevre mühendisliği tanımı yapılmalı ve üniversitelerdeki çevre mühendisliği bölümlerinde okutulan müfredatlar için belirli standartlar getirilmelidir. İmza yetkileri alınan ve tam olarak sorumlulukları net bir şekilde ortaya koyulamayan çevre mühendisleri sıkıntılı durumlara düşmüş ve günümüzde durum iyice çıkmaza girmiştir. Çevre mühendisliği farklı disiplinlerden oluşan bir mühendislik dalı olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımlama ilk başta bölüm için avantajlı gibi görünse de aslında durum pekte göründüğü gibi olmamaktadır. Çünkü böyle bir durumda çevre mühendisi kendi yetki ve görev alanına giren konularda kısmen yetkili durumuna düşmektedir. Örneğin arıtma tesislerinin projelendirilmesi ve işletilmesi çevre mühendislerinin yetki alanında olan bir konu olmasına karşın çevre mühendisleri bu konuda kısmen yetkili sayılır ve bu gibi projelerde inşaat mühendisleri, jeoloji mühendisleri, gibi birçok mühendislik dalından kişilerin imzalarının bulunması şartı bulunmaktadır. Çevre mühendisliği bölümlerinde içme suyu hatlarının ve kanalizasyon şebekelerinin projelendirilmesine ilişkin birçok dersler okutulurken maalesef çalışma hayatında çevre mühendisleri bu gibi projelerde tek başlarına yetkili değillerdir. Bu gibi etkenlerin yanında odaların bilinçsizce tutumları ve birbirlerinin yetki alanlarına girme gayretleri ayrıca çevre mühendisleri açısından olumsuz sonuçlara yol açmaktadır. Maalesef böyle durumlarda ülkemizde çevre mühendisleri odası çevre mühendisliği adına gerekli savunmayı ve hukuki mücadeleyi sürdürmek yerine daha çok ülkedeki siyasi konularla ilgilenmeyi tercih etmektedir. Bu durum en iyi aşağıdaki örneklerle özetlenebilir;

1-) Makine mühendisleri odasının geçmiş bir tarihte basımını yapmış olduğu bir kitap ve bu kitabın içeriğine dair bir inceleme;
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .


2-) Makine mühendisleri odasının çıkardığı bir diğer yayın;
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .


3-) İnşaat mühendisleri odasının
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .


Mevcut örnekler sadece bunlarla sınırlı değil. Bahsedilen odaların mevcut internet sitelerinde "arıtma," "sertlik giderimi", "sertlik kaynakları" gibi anahtar kelimelerle yapılan aramalarda birçok yayın, makale ve dokümanlarla karşılaşılmaktadır. Günümüzde hava kirlenmesi, arıtma sistemleri, su kimyası üzerine birçok ders gören çevre mühendisleri istihdam edilemezken, makine mühendislerinin hava kirliliğinin giderilmesiyle veya genel kimya derslerinden başka herhangi bir kimya bilgisi bulunmayan inşaat mühendislerinin arıtma ve su sertliği konularıyla ne gibi ilgilerinin bulunduğu merak konusudur. Böyle durumlarda gerekli hukuki mücadelelerin verilmemesi, çevre mühendisleri odalarının sessiz kalması zaten istihdam edilemeyen çevre mühendislerini iyice sıkıntılı durumlara düşürmektedir. Çevre mühendislerini sıkıntıya düşüren bir diğer konu ise son dönemde çıkan çevre denetim yönetmeliğidir. Burada da çevre mühendislerinin görev ve sorumluluklarının neredeyse tamamına yakını diğer meslek dallarına kaydırılmıştır. Her ne kadar yönetmelikte çevre mühendislerine bir pay ve sorumluluk ayrılmış olsa dahi, piyasada bu kadar çok çevre mühendisi istihdam edilmeyi beklerken, çevre mühendislerinin yapması gereken işlerin başka meslek dallarına aktarılması pek anlaşılabilir bir durum değildir.

Sonuç olarak ülkemizde çevre mühendislerinin istihdam edilmesi direkt olarak Avrupa Birliğinin çevre kıstaslarıyla ilişkilendirilmektedir. Oysaki mevcut yasalar ve yönetmelikler üzerine ne kadar yasa ve yönetmelik konulursa konulsun bir mühendislik dalı başka bir mühendislik dalının yetki alanına giriyorsa bu sorgulanması gereken bir durumdur. Öncelikle ülkemizdeki yönetim birimleri, odalar ve üniversiteler her mühendislik dalının tanımını, görevlerini, yetkilerini ve sorumluluklarını net bir şekilde ortaya koymalıdır. Bu bağlamda çevre mühendisliğinin tanımı ve görevi net bir şekilde belirlendikten sonra bölümler arasında belli bir standart getirilmelidir. Ülkemiz çevre konularına sadece Avrupa Birliğine girmek için değil, ülkemizin refah seviyesinin ve yaşam kalitesinin artırılması için ağırlık vermelidir. Çevre konularında Avrupa Birliğinin kıstaslarına bel bağlamak yerine kendi kıstaslarımızı ortaya koymalıyız. Tabii ki tüm bunlar sağlandıktan sonra bile çevre mühendisleri odaları çevre mühendislerinin haklarının korunması ve seslerinin duyurulması için en iyi mücadeleyi her zaman için vermelidir.
 
Öncelikle bu yazıyı bizimle paylaştığın için teşekkür ederiz ancak alıntı yaparken nereden aldığımızı da yazsak çok da güzel olurdu bana göre.. Yazıyı baştan sona okudum güzel bir çalışma olmuş ancak katılmadığım bir nokta var.." Halen günümüzde çevre mühendislerinin tam olarak ne iş yaptıkları, görev ve sorumlarının neler olduğu tam olarak bilinmemektedir." diye yazılmış tam aksine Çevre Mühendisinin ne iş yaptığı ve sorumluluklarının ne olduğu gayet açık.. Hatta bunu hepimizinde bildiği, 1. sınıfta Çevre Mühendisliğine Giriş dersinde de bize ezberletilen tanımdan kolaylıkla çıkarabiliriz.. Türkiye'de böyle olmaması Çevre Mühendisliğinin Konusu, sınırı, görevi belli değil anlamına gelmez.. Türkiyede bu şekilde gitmesi üniversitelerde bu konuda kalifiye öğretim görevlisi olmaması ve Yukarıdaki yazıda da belirtilen ÇMO nun uyguladığı saçma sapan politikalar..
 
Evet kaynağı belirlemeyi unutmuşum kusura bakmayın. Aslında ne iş yaptıkları belli değil derken tabiki çevre mühendislerinin yaptıkları işler açıkça ortaya konulmuş fakat uygulamada sorunlar var. Şöyleki çevre mühendisi alt yapı projelerinin veya arıtma tesislerinin projelendirilmesinde görevlidir diyebiliriz ancak bu gibi projelere bakıldığında devlet inşaat, jeoloji ve kimya mühendislerininde imzasını istiyor. Yani burada anlatılmak istenen şu çevre mühendislerinin tek başlarına yetkili olduğu bir konu yok. Ama inşaat mühendisleri veya makine mühendisleri için durum böyle değil, kendi başlarına yetkili oldukları birçok projeler var.
 
Üst