• Sayın Üyeler,

    Site görünümünün gündüz açık renk tema, gece koyu renk tema olacak şekilde otomatik değişmesini sağlayan bir düzenleme yapılmıştır. Görünümün otomatik değişmesini istemiyorsanız, bu ayarı hesap tercihlerinizden kolaylıkla değiştirebilirsiniz. Açık/Koyu temalar arasında ki geçişin otomatik olmasını istemeyen üyelerimiz üst menüde yer alan simgeler yardımıyla da kolayca geçiş yapabilirler.

    Site renklerinin günün saatine göre ayarlanmasının göz sağlığına faydaları olduğu için böyle bir düzenleme yapılmıştır. Fakat her üye görünüm rengini tercihine göre kullanmaya devam edebilecektir.

Edison ampulü nasıl icat etti

Can Avşar

Antalya İl Temsilcisi
Etkinlik Grubu
Katılım
25 Şubat 2009
Şehir
Antalya
Firma
ARÜV ÇEVRE MÜH. A.Ş.
Edison bir dinleme gezisi sırasında metal fabrikatörü ve Amerika dinamo makinesinin imalatçısı Willam Wallaceın yaptığı yeni elektrik lambasını gözden geçirmeye davet edildi. Edison tahta çerçeveyle hareket eden iki koldan ibaret basit cihazın karşısına grafit plaka iliştirilmişti.Her iki plakayı birleştiren elektrik akımı ve mavi ışık yayı gibi görünüyordu.Gözleri kamaştıran bu alev, grafit plakaları çabucak eritiveriyordu.

Edison bu sahneyi konuşmadan seyrediyordu. Elektrik ışığı! Cidden büyük fikirdi bu! İnsanlık öteden beri geceyi gündüze çevirmeye uğraşmış; bunun için mum,yağ ve nihayet 19.yüzyılın başından beri hava gazı kullanmıştı.Madem ki bilim insanlığa elektriği hediye etmişti.Elektriğin ideal bir enerji kaynağı olduğu meydandaydı. Fakat Wallecein metodu Edison'a doğru bir yol görünmüyordu. Yanındakilere döndü ve Zannedersem ben daha iyisini yaparım dedi.

Edison'un 40-50 iş arkadaşıyla işe koyulma tarzı, bilim araştırmaları tarihinde eşsizdir.Ara vermeden çalışıyorlardı.Atölyede yapılan ufak cam ampullerin içerisindeki hava,elektrik akımının kızgın hale getireceği maddenin yanmasına engel olmak için boşaltıyordu. Fakat esas mesele bu maddenin ne olacağı konusundaydı.Kimi maddeler çok az dayanabiliyor, kimileri çok pahalıya mal oluyordu. Halbuki Edison öylesine ucuz bir lamba yapmak istiyordu ki,herkes alıp evine takabilsin.Kömürleştirme işleminden geçmiş mukavva, hindistan cevizi kabuğu, mantar, hatta laboratuarı gezmeye gelen bir misafirin kızıl sakalından bir iki tel bile denendi.

Durmadan çalışmak yüzünden Edisonun gözleri yanıyor, dayanılmaz sancılar veriyordu. Ama o bunları kimseye söylemiyor, sadece hatıra defterine kaydediyordu.

Peşpeşe deneylerin sürdüğü bir gün asistanı Artık bu işten vazgeçsek! deyiverdi.
Niçin?
Çünkü şu ana kadar iki bin deney yaptık ve hiçbir sonuç alamadık!Edison hemen itiraz etti:
Bu doğru değil...Evet, amacımıza ulaşamadık ama hiçbir netice elde edemediğimiz doğru değildir.Çünkü aradığımız şeyin yaptığımız şeyin yaptığımız bu iki bin deney içinde bulunmadığını öğrenmiş bulunuyoruz.

1879 Kasımında Edison bir gece yazı masasının başına oturmuş, sönük bir puroyu emerek ne yapacağını düşünüyordu. Dalgın dalgın ceketinin düğmelerinden birini çevirirken düğme koptu.Üstünden bir iplik parçası sarkıyordu.Birden yerinden fırladı, laboratuara geçti ve teknisyenlerine iplik parçasını gösterdi. Böylesini acaba ceyran nakledici olarak kullandık mı hiç? Demek kullanmadık!Öyleyse gidin bir yumak ip alın,ufak parçalar halinde kesin, kömürleştirin ve lambalarınızı takın.

Asistanları sonuç ummamakla beraber hemen dediğini yaptılar.Edisonun bu fikri, bu sahadaki çalışmalarından vazgeçmeden önce başvurulacak son çare olarak görülüyordu.

Kömürleştirilen iplikler her seferinde kırılmasına rağmen bu hassas ipliklerden biri kırılmadan lambaların birine takılabildi.Lambanın havası hemen boşaltıldı.Lambaya elektrik verildiğinde iplik kızdı ve tatlı sarı bir ışık meydana geldi.Edison ve arkadaşları ışığı meydana geldi.Edison ve arkadaşları ışığa büyülenmiş gibi bakıyorlar.Acaba ne kadar sürecekti?Ampul saatlerce sönmedi.Süren çalışmalar sonunda elektrik santrali yapmak, 900 binada elektrik şebekesi kurmak,binlerce sayaç yerleştirmek,duylarıyla beraber 14.000 ampul yapmak gerekti....

devamı ve ayrıntılar burada ;
 

Ekli dosyalar

  • EDİSON AMPULÜ NASIL İCAT ETTİ.doc
    82.5 KB · Görüntüleme: 208
Edison un ampulü icat edişi nur Suresine bağlanıyor öyle ki :

''nur suresinin bir ayeti:
Allah göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun misali şudur: Duvarda bir hücre; içinde bir kandil, kandil de bir cam fânûs içinde. Fânûs sanki inci gibi parlayan bir yıldız. Mübarek bir ağaçtan, ne doğuya, ne de batıya ait olan zeytin ağacından tutuşturulur. Bu ağacın yağı, ateş dokunmasa bile, neredeyse aydınlatacak (kadar berrak) tır. Nur üstüne nur. Allah dilediği kimseyi nuruna iletir. Allah insanlar için misaller verir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir (Nur Suresi 35)

'' ayetinden feyz alarak ampulu bulduğu idda ediliyor. bende tam bilmiyorum doğru yada yanlış ama neden olmasın ?

Ayette anlatılanlar sanki Bir ampulü tarif ediyor '' cam fanus'' ''Fanus içinde inci gibi parlayan'' ws. Kur'anı kerim o kadar muhteşem bi dille yazılmış ki bundan birçok anlam çıkarmak mümkün. Bi anlamda edison un nur suresinden yukarda belirttiğim ayetlerden yola çıkarak bulduğu. tekrar ediyorum KEsin bi bilgi Deil ama akıllarda yinede soru işareti bıraktırabilecek cinsten.

Allah göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun temsili şudur: Duvarda bir hücre; içinde bir kandil, kandil de bir cam fânûs içinde. Fânûs sanki inci gibi parlayan bir yıldız. Mübarek bir ağaçtan, ne doğuya, ne de batıya ait olan zeytin ağacından tutuşturulur. Bu ağacın yağı, ateş dokunmasa bile, neredeyse aydınlatacak (kadar berrak) tır. Nur üstüne nur. Allah dilediği kimseyi nuruna iletir. Allah insanlar için misaller verir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
 
ağaçtan değil daha çok binlerce yıldır gece evleri sokakları aydınlatmada kullanılan yağlı kandillerden bahsediyor. ampullerle alakasını da pek göremedim. kandillerin ya da gaz lambalarının hafif rüzgarla sönmesini ya da içindeki yanıcı kızgın yağın etrafa sıçramasını engellemek için üzerine şeffaf kristal/cam muhafaza konur. cam da en eski insan icadı malzemelerden biridir zaten. "neredeyse ateş değmeden yanan" bir kandil kısmı yoruma epey açık. bir defa ampule "ateş değer". hatta iletkeninin içinden geçer. tecrübe etmek isterseniz yeni sönmüş ampule elinizi yavaşça yaklaştırıp tutun. ayrıca teknik olarak ateş yaktığı yağa "değmez", yeterince ısındığında yağ-petrol türevi maddeler hızla buharlaşarak uçar ve bu sırada bizim ateş olarak gözlemlediğimiz oksidasyon reaksiyonuna havaya karışıp oksijene doyduktan sonra başlar. (bu sebepten mesela benzin deposuna ateş edilince patlayan arabalar sadece filmlerde karşımıza çıkar, gerçek hayatta bütün trafik yangınları depolardan sızıp buharlaşan petrol ürünlerinden kaynaklanır). bizim ateş dediğimiz madde değil ki temastan bahsedebilelim, ateş sadece maddenin bir fonksiyonu.
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .
zincirleme reaksiyonun üstündekiler ateş dediğimiz şeyin bileşenleri. ve ateşin oluşması için ısının, yananın, yakanın ve sürekliliğin bir araya gelmesi gerekiyor. bu dördünü birleştirip ateşi tanımlıyoruz. teorisi bu kadar. ateş, toprak, hava, su ve esir gibi antik yunan doğa felsefesi tanımları metafor yapmak için tamam güzel fakat bilim ve icat yapmak için yetersiz. ayrıca kandil ışığı da çok yetersizdir. küçükken türlü türlü yağları yakıp izlemekten zevk alan eski bir piroman olarak rahatça söyleyebilirim ki eskiden insanlar kandillerle aydınlanmaya çalışırken çok zorlanıyorlardı. hiçbir bitkisel yağ düzgün, titremeyen, parlak bir alev vermiyor. hayvansal yağlar da pahalı. neyse, konuyu dağıttım özet olarak alıntıdakinin, nur suresinin manevi bir aydınlanmadan bahseden bir ayeti olduğu açık ve edisonla ilgili bu yazı kesin bilgi değil, sadece bir spekülasyon. zaten asıl yazarı da böyle olduğunu söylemiş.

böyle spekülasyonları ortaya atanların, insanları iyi niyetle ve samimiyetle dine davet ettiğini düşünsem de kutsal kitaba olmadık yorumlar getirme riski bu çabayla kolkola geliyor karşıdan. bir defasında bir suredeki "sel artığı kara hububat sapı" tasvirinden petrol ürünleriyle ilgili çıkartım yapan bir ayet yorumcusunun yazısını okumuştum. açıkça fanilik, çaresizlik ve merhametle ilgili tanımlar içeren bir ayeti petrokimya endüstrisine bağlayan bu yorumcu epey tuhafıma gitmişti. üstteki yazıdaki alıntıyı okuyunca da aynı fikre kapıldım.

son olarak edisonun mucitlik kariyerinden önceki hayatında değil kuran okuduğunu, okumuş biriyle konuştuğunu bile sanmıyorum. ha biri getirir kişisel kütüphanesinin kaydını ortaya koyarsa bu kesin bir ispat olur ama böyle bir kayıt yok. sadece tahminler..
sanırım insanlar bu tür muğlak ve müphem olaylarda görmek istedikleri ihtimali görüyorlar hep. yani aynı önermeyi bir hristyana yapsak şiddetle reddecekken bir müslümana olumlu diğer herhangi bir din mensubuna ise ilginç olamayacak kadar ilgisiz gelebilir. büyük ihtimalle de öyle olur zaten. biri gelip size ibn-i sina'nın mesela eski pagan çoktanrılı bi dinin kutsal metinlerinden tıp bilgisini ilham aldığını söylese ne tepki verirsiniz? hoşunuza gideceğini sanmıyorum.

en son olarak da edison'un icatları ve keşifleriyle ilgili şöyle bir lafı vardır:
"Dâhiliğin yüzde 1'i ilham, yüzde 99'u alın teridir."
bu sözden hareketle rahatça diyebiliriz ki tecrübe edilmemiş ilham değersizdir. edisonun başarısı tecrübe eden olmasında. günümüz bilgi birikimini ve kapitalizmi hesaba katarsak "artık dahiliğin binde 1 ilham, binde 99 alınteri, binde 900'ü ise finansman" deyip, sosyolojik eleştirimi araya sıkıştırarak yazıma son vermek istiyorum. parasından para kazanan insanlar dolu ortalık.
 
patenti olan mı olmayan mı? eğer patentlediyse ticari kaygı gütmüş demek olmaz mı? buluştan sonra patent başvurusu yapılmadan halka açıklanırsa ticari patent alma hakkından feragat edilmiş oluyor bildiğim kadarıyla.
 
Üst