• Sayın Üyeler,

    Site görünümünün gündüz açık renk tema, gece koyu renk tema olacak şekilde otomatik değişmesini sağlayan bir düzenleme yapılmıştır. Görünümün otomatik değişmesini istemiyorsanız, bu ayarı hesap tercihlerinizden kolaylıkla değiştirebilirsiniz. Açık/Koyu temalar arasında ki geçişin otomatik olmasını istemeyen üyelerimiz üst menüde yer alan simgeler yardımıyla da kolayca geçiş yapabilirler.

    Site renklerinin günün saatine göre ayarlanmasının göz sağlığına faydaları olduğu için böyle bir düzenleme yapılmıştır. Fakat her üye görünüm rengini tercihine göre kullanmaya devam edebilecektir.

Diğer inançların yılbaşını kutlamak

özel hayatıma müdahale etmeyen; kapıdan çıkarken hangi ayağımı önce atacağımı, yada hangi elimle yemek yiyeceğime karışmayan öğretilerin, gezegenimizin güneş etrafında bir tam dönüşünün başlangıcı kabul eden öğretiye ait, ve tüm çağdaş dünya insanlarına ait 1 ocak ta, bu günü kutlama özgürlüğüm olduğunu düşünüyorum. Bazı öğretiler ortaya çıktığı yıllarda, o öğretiler tarafından dünyanın düz kabul edildiğini unutmamalıyız.
 
yılın başının ne zaman olacağı meselesi esasen tarih boyunca değişmiş. paganlarda bu, şimdi paskalya'ya dönüşmüş olan bahar bayramı imiş, uzak doğu'da zaten komple farklı bir takvim mantığı varmış, koyu hristiyanlar için noel'in (25 aralık) yılın başı ve sonu olması da tuhaf değil tabii...

elimdeki ladurée almanağı diyor ki, fransa için 6. ve 7. yüzyıllarda yılın başı 1 mart imiş (bahar başlangıcı?), karolanj yönetimi esnadında noel yılın başı olmuş, capétienler ise bunu paskalyaya çekmiş (yine bahar, ama nisan başı oluyor, her sene tarihi değişiyor tıpkı müslüman bayramları gibi...), en sonunda fransız kralı 9. charles 1564'te yılın 1 ocak'ta başlamasına karar vermiş ve o günden itibaren öyle de kalmış...

9. charles kimden etkilendi bilmiyorum, ama eğer ingilizler ondan önce 1 ocak demediyse de, charles dedikten sonra kesin 1 ocak yapmışlardır, zira ingiliz court'unun fransız sistemine hayranlığı (fransızca konuşmak, yazışmaları fransızca yapmak, fransız kumaşları ve mobilyaları getirtmek vs. kendi güçlerinin farkına varmaları zaman almış herhalde biraz), o tarihlerde biraz da özentilikle fransa'da moda olan her şeyi benimsedikleri düşünülürse, fransa'dan sonra yılın başını 1 ocak olarak belirlemeleri yüksek ihtimal. avrupa'da öncü olan bu iki devlet bir şeyi benimsediyse, zaten gerisi gelmiştir diye tahmin ediyorum.

bu durumda, yılbaşı olarak 1 ocak tarihinin belirlenmiş olmasına sinir olan herkes 9. charles'a saydırabilir sanırım.

Kaynak:
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .


Konu ile ilgili yazılan bir yazı:

Sevgili Müslüman arkadaslarım. Noel Aralık'ın 25'inden sonra kutlandı ve bitti. Yılbaşı ve noel aynı sey değil. O yüzden bugün kutladığınız dini bir bayram ya da size empoze edilmeye çalışılan bir merasim değildir.
Öbür taraftan bu düşüncenin oluşmasına katkı sağlayan bir "mutlu noeller ve merry christmas" ekibi var ki, onlara da aynı şeyi söyleyebilirim. Noel, İngilizce olarak christmas, doğuş bayramidir. İsa'nin doğumunun kutladığı gündür ve o gun bu gun değildir.
Biz imanlilar bugün dini bir bayram kutlamıyoruz ancak yeni yıla sizler icin dua ederek gireceğiz. Mutlu yıllar!

Daha da kesmediyse şuraya da alabilirim sizleri:
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .
 
Bir de yanlış hatırlamıyorsam Hz. Muhammmed'e gelen ilk ayet vardı. Hani "oku", "yaradan rabbininin adı ile oku" diye başlayan. Hani Kuran-ı Kerim'in ilk ayetidir ya.

Şu, domuz eti, namaz nasıl kılınırdı kılınmazdı vs'yi kurcalamaktan çok şu ayeti hayatımıza entegre edebilsek zamanında yetişmiş nice bilimde çığır açan müslüman bilim adamlarını yetiştirebilir, kör inançtan hurafeden, desteksiz sallamaktan o kadar kurtulmuş olurduk. Bu da ne yazık ki tüm müslüman topllumlarının en kötü özelliğidir. Hurafe ile, kafaya göre yazılan şeriat kuralları ile yönetilmeye çalışılan ancak başından savaşı, isyanı eksik olmayan, sürekli dışarı bağımlı ve bilime kapalı toplumlar. Bilimsel bir gelişme olduğunda Kuran'da yazıyor diyen ama o zamana kadar bunu hiç yapmamış toplumlar...
 
Yılbaşını kutlamanın inanç ile ilgisi yoktur Talha Bey, 23 Aralık'ı 24 Aralık'a bağlayan gece Hristiyanların kutsal günüdür ve noel adı ile kutlanır. Yılbaşı ile noel i karıştıran veya ikisini aynı şeymiş gibi algılatmaya çalışan yönlendirici bilgilerden kaçınılması gerektiğini düşünüyorum. Kullandığınız takvime göre hangi gün yılbaşına geliyor ise o gün kutlanması yadırganacak birşey değildir. Yılbaşı kutlamalarında kullanılan figürler ise tamamen ticari amaçlarla yapılan pazarlama ürünleridir ve birçoğu da ilahi dinlerden de önce ortaya çıkmış olan pagan geleneklerine dayanan figürlerdir.
 
İslam birtakım şeylerde niyeti önemsemez. Yapılan işe göre hüküm verir. Yani kırmızı çizgileri vardır.

Bunlardan biriside alemet-i farika dediğimiz başka bir inanışın alametlerine saygı gösterip, onları hoşgörmekle kişinin inancını zedelediğine hükmeder ve bu sebeple küfre düştüğünü beyan eder.

Mesela haç hristiyanların bir alametidir ve ona benzer bir kolyeyi (niyeti farklı olsun olmasın) diyelim ki süs olsun diye takan bir müslüman direk kafir olur. Alimler bunu bu şekilde açıklamışlardır.

Başka bir inancın kutsalı olan bu ister hristiyanlarca benimsenmiş olsun ister pegan inanışla olsun farketmez herhangi bir benzeşme hususunda da hüküm aynıdır. Kırmızı çizgiler aşılmış olur.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, tırnaklarını sırasıyla keserken bir yahudi çocuğu onu görmüş ve:
“-Tırnaklarını aynı bizim gibi kesiyorsun!..” demişti.
Bunun üzerine Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- tırnaklarını karışık olarak kesmeye başladı. (Gazalî, İhyâ-u Ulûmiddin)

Sırf benzememek için tırnak kesme şeklini değiştiren bir peygamberin ümmeti iken inancımız ile hiç bir ilgisi olmayan bir günü neden kutlama gereği hissederiz ? Peganların putperest bir kavim olduğu da ayrıca ortadadır.
 
birilerinin çıkıp bu gerçekleri herkese anlatması gerekiyor...öyle bir durumdayız ki kahroluyorum..
geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımla görüştüm. kendisi bir ilköğretim okulunda İngilizce öğretmeni..ilk yılı ve tahmin edersiniz ki mutlu..daha doğrusu ben böyle olduğunu düşünüyordum bu konuyla ilgili konuşmamıza kadar.bana şunları anlattı:

"öyle üzücü olaylarla karşılaşıyorum ki..mutlu olamıyorum. çocukların kafaları birileri tarafından öyle karıştırılmış öyle bir örümcek ağının içine atılmış ki kendimi bir şeyler yapmak zorunda hissediyorum ama önümde hep engeller var elim kolum bağlandı bir anda.."

bu sözlerin sebebi şu: bu minik öğrencileri bilirsiniz..yeni güzel değişik şeylere heves ederler.kendilerine eğlence ararlar..biz de yaptık zamanında YILBAŞI ÇEKİLİŞLERİ..hani şu herkesin birbirine küçük, masum ama ömür boyu unutulmayacak anlamı olan hediyeler aldığı ve birbirini mutlu ettiği etkinlik :) (düşününce bile mutlu oldum o güzel zamanları..neyse...)

işte benim canım arkadaşım da öğrencilerinden gelen bu teklifi kabul edip yılbaşı çekilişi yapmaya karar vermiş sınıfıyla(6.sınıf öğrencileri). duyurmuş çocuklarına yılbaşı çekilişi yapılacağını. sınıfındaki birkaç çocuk ertesi gün iki gözü iki çeşme yanına gelmiş. geçen konuşma şu:
-öğretmenim biz yılbaşı çekilişine katılamayız :agla:
--neden ne oldu anlatın bana. belki benim yapabileceğim bir şey vardır.
-anlatırız ama yok öğretmenim siz bir şey yapamazsınız......
--
- öğretmenim bizim yurttaki öğretmenimiz bize dedi ki " eğer yılbaşını kutlar, birbirinize hediyeler verirseniz size hakkımı helal etmem!!"

oracıkta başımdan aşağı kaynar sular döküldü ne yapacağımı bilemedim dedi. sınıfa gitmiş ve çocuklara yılbaşının sanıldığı anlamları taşımadığını anlatmış..(yukarıda da arkadaşlarımızın anlattığı gibi..) ama yılbaşı çekilişini de iptal etmek zorunda kalmış o zavallı çocuklar daha fazla üzülüp arada kalmasınlar diye.

ayrıca bu bahsettiğim küçücük çocuklara "hakkını helal etmeyen süper öğretmen", oruç tutmak zorunda kalsınlar diye gün içinde yemek çıkarılmamasını söylemiş o yurtta..ne hakla???kim kime kendi isteğine düşüncesine göre doğru olan bir hayatı zorunlu kılabilir??? bunları duyduktan sonra bir kez daha anladım ki daha yapmamız gereken çok iş var..buna yeni yıl kavramı gibi farklı yönlere çekilebilen bilgilerin aslını paylaşmakla başlayalım bari..YILBAŞI isteyen herkesin kutlama özgürlüğüne sahip olduğu ve günah olarak nitelendirilemeyecek kadar güzel niyetlerin barındığı sadece yılda 1 kere yaşayabileceğimiz zamandır..eğlenmek herkesin hakkıdır..kimse kimseyi etki altına alamaz. bu toplumda yaşayan herkes bir birey..kendince kullanması gereken bir beyni, araştırıp öğrenmesi için bir zekası var.başkalarının dedikleriyle geçecekse hayat, düşünmeden kafa sallanacak ve kabul edilecekse tüm bu safsatalar...yazık o güzelim hayata!!
istediğimiz özgürlük ve medeniyet seviyesine gelene kadar yolumuz uzun ve çetin geçecek görünüyor... kolay gelsin ilgilenip çaba gösteren herkese..
 
o işler karışık. zaten tanım konu başlığından beri havada duruyor. hangi diğer? benim yezidi, dürzi, bahai, nusayri, süryani, mecusi olmadığımı kim biliyor? ya bana göre siz hepiniz "diğer" iseniz? hadi eyyamcılık yapmayayım, diğerden kastedilenin "gayrimüslim" olduğunu işi yokuşa sürmeden kabul edeyim. islamın diğer dinlere yaklaşımı bazı ayetlerden belli zaten. (yahudilerden ve nasranileden dost edinmeyin diye öğütleyen ayet mevcut). pagan araplara (putperest olanlara) karşı var olma savaşının kazanılması sırasında kuran'a yansıyan tarihi olaylar malum. gerçi şahsen ben paganlığın kötü olduğunu neyden çıkardığımızı bilmiyorum ama islamda pagan olmamanın en azından bir nasrani olmamak kadar önemli olduğunu da hepimiz biliyoruz. (şu noktada dolandırmadan söyleyeyim, mürtedim (hidayet dileklerinize şimdiden teşekkür ederim). amacım seküler inançlı-muhafazakar inançlı arasında bir yere konumlanmak değil. paganları da severim, burada pagan yok diye arkalarından konuşulsun istemem, zararları kendilerine tiplerdir zira milliyetinden bağımsız olarak paganlar. pek dini içerikli savaşları sevmez)

mesele en basitinden orta asya paganlığının türk-islam sentezine iflah olmaz şekilde yapıştığını görmezden gelerek nasrani adetlerin ya da en azından nasranilerin yaygınlaştırdığı takvime göre kutlanan yıl dönümlerinin büyük doğu'cu bakış açısıyla reddedilmesi. bir alt yapısı yok haliyle.. (arap paganizminin islama şu an bulaşmamış olduğunu da düşünmüyorum maalesef.) niçün? çünkü deniyor ki; yüksel ey doğu, günün batıldan beslenen süper gücüne ve onun kültür ihracatına karşı dur! bu arada elinde ne var? çaput bağlama, evliyaları bazı hayati meselelerde araya sokmaya çalışma, haceresved taşına yüz ve el sürme, alkarısı (lilith mi desek?), kırıntı dökünce çarpılma.. vs.. bunlar yılbaşı kutlamasına göre daha sık daha yaygın rastlanan islam dışı adetler-inanışlar bana kalırsa ama nedense kimsenin umurunda değil, kimsenin gündeminde değil. en öz islam adeti olan şeytan taşlama meselesine hiç girmek bile istemiyorum. soyut bir figürü nasıl taşlarız, bu sembolizm değil midir? değil ise nedir? uzar gider..

gerçi bana kalırsa islami kimliği (noelden 6 gün sonra kutlanan) takvimin ilk gününü kutlama adetinden kaybedeceksek.. hiç kaybetmesek daha iyi. hani islami kimliğini kaybetmiş ve halinden memnun biri olarak söylüyorum, herhangi bir gnostik ya da teist inanışı terk etmek için seçilebilecek en kötü yol başka bir teist/gnostik inanışın adetlerine ilgi duymak. zaten o kimliği kaybedecekseniz başka dinlerin adetlerini taklit etmeye gelene kadar pek çok çıkış kapısı var insanın önünde. yolların en kötüsü hibrit din sentezlemek. (namaz kılacağına yoga yapıp iç huzuru aramak örneğindeki gibi. ya da üç yaygın ibrahimi dinden mensup olduğu birine new age dini benzeri melez fikirler katarak "yüksek bilince" ulaşan geri zekalı, üstelik cahil, üstelik bir de imanı sakat (ehehe) modern metropol insanının yaptığı gibi..) neyse, konu dinsizleşme değil, daha çok hrıstiyanlaşma. bu paragraf gereksiz oldu biraz.

işin nevruz kısmına ayrıca taktım. kürt mitolojisine hakim değilim, çıkıp bir ülkücü "nevruz öz be öz türk bayramıdır" dese verecek cevabım yok. ama o nevruz ateşinden atlayıp cehennem ateşine düşen mecusiye ne demeli? açıkça hoşgörüsüzlük okunuyor. ateş üzerinden atlayıp cehennem ehline dönüşmek ne kadar hoşgörülü bir senaryo? ne xmas kutlamışlığım var ne de ateş üzerinden atlamışlığım. ama birazcık tilt oldum, ne yalan söyleyim. acayip dağınık yazı oldu neticede. neyse.
 
Bazen bizim için özgürlüğümüz dediğimiz şeyler diğer hayatımızda bizlere sıkıntı yaşatabilir.O sebepten insanoğlu özgürlüklerinin peşinde koşacağına onu yaradan Rabbi'nin yolunda koşsun,bu kendisi için mutlaka daha hayırlıdır.Allah bizleri O'nun yolundan ilerleyen hak ile batılı ayırt edebilen kullarından olmayı nasip eylesin inşa'Allah.
 
Burada Gayri Müslimlere değil Müslümanlara bir uyarı vardır.

İslam Kimliğini kaybetmiş arkadaşlar neden halen daha güçlerine giderek paragraf paragraf yazılar ortaya dökmektedirler anlamıyorum...

Müslümanları ilgilendiren bir konuda müslüman olmayanların derdi nedir ? Burada ben Müslümanım diyenlere uyarıda bulunuyoruz. Gayri müslimlere uyarı yapmıyoruz ki...

Burada özgürlüğünüz elinizden alınmıyor, kimse size silah zoruyla kutlamayacaksın demiyor... Bu İslami görüşe göre bir uyarı mahiyetindir. Dileyen uyarıyı alır dileyen almaz.

İnanan kimse için bilirsiniz ki dünya hayatı sonsuz ahiret hayatı karşısında bir hiçtir. Bu sebeple yine İslam görüşüne göre ölüm anında İmanı muhafaza ederek canını teslim etmek sırf bu sebeple çok ama çok önemlidir. Bu kadar hassas bir konuda Müslümanların da İmanlarını muhafaza etmelerinin yolu kendi inanışları dışındakilerin kutsalını kutlamamaktan geçiyorsa sonsuz ahiret hayatı için bunu terk etmelerinin kendileri açısından hayırlı olacağı anlatılmıştır.

Lütfen gereksiz demogojiler ile konuyu saptırmayalım...
 
Mevzu derin, mevzu bireylerin kendi içlerinde çözebilecekleri bir konu, inanç ile alakalı çünkü ancak fikir alışverişinde her zaman fayda var tabi ki. Aslında önemli olan neye ne kadar inandığımız ve ne kadar samimi olduğumuzdur. Bizler Müslüman (Müslüman olmayanlara ithaf-en bir yazı değildir) olduğumuzu söyleyip Allah'ın varlığına ve birliğine iman etmiş Hz. Muhammed'i (S.A.V) O'nun kulu ve elçisi olarak kabul etmiş isek eğer bazı sorumlulukları da beraberinde kabul etmişiz demektir. İşte burada samimiyet devreye girer. Yukarıda bahsettiğimiz şeyi ne kadar samimi olarak ve ne kadar düşünerek kabul ettik. O yüzden yılbaşının tarihinin noel den sonra olduğunu ve noeli değil yeni yılın başlangıcını kutladığını düşünen Müslüman arkadaşlarım bizim inancımıza ait olan Hicri yılbaşını hiç kutladılar mı? Hiç bir birlerine hediye verdiler mi? Çocuklara bu konuda bilgi verip hediyeleşmelerini sağladılar mı? Birbirlerine iyi dileklerde bulundu mu? dua etti mi? Yani yılbaşını kutladı mı? Diyeceksiniz ki kullanılmayan bir takvimin yılbaşını neden kullanalım? İşte burada da samimiyetimiz devreye girer ve inandığımız bir dinin bir uzantısına/parçasına ne kadar saygı duyduğumuzu düşünmemiz gerekir. Veya hiç samimiyetle kendimize sorduk mu, eğer Noelin uzantısı olan, huzur veren, hediyeler dağıtan, iyilik timsali hristiyanlığın sembolü olan noel baba figürlerinin kalbimize işlediği yılbaşı Noel ile aynı zamanda kutlansaydı yine de kutlayacak mıydık? evet bunu kendimize sorduk mu? Bu samimiyeti gösteremediğimiz noktada ise günaha gireriz, küfre gireriz(Dinimizde küfür, Allaha şirk koşmak emirlerini red etmek manasında kullanılır).

Her neyse bunlar benim fikirlerim kimse bu şekilde düşünmek zorunda değil tabi ki, yazıp yazmamak için çok tereddüt ettim ancak bizim dinimiz yanlışı uyarmayı iyiliği emretmeyi söylediği için yazdım. İsteyen taksimde yılbaşını kutlar, isteyen ateşin üstünden atlar, isteyen öldükten sonra çürüyüp fosil yakıt olacağına inanır ben de bildiğimi paylaşmam gerektiğine inandım. Herkese hayırlı günler, hafta sonları, cumalar.
 
Zaten konunun burada açılması gereksizdi... Mesleki ortamda özel yaşamlarımızla ilgili bir kutlamanın yapılıp yapılmaması ile ilgili uyarı, dikkat çekme, propaganda vs. her nederseniz deyin, sözü geçen eylemin tartışma yeri burası değildir. Bu tarz konular açılacaksa ben dünden razıyım "esas benim düşüncem-öğretim-inanışım-yaşayışım doğrudur" demeye. Her insan yaşayış şeklindeki kendi seçimlerini yapmada özgürdür ve bu tarz konuların da burada başlık açılması doğru değildir. Saygılarımla.
 
@Gökhan Bayrı
Kolayına kimse haksızsınız diyemez. Şöyle bir gözlemim varki bu tip konuların, başlıkların açıldığı yerler genelde aynı tip düşünce tarzına sahip bireylerin bulunduğu ortamlar oluyor.Yani her yazılan bir önceki yazıyı destekler şekilde bir ilerleyişe sahip ortamlar sayfalar başlıklar vs. Tam olarak nedenini bilmiyorum, fikir çeşitliliğinin bol olduğu ortamlar daha çok hoşuma gidiyor. Bu şekildeki forum sitelerinin %100 bilgi odaklı olması gerekiyor mu onu da bilmiyorum. Ama bu şekilde bilginin haricinde fikirlerinde ortaya konulduğu başlıklar benim açımdan siteye renk kazandırıyor.
 
@Gökhan Bayrı

Siz halen daha özel hayatınıza birilerinin çomak sokmaya çalıştığını zannetmektesiniz.

Bir önceki mesajlarınızdan da anlaşıldığı üzere hayatınızı belli dogmalarla şekillendirmeyi sevmeyen mezhebi geniş insanlardan olduğunuzu beyan eden açıklamalar okudum. Saygı duyarım.

Ancak kültür erezyonuna tabi tutuluyor milli ve manevi değerlerimizi hristiyanlar ve putperest peganların alametlerine göre şekillendiriyorsak burada çok büyük meseleler cereyan ediyor demektir.

Elbette meseleyi birtakım kişiler gibi sadece ekonomik açıdan o gece harcanan paralara, çevre açısından katledilen çam ağaçlarına bağlayıp, milli ve manevi değerleri es geçmek suretiyle Müslümanlara yapılagelen manevi bir zulüm olarak gördüğüm bu zulüm karşısında sessiz kalmayı duruş olarak kendime yakıştıramadığım için inancım gereği bana emrolunan şu ayeti;

"Sizden; hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır." (Al-i İmran Suresi, 104. Ayet-i Kerime)


ve, şu hadis-i şerifi;

"Sizden kim bir münker (kötülük) görürse onu eliyle değiştirsin; buna gücü yetmezse diliyle onun kötülüğünü söylesin; buna da gücü yetmezse kalbiyle ona buğzetsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir'' (Müslim, İman, 78; Tirmizî Fiten. 1I- Nesaî iman 17 İbn Mâce, Fiten, 20).

yazarak satırlarımı sonlandırmak istiyorum.
 
Ayrıca sizde neye inanıyorsanız onun propagandasını serbest kürsü üzerinde yeni bir başlık açarak yapabilirsiniz.

Evet yaptığım Müslümanları uyandırmaya yönelik bir propagandadır kabül etmekteyim.

Yönetimin burada sadece pragmatik konuşacaksınız, dogmatik mevzulara yer vermeyeceksiniz şeklinde düşüneceklerini zannetmem. Aksi düşünülseydi herhalde Serbest Kürsü, Siyaset Meydanı gibi bölümleri açması saçma olurdu.

Ama nedendir bilinmez insanlar bu mevzuları konuşmak hususunda halen daha çekinmekteler.

Acaba yobaz mı derler ? Acaba yukarıda bir arkadaşın da dediği gibi örümcek kafalı yahut beyni yosun tutmuş, mürteci, geri kafalı vs vs şeklinde yaftalanır mıyım ? diye düşünenler halen daha yok değil. İnanın umrumda değil ne derlerse desinler ben hak bildiğimi savunurum. Kötü söz sahibine aittir.

Ayrıca ben şuna da karşıyım; eğitim hayatı boyunca tek tip kafaların yetişmesini sağlamak amacıyla konulup ne bölümü okursan oku, illaki o dersi verenler gibi düşündüğünü ispatlaman gereken aksi takdirde okulu bitiremeyeceğin ve dikte edilerek sana zorunlu tutulan birtakım dersler...

Fikri özgürlüğün olmadığı ortamda ilerleme kaydedilemez. Evet tekrarlıyorum hoşunuza gidiyorsa siz de kendi hayat felsefenizde olması gerekenleri serbest kürsü üzerinden paylaşınız.
 
@Alejandro

İran şia (şii) eksenli resmi mezhebi caferilik olan bir devlettir.

Şiilik malumunuz Abdullah ibn-i Sebe denilen yahudi dönmesi olup Hz. Ali (r.a)'nin haşa Allah olduğunu iddia eden İslam düşmanı münafığın teki tarafından İslam'a sonradan sokulan bidat bir görüştür.

Şiilik kendi içinde bir çok kola ayrılmıştır. En hafifleri peygamberin Hz. Ali olması gerektiğini ancak Cebrail (a.s)'ın hataen Hz. Muhammed (s.a.v)'e peygamberliği getirdiğini savunan abesle iştigal görüşleri mevcuttur. En azılıları ise müslümanlığı iseviliğin esaslarına çevirmek isteyenlerin görüşü olarak Hz. Ali (r.a)'ye haşa ilahlık atfederler.

İstisnaen günümüzde sünniler arasında kala kala sünnileşmiş şiiler mevcuttur. Sorsanız şiiyiz derler ancak sünniler gibi yaşamlarını idame ettirirler. Nitekim böyle arkadaşlarım mevcuttur.

Malumunuz peygamberimizin s.a.v devrinde İran'da mecusiler (ateşe tapanlar) hüküm sürmekte idi. Günümüz Farsların İslamiyeti kabül etmezden evvelki isimleri Persler idi. Persler zerdüştlük inancına sahiptiler.

İranlı Şialar zaten sapık bir görüştedir üstelik birde mecusilerin bu törenlerini kutlamaktadırlar.

Bunu Türkiyedeki müslümanların maruz kaldığı noel tehlikesine benzetebiliriz.
 
Talha Bey;

Bildikleriniz ve düşüncelerinizin olgunluğu konusunda alacağımı aldım ve sizi ne kadar kaale almam gerektiği yargısına kavuştum. İlginiz ve nezaketiniz için teşekkür ederim. Umut ederim ki hayatta çok başarılı olursunuz.

Sevgi saygı ve barış ile kalın.
 
@TaLHa


Madem görüş paylaşmamı istediniz; tüm konuya dair kendi görüşümü değil (çünkü biraz uzun olacak) lakin sizin bu mesajınıza binaen oluşan görüşümü paylaşmama izin verin. Ve tüm mesajımı okumaya tenezzül ederseniz sonunda haklı sebeplere dayandığına inandığım bir de talebim olacak.

Alıntılamış olduğum mesajınız, eksik bilgilere dayalı yargı, genelleştirme, sınıflama, eleştiri sınırlarını aşan ve aşağılamaya dayanan farklılaştırma, bir etnik unsuru kınama gibi günümüz etik ve ahlak kurallarına uymamanın yanı sıra ulusal ve evrensel yargı kurallarına da uymamaktadır. Bir diğer anlamda; suç işlemektesiniz.

İlgili yasaları size özel mesaj yolu ile başka bir vesile ile hatırlatmıştım lakin bir kez de buradan paylaşalım.

1982 Anayasası Madde 24:
Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.
14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dinî ayin ve törenler serbesttir.
Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.
Din ve ahlak eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlıdır.

AİHS Madde 9:
Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya topluca, açıkça veya özel tarzda ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü de içerir.
Din veya inancını açıklama özgürlüğü, ancak kamu güvenliğinin, kamu düzenin, genel sağlığın veya ahlakın, ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için demokratik bir toplumda zorunlu tedbirlerle ve yasayla sınırlanabilir.

Bu konuya dikkat çekmemin bir diğer nedeni yaptığınız eylem kanuni olarak suç teşkil etmeyecek ve ahlaki olarak bir sorun yaratmayacak olsaydı dahi forumdaki tartışma kültürünü zedelemesidir. İlgili yazınızdaki bir çok ismi ve yeri bahsettiğiniz Sünni İslam Kültürünün kutsal isim ve değerleri ile değiştirerek buraya bir yazı çiziktirebilirim ve bu hem çirkin olur hem de tartışma ortamının çiğleşmesine sebep olur. (Bahsettiğim olayı her bir dine ve kültüre saygı duyduğum için yapmıyorum ancak siz bunu yaptığınızı hayal ederek bir kez daha mesajınızı okumaya çalışın muhtemelen hiç mi hiç hoşunuza gitmeyecek.)

Tartışma ortamının bir yöneticisi olarak sizin bu tip konulara daha çok dikkat edeceğinizi umuyorum. Beklentim mesajınızı bir kez daha gözden geçirmenizdir. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum.
 
Üst