• Sayın Üyeler,

    Site görünümünün gündüz açık renk tema, gece koyu renk tema olacak şekilde otomatik değişmesini sağlayan bir düzenleme yapılmıştır. Görünümün otomatik değişmesini istemiyorsanız, bu ayarı hesap tercihlerinizden kolaylıkla değiştirebilirsiniz. Açık/Koyu temalar arasında ki geçişin otomatik olmasını istemeyen üyelerimiz üst menüde yer alan simgeler yardımıyla da kolayca geçiş yapabilirler.

    Site renklerinin günün saatine göre ayarlanmasının göz sağlığına faydaları olduğu için böyle bir düzenleme yapılmıştır. Fakat her üye görünüm rengini tercihine göre kullanmaya devam edebilecektir.

Fıkralar

Uğur Balbay

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Aralık 2008
Bir işadamı, oldukça yoğun ve yorucu geçen bir seneden sonra tatile çıkmaya karar verir. Eşi de kendisi gibi meşgul olduğu için birlikte tatil yapacakları bir dönem ayarlamak zor olur. İspanya kıyılarında bir otel bulur ve bulduğu ilk uçakla oraya gider. Otele yerleşirken bir aylık bir rezervasyon yaptırır. Bir hafta kadar güzelce tatil yaptıktan sonra, bir akşam yemeğinde garson kendisine bir mektup iletir. Mektubu okuyan işadamı, tatilini geçirdiği otelin yöneticisinin yanına gider. "Ne yazık ki tatil sona erdi..." Yönetici şaşırır ve üzülür. "Ama beyefendi, bir aylık rezervasyon yaptırmıştınız, ne oldu böyle aniden?" İşadamı çaresiz bakışlarla cevap verir: "Evet bir ay kalacağım, ama tatil bitti. Karım işinden izin almayı başarmış ve iki gün sonra burada olacakmış..."

Temel ve Maymun
Nasa uzay üssünde yeni bir deneme yapılıyormuş. Gönüllü başvuranlar arasından Temel, astronot adayı olarak seçilmiş. Ön elemede oldukça sıkı testleri geçen Temel; 3 aylik ikinci bir eğitim ile iyi bir astronot olabilmiş. Beklenen an gelmiş ve Temel bir maymunla birlikte uzay mekiğine binerek havalanmış. Atmosfer aşıldıktan sonra Temel'in ilk işi; kendisine sıkı sıkıya söylenildiği gibi zarfları açıp maymunun ve kendisinin görev kartlarını okumak olmuş. Maymunun görevleri: "Yerküre ile bağlantıyı sürekli kontrol altında tutmak; her 2 saatte bir yörüngedeki sapmaları ayarlamak; füze içindeki hava basıncı, ısı, iletkenlik değerlerini aşağıya bildirmek; yakıt harcamasını ve motorların sırasını belirlemek..." diye devam ederken; okumaktan sıkılan Temel, kendi görev kartını açmış : "Maymunu iyi besle!"

Rize - Trabzon
Trabzonlu imamlarla, Rizeli imamlar turnuva düzenleyip maç yaparlarmış; ama her defasında Rizeli imamlar yenerlermiş. Trabzonun takım kaptanı Temel Hoca demiş ki; "uşaklar bu böyle gitmez, bizim Trabzonsporlu Hami'yi takıma alalım, diyelim ki bu bizim merkez caminin yeni hocası." Diğerleri de kabul etmişler ve maça gitmisler Rize'ye. Dönüşte takım kaptanı Temel Hoca'ya sormuşlar, "mac ne oldu? diye; "2-1 yenildik" demiş. "Peki golleri kim attı?" diye sormuşlar; Temel "bizim golü Hami Hoca attı; onların golleri de Del Pierro Hoca ile Roberto Carlos Hoca attı.." demiş.

İngilizce biliyormuş

Temel Çımacı olmuş, ilk kez yurt dışına gitmişti. Gemi Liverpool Limanı'na yanaşırken, Temel iskeledeki İngiliz'e bağırdı: - Tut şu halatı! İngiliz anlamadı bir şey.. Temel yine bağırdı: - Tut şu halatı! İngiliz'de gene hareket yok.. Temel ortaokuldaki ingilizcesi ile bağırdı: - Do you speak English? - "Yes.. Yes.." dedi İngiliz; Temel öfkeyle bağırdı: - O zaman tut şu halatı..!

Sinyal
Temel arabası ile Taksim Meydanında dönüp duruyordu. Aynı trafikçinin önünden beşinci defa geçerken, polis de merak etti ve Temel'i durdurup sordu: - Bir yeri mi arıyorsunuz? Niye meydanın etrafında dönüp duruyorsunuz? Temel: - Sol sinyal takıldı da..

Aldatmaca
İlyas ile Temel karşılıklı oturmuşlar sohbet ediyorlarmış. Konuşma sırasında iş kimin daha zeki olduğuna gelip dayanmış ve iki uşak birbirine bilmece sormaya karar vermiş. İlk bilmeceyi İlyas sormuş: - "Saridur, kafestedur, öter... Pu nedur, pill bakayrum..." Temel hemen, "Kanaryadur" cevabını yapıştırmış. Fakat İlyas hayır anlamında kafasını kaldırır. Temel, birbiri ardına bütün kuşların adını sayıp döker. Fakat her seferinde İlyas hayır deyince pes etmek zorunda kalır. İlyas büyük bir sevinç içinde, - "Haçan insan hamsiyu pilmez mu?" deyince Temel hemen atılır. - "Hamsi saru değuldur ki?" - "Boyamuşumdur.." - "Kafeste midur?" - "Koymişumdur.." Temel şaşırır: "Peku öter mu hamsi?" - "O da aldatmacasıdur işin daa!.."
 
YAŞLILIK

Torun sahibi iki eski arkadaş Temel ve Dursun uzunca bir aradan sonra köy kahvesinde karşılaşırlar.Sarılıp öpüşüp hasret giderdikten sonra sohbet başlar.
Temel:
-Ula Tursun nasılsın,iyimisun ?
Dursun:
-Hiç iyu deyilim Temel. Ula bu yaşlılık ne kötü bi şeydir...Ellerum,kollarum, ayaklarum,dizlerum her yanım agriyu.Sen nasılsun uşağum?
Temel:
-Anamdan yeni doğmuş gibiyim. Başımda saçlarım yok. Ağzumda Dişlerum yok.Altıma edeyrum haberim yok.
 
Recai Şaşmaz

Müthiş Avukat Recai, şehrin en gözde semtinde bir büro tutmuş, içini güzelce döşemiş, kapıya da

'AVUKAT RECAİ ŞAŞMAZ' yazılı bir tabela asmış.

Yeni bürosunda ilk sabah otururken kapı çalmış.

Recai sekreterine :

'Kapıyı aç kızım' demiş.

Sekreter kapıyı açıp gelen adamı Recai'nin odasına aldığı an, Recai eline telefonu alıp konuşmaya baslamış:

'O iş tamam beyim, zaten benim aldığım bir davada kötü bir netice çikamaz, tabi...tabi hemen kurtarırız.
Şaban'ı da ben kurtarmıştım Mahir'i de. Siz hiç merak etmeyin Ankara'da çok tanıdık var....'

Konuşma böylece bir kaç dakika daha devam ettikten sonra Recai sekreterinin odaya getirdiği adama dönüp :

'Ahh efendim' demiş.
'Kusura bakmayın sizi beklettim.
Ama görüyorsunuz ki işler çok yoğun.
Sizin ne davanız vardı ?'

Adam :

'Hiiç' demiş.

' Benim davam filan yok, ben telefonu bağlamaya gelmiştim ! '

Dededen Toruna

Şapka satarak geçinen bir adamın yolu bir gün bir ormana düşmüş.
Adam biraz yürüdükten sonra sıcaktan ve yorgunluktan bunalmış, bir ağacın altına oturmuş.
Şapkalarla dolu sepetini de yere koymuş ve uykuya dalmış.
Birkaç saat sonra adam tuhaf sesler duyarak uyanmış.
Bir de bakmış ki yanındaki sepet bomboş...Şapkalar gitmiş.
Kafasını kaldırıp ağaca bakmış, ağacın dallarında bir sürü maymun, her birinin kafasında adamın şapkaları...
Adam başlamış düşünmeye; 'Şimdi ne yapmalı, şapkaları bu maymunlardan nasıl geri almalı' diye.
Düşünceli bir şekilde kafasını kaşırken bakmış ki, maymunlar da adamın taklidini yapıyor, kafalarını kaşıyorlar.
Adam ellerini havaya kaldırmış, maymunlar da...
Derken adam ne yapacağını bulmuş, kendi kafasındaki şapkayı çıkarıp yere atmış, maymunlar da şapkaları çıkartıp aşağı atmışlar...
Adam böylece bütün şapkaları toplamış,sepetine koyup yoluna devam etmiş.

Aradan 50 yıl geçmiş...
Artık adamın bir torunu varmış, o da dedesi gibi şapka satıcısı olmuş. Günlerden bir gün onun da yolu aynı ormana düşmüş. Hava yine çok sıcakmış ve genç adam bir ağacın altına oturmuş, şapkalarla dolu sepetini yanına koymuş ve uykuya dalmış...
Bir saat sonra uyanmış, bir de bakmış ki sepetin içinde şapkalar yok...
Derken tuhaf sesler duymuş, bir de kafasını kaldırmış ki ağacın üstünde bir sürü maymun, hepsinin kafasında birer şapka.
Düşünmüş, düşünmüş.. 'Tamam buldum...Dedem yıllar önce bana bir hikaye anlatmıştı... Ne yapacağımı çok iyi biliyorum...' demiş.
Adam kafasını kaşımaya başlamış, maymunlar da aynısını yapmışlar...
Adam ellerini havaya kaldırmış, maymunlar da..
Ve adam gülümseyerek kendi başındaki şapkayı çıkarmış yere atmış...
O anda ağaçtaki maymunlardan biri yere inmiş, adamın yere attığı şapkayı kapmış, adama da bir tokat atmış ve şöyle demiş:
-Sadece senin mi deden var, şerefsiz !

(Kahrolsun Amerika) :))

Üç Amerikan askeri Iraklı bir amcanın bakkalına girerler alış veriş yaparken
'kahrolsun Amerika'diye ses duyarlar. Etrafa bakınırlar ve sesin bir
papağandan geldiğini görürler.

Bunun uzerine Iraklı bakkal amcaya 'bu papağanı buradan yok et yarın
geldiğimizde görürsek seni mahvederiz'derler.

Askerler gittikten sonra bakkal amca kara kara düşünmeye başlar çünkü
papağan kuşunu çok sevmektedir. Derken aklına cami imamlarının papağanı
gelir. Hemen imamın yanına koşar başından geçenleri anlatır ve 'Hocam eğer
sakıncası yoksa papağanları değişelim'der Hoca kabul eder ve değişim
gerçekleşir. Ertesi gün işgalci Amerikan askerleri gelir, papağanı görürler
ve kızarak :'biz sana bunu yok edeceksin demedikmi? '
Amca bu papağan o değil desede inandıramaz.
Sivri zekalı askerin biri ben şimdi anlarım bunun dünkü papağan olup
olmadığını der ve papağanın tekrarlamasını umarak bağırır:
'Kahrosun Amerika!!
ses çıkmayınca bakkal amca dahil hep birlikte bağırmalarını söyler:
-Kahrolsun Amerika!
(ses yok)
-Kahrolsun Amerika!
(ses yok)
-Kahrolsun Amerika!

papağan dile gelir
-Amin ey cemaat

-- kocalar

I.
Avukat, müvekkiline telgraf çekti: 'Başınız sağolsun.
Karınızın gömülmesini mi, mumyalanmasını mı, yoksa
yakılmasını mı sağlayalım?'
Ertesi gün cevap geldi: Emin olmak için üçü de yapılsın.


II.
'Heey dostum! İyi haberlerini aldım, evlenmişsin!!
'Evet bu 4. oldu
'Önceki üçüne ne oldu peki?
'Üçü de öldü..
'Yapma ya... Çok üzüldüm... Nasıl oldu peki?'
'ilk karım yediği mantarlardan zehirlenerek öldü
'Bu korkunc birşey.. peki ya ikincisi?'
'O da mantar zehirlenmesinden öldü.'
'Tanrım ne kaderin varmış senin... Ya üçüncüsü? Yoksa o da mı...
'Hayır hayır.. o boynu kırılarak öldü'
'Anlıyorum.. Kazaydı yani..'
'Hayır... Mantarları yemedi....'


III.
Yamyam baba-oğul balta girmemiş ormanda dolaşırken
nehirde yıkanan genç ve çok güzel bir kadin görürler.
Oğul sorar:
'Ne dersin baba, yiyelim mi onu?'
Baba bir an düşündükten sonra:
'Hayır, bunu eve götürür, onun yerine anneni yeriz!


IV.
Las-Vegas'ta harika otellerden birinin gece kulübünde sihirbaz
nefis bir gösteri yapmış. Arka sırada oturan bir bey bağırarak,
sihirbaza, o numarayı nasıl yaptığını sormus..
'Söyleyemem!' demiş sihirbaz, 'Öğrenirseniz sizi öldürmek
zorunda kalırım!..'
Kısa bir duraklamadan sonra,
'Tamam..' demiş adam,'o zaman karıma söyleyin!'


V.
Bir adam sabah yürürken ilginç bir cenaze kafilesi farkeder;
Önde giden köpekli bir adam, arkasında bir tabut ve 10 metre
arkadan gelen bir başka tabut ve tek sıra olmuş yaklaşık 200 adam.
Tuhafına gider. Kafilenin başında ki adam kuskusuz cenazenin sahibidir.
Yanına yaklaşır ve sorar;
'Beyefendi, bu üzüntülü gününüz de hatırlatmak istemem ama
ölenler neyiniz oluyor?' Adam yanıtlar:
'Öndeki karım arkadaki de kayınvalidem.'
'Vah vah başınız sağolsun. nasıl oldu?'
'Köpeğim karıma saldırıp öldürmüş. Kayınvalidem de
karıma yardıma gelmiş. Onu da öldürmüş.'
Adam biraz düşündükten sonra sorar;
'Beyefendi köpeğinizi ödünç alabilir miyim?'
'Sıraya geç'

Maddeci

Çok havalı ve zengin bir avukat, yeni aldığı spor arabasını ofisinin önüne park eder. Ofisteki arkadaşlarına nasil gösteriş yapacağını düşünerek arabasından inerken, yoldan hızla geçen bir kamyon kapıyı koparır atar.

Avukat derhal cep telefonunu kapar ve polisi arar. Bir dakika içinde polis olay yerine gelir, fakat daha tek bir soru sormasına fırsat bırakmadan avukat isterik bir şekilde haykırmaya başlar.. Daha geçen gün aldığı arabası mahvolmuştur ve kaportacı ne kadar ince işçilik gösterse de artık eskisi gibi olmayacaktır. O kamyonun sürücüsü derhal bulunmalı ve yaptığı hasar ona mutlaka ödettirilmelidir.

Avukat kızgın ve öfkeli, şikayetini nihayet bitirdiğinde, polis bıkkın ve inanamaz bir şekilde başını sallar 'Siz avukatların bu kadar maddeci olmalarını bir türlü anlayamıyorum..' der, 'sahip olduğunuz şeylere öyle bağlanıyorsunuz ki, başka birşeyi gözünüz görmüyor' 'Sol kolunuz dirseğin altından kopmuş. Kamyon size çarptığı sırada kopmuş olmalıa, ama siz bana kaportacıdan bahsediyorsunuz.'

'Aman Allah'ım!' diye bağırır avukat. 'Rolex'im de gitmiş'

Temel :)

Temel İtalya'da Fiat fabrikasında çalışan bir işçi... Dönemin Sovyet lideri Krusçev resmi bir ziyaret için İtalya'ya gelmiş. Programda Fiat tesisleri de var.

Fabrikanın tezgâhları arasında dolaşırken Temel'e rastlıyor. Herkesin gözü önünde ''Vay Temel...'' diye sarılıp kucaklaşıyorlar ve ayaküstü sohbet ediyorlar

Tüm protokol bu dostluktan şaşkın... Konuk gittikten sonra patron Temel'i çağırıp, Krusçev'i nereden tanıdığını soruyor. Temel 'Hiiç' diyor, ''ben eskiden komünisttim. 1 Mayıs kutlamaları için parti beni Moskova'ya göndermişti. Orada tanışmıştım.''
Olay unutuluyor. Üç beş ay sonra bu kez Amerika başkanı Nixon geliyor İtalya'ya. Yine aynı program ve fabrika ziyareti. Tezgahların arasında ''Vay Temel!", "Vay Nixon!'' muhabbeti...

İyice meraklanan patron ziyaretten sonra Temel'i yine çağırtıyor. Soru da, cevap da aynı; ''Bir ara Amerika'ya göç etmeye kalkıştım. New York'ta başım polisle belaya girdi. Bu Nixon o zaman çiçeği burnunda bir avukattı. Beni o savunmuştu..''

Olay bu kadarla kalsa iyi. İki ay sonra Fransa başkanı De Gaulle'ün ziyaretinde de aynı manzara yaşanınca Patron Agnelli derin bunalımlara giriyor. Kendisini tanıyan yok, ama yanında çalışan bir işçinin uluslararası çevresi var.
-De Gaulle'ü nereden tanıyorsun?
-Nazilere karşı Paris'te yeraltı savaşı yapıyorduk... Özel kuryesiydim.
-Sen herkesi tanır mısın?
-Evet, hemen hemen... Patron iyice hırslanıyor.
-Neredeyse Papa da arkadaşım diyeceksin.
Temel gülüyor. ''Tabii. Yakın arkadaşımdır.''

Çıldırma noktasına gelen Agnelli haykırıyor:
-İspatla... İspatlayamazsan kovarım...

Temel :
-Tamam, bu pazar ayininde Vatikan meydanında olun. Papa balkondan halkı takdis ederken ben yanında olacağım.
Patron pazar'ı iple çekiyor. Pazar günü soluğu Vatikan'da alıyor, Papayı bekleyen kalabalığın arasına karışıp beklemeye başlıyor. Bir süre sonra Papa balkona çıkıyor. Yanında Temel...
Temel de kalabalığa bakıp, patronunu bulmaya çalışıyor. O esnada ön sıralarda bir kargaşa görüyor. Biri bayılmış.
Temel bayılanın kendi patronu olduğunu görünce Papaya ''Bana müsaade' deyip meydana koşuyor. Agnelli yerde yatıyor. Bir iki kişi de ayıltmaya çalışıyor.
Temel çevresindekilere, ''Bu benim patronumdur; ne oldu?'' diye sorunca biri cevap veriyor:
- Siz Papa ile balkona çıktığınızda bunun yanında iki Japon turist vardı. Japonlardan biri senin patronuna dönüp, 'Şu sağdaki bizim Temel, ama yanındaki kim?' diye sorunca seninki düşüp bayıldı.

Eczacı Fıkrası

Adam evine donunce karisini hungur hungur aglarken bulmus.Telasla
sormus. "Eczaci..." demis karisi icini cekerek, "Telefonda bana kufur etti!"

Adam ofkeyle Eczaneye kosmus... "Sen ne dedin benim karima?" diye
saldirmis eczaciya.

"Durun!" demis eczaci, "Bir de beni dinleyin!
Bu sabah saatin alarmi calmayinca hayli gec kalkabildim. Kahvalti
etmeden kapidan firladim ki evin ve arabanin anahtarlarini iceride
unutmusum. Pencerenin camini kirarak anahtarlari aldim.. Geciktim
diye biraz hiz yapinca yolda ceza yedim... Yariyolda lastigim
patladi.. Eczaneye geldim ki kapida bir suru insan beklesiyor..
Kapiyi acarken telefon yerinden firlarcasina caliyordu. Birinin
parasinin uzerini vermek icin hamle yaptigimda paralar yere
sacildi... Ellerimin ve dizlerimin uzerinde paralari toplarken
telefon hala caliyordu. Ayaga kalkarken kasanin acik cekmecesine
basimi vurinca yere yuvarlandim. Telefon hala caliyordu. Hamle
yaparken ortadaki rafa carptim. En pahali parfumler yerlere dusup
kirildi.. Telefon hala deli gibi caliyordu.

Sonunda actim... Kariniz ariyormus.

Rektal termometreyi nasil kullanacagim? diye sordu.
Beyefendi size yemin ederim, kendisine sadece dogruyu soyledim!"

Thy

Türk Havayolları Istanbul-Wien seferini yapan uçakta inise dogru Pilot anons

eder:



"Sayın yolcularımız 25 dakika sonra Viyana havalimanına inis yapacagız, hava

parcali-bulutlu 15 dereceee .........AMAN ALLAHIM............."

Ve anons o anda kesilir. Butun yolcular panik halindedir. Ortalik

calkalanir. Bir kac dakika sonra, ki bu yolcular icin sanki yillar kadar

uzun sürmüstür;



Pilot: "Sayin yolcularimiz, kusura bakmayin sizleri korkuttum ama hostes

yanislikla üstüme bir fincan sicak kahve döktü, canim cok yandi, pantalonun

ön kismini bir görseniz!"

Arka sıralarda oturan bir yolcu bagirarak: "O da bir sey mi, sen bizim

pantalonlarin arka kismini bir görsen!"

Maymun

Küçük kız annesine "İlk insan nasıl dünyaya geldi" diye sormuş, "Tanrı Adem ve Havva'yı yarattı, çocukları oldu ve insanoğlu yeryüzüne yayılmaya başladı yavrum" diye izah etmiş annesi..
Birkaç gün sonra küçük kız aynı soruyu babasına sormuş.. "Binlerce yıl önce maymunlar vardı" demiş babası, "Bizler de evrim geçirerek onlardan türedik.."
Farklı iki cevaptan aklı karışan kız annesine gidip "Nasıl olur anne" demiş "Sen bana insanın Tanrı tarafından yaratıldığını, babam da maymunlardan geldiğini söylüyor.. Karıştırıyorum.."
"Karıştırıcak bir şey yok" demiş annesi gülerek, "Ben sana kendi ailemin geçmişini anlattım. Baban da kendi ailesininkini anlatmış, bir tanem..!"

Kadının biri

Kadının biri kumsalda yürürken ayağı eski bir lambaya takılmış,

Kadın lambayı kumların içinden çıkarmış, ovalamis. Lambadan cin çıkmış

> >ve-"Sadece bir dilek hakkin var, iyi düşün öyle dile" demiş. Kadın hiç

> >tereddüt etmeden, cebinden bir harita çıkararak:-"Bütün dünyada zulmün,

> >savasın, açlığın bitmesini istiyorum. Bu haritadaki ülkeleri görüyor musun?

> >Bu ülkelerin birbiriyle savaşmayı bırakmasını, her yere barisin gelmesini

> >diliyorum" diyivermiş. Cin haritaya bakmış ve dehşetle;- "Tanrı askına

> >Kadın! Bu ülkeler binlerce yıldır savaşıyorlar. Tamam, isimde iyiyim ama o

> >kadar da değil! Bunu yapılabileceğimi sanmıyorum. Başka bir dilekte

Bulun"

> >diye bağırmış. Kadın birkaç dakika düşünmüş ve ;- "Hayatim boyunca doğru

> >bir erkek bulamadım. Bilirsin; hem ince düşünceli, hem dürüst, hem

> >karizmatik, hem eğlenceli biri, sevecen, ilgili ve ömür boyu sadik

Olacak

> >erkek diliyorum" demiş. Cin derin derin bir iç çekmiş:

-Uzat su kahrolası HARİTAYI.
 
Kim Müslüman

> Adamın biri elinde büyük bir bıçakla camiye dalar ve sorar:
> -aranızda müslüman olan var mı ?
> korkudan kimse bişey diyemez. birazdan yaşlı bir adam ayağa kalkar:
> -ben müslümanım. der.
> Bıçaklı adamla yaşlı adam camiden çıkarlar. adam dışarıdaki inek
> sürüsünü
> gösterip:
> -Amca, şunları kurban edicem de ben beceremem yardım eder misin ? der.
> Yaşlı adam baya bir hayvanı kestikten sonra 'ben yoruldum başka birini
>
> bul' der.
> Adam bu sefer kanlı bıçakla yine camiye girer ve sorar:
> -aranızda başka müslüman var mı ?
> az önceki adamı doğradığını düşünen cemaat çok korkar ve herkes aynı
> anda
> imama bakar, imam:
> -Ulan iki rekat namaz kıldırdık diye müslüman mı olduk!!!
 
Berber

Adam en yoğun saattte berbere girip sorar:

''- Ne zaman bana sıra gelir?''

Berber, ''- İki saat sonra'' der.

Adam çıkar, gider. Üç gün sonra aynı adam berbere girip sorar:

''- Ne zaman bana sıra gelir?''

Berber, ''- Bir buçuk saat kadar'' der...

Adam çıkar, gider. Bir hafta sonra yine aynı manzara:

''- Ne zaman bana sıra gelir?''

Berber: ''- En az bir saat.''

Adam çıkar, gider. Son seferinde berber dayanamaz. Adamın ardından çırağını gönderir:

''- Bak bakalım bu herif nereye gidiyor?''

Bir süre sonra çırak döner:

''- Adamı izledim usta.''

Berber merakla sorar: ''- Eeee, nereye gidiyor buradan çıkınca?..''

Çırak Ali, yanıt verir:

''- Sizin eve usta!..''
 
Trabzon - Rize İmamlar arası maç..

Trabzonlu imamlarla, Rizeli imamlar turnuva düzenleyip maç yaparlarmış; ama her defasında Rizeli imamlar yenerlermiş.
Trabzonun takım kaptanı Temel Hoca demiş ki;
"uşaklar bu böyle gitmez, bizim Trabzonsporlu Hami'yi takıma alalım, diyelim ki bu bizim merkez caminin yeni hocası."
Diğerleri de kabul etmişler ve maça gitmisler Rize'ye. Dönüşte takım kaptanı Temel Hoca'ya sormuşlar, "mac ne oldu? diye;
- "2-1 yenildik" demiş. "Peki golleri kim attı?" diye sormuşlar;
Temel "bizim golü Hami Hoca attı; onların golleri de Del Pierro Hoca ile Roberto Carlos Hoca attı.." demiş.

Fıkranın şaşırtmacası

İlyas ile Temel karşılıklı oturmuşlar sohbet ediyorlarmış. Konuşma sırasında iş kimin daha
zeki olduğuna gelip dayanmış ve iki uşak birbirine bilmece sormaya karar vermiş. İlk bilmeceyi İlyas sormuş:
- "Saridur, kafestedur, öter... Pu nedur, pill bakayrum..."
Temel hemen, "Kanaryadur" cevabını yapıştırmış.
Fakat İlyas hayır anlamında kafasını kaldırır.
Temel, birbiri ardına bütün kuşların adını sayıp döker.
Fakat her seferinde İlyas hayır deyince pes etmek zorunda kalır. İlyas büyük bir sevinç içinde,
- "Haçan insan hamsiyu pilmez mu?" deyince
Temel hemen atılır. - "Hamsi saru değuldur ki?"
- "Boyamuşumdur.."
- "Kafeste midur?" - "Koymişumdur.."
Temel şaşırır: "Peku öter mu hamsi?"
- "O da fikranin şaşirtmacasidur daa!.."

Sifonu Çekmeyin..!!

Temel Dallas'taki kuzeni Dursun'u görmeye gitmiş. Dursun Temel'i havaalanında karşılamış. Beraberce dışarı çıkmışlar. Temel bir bakmış 10 metre boyunda bir limuzin! "Uyyy, amma da büyük bu, daa!" Dursun hafifçe gülmüş: "Temel'im burası Amerika! Burada her birşey büyük!" Yola çıkmışlar, Dursun'un çiftliğinin kapısından içeri girmişler. Git git bir türlü eve varmıyorlar. Temel şaşkınlık içinde: "Uyy, amma da büyük çiftlik daaa!" Dursun gene hafifçe gülmüş. "Temel'im burası Amerika! Burada her birşey büyük!" Neyse, akşam olmuş, yemek salonuna geçmisler. Salonun ortasinda kocaman bir masa. Bir ucunda Temel bir ucunda Dursun. Temel Dursun'u taa uzaktan zor seçiyor. "Uyy!" diye bağırmış: "amma büyük masa, daa!" Dursun'un sesi gelmiş "Temel'im burası Amerika! Burada her birşey büyük!" Yemekten sonra Temel'in tuvalete gitmesi gerekmiş. Dursun: - "Temelim, alt kata in, soldan üçüncü kapı" diye tarif etmiş. Temel alt kata inmiş ama sol yerine sağdan üçüncü kapıya girmiş. Orası evin havuzunun oldugu yermiş. Heryer karanlık olduğu için Temel elektrik düğmesini ararken havuza düşmüş. Can havliyle bağırmaya başlamış: - "Sifonu çekmeyiiin!! Sifonu çekmeyiiin!"
 
Fadime'nin kedisi :))))))))

Temel, Fadime'nin kedisinden nefret etmektedir. Birgün kararını verir
ve Fadime evde yokken kediyi yakalayıp, arabasına koyar.

1-2 kilometre kadar ileride, bir köprünün yanına bırakıp evine döner.
Kapıyı açıp eve döndüğünde bir de bakar ki, kedi sepetinde oturuyor.
Ertesi gün,
Fadime'nin evden çıkmasını bekleyip, kediyi yine arabaya atar. Bu kez
5-6 kilometre ötedeki bir kasabada, bir çöp konteynerinin içine
bırakır.

Eve döner, kapıyı açar, kedi yine baş köşeye kurulmuş,Temel' e kötü
kötü bakıyor...


Ertesi gün işi iyice inada bindirir, kediyi yakaldığı gibi 10-15
kilometre direksiyon sallar, bulduğu her tali yola girer, kedi yönünü
kaybetsin diye
çeşitli şaşırtmaca yollara girer, daireler çizer.

Sonunda yaptığı işten iyice emin olunca, arabayı durdurur ve kediyi
bırakır. Arabasına atlayıp, evinin yolunu tutar.

Saatler sonra Temel evine, Fadime'ye telefon açar;

- Uy Fadime, kedi yaninda mi?
- Evde, niye soriysun da?
- O şerefsizi telefona ver hemen. Kayboldum; yolu tarif etsin.

Mail

Adamın biri yeni ulaştığı otele kaydını yaptırır. Odasına girdiğinde masada bir bilgisayar görür ve karısına e-mail atmaya karar verir. Fakat yazdığı mesajı farkında olmadan yanlış bir adrese gönderir....
Mail farklı bir yerde farklı bir bayana gider. tam bu sırada kadın, kocasının cenaze töreninden evine yeni dönmüştür ve bilgisayarındaki maili görür, arkadaşlarından geldiğini düşündüğü maili okuyunca olduğu yere yığılıp kalır. Odaya giren annesi, yerde yatan kızını ve ekrandaki mesajı görür:


Kime : Sevgili karıma
Konu : Yeni ulaştım.
Tarh : 16 Mayıs 2004
Benden haber aldığına şaşıracağından eminim. Burada bilgisayar var ve sevdiklerimize e-mail gönderebiliyoruz. Buraya yeni ulaştım ve kaydımı yaptırdım.seninde kayıtların hazır. Her şey yarın senin buraya geleceğini düşünülerek hazırlanmış. Seninle buluşmayı dört gözle bekliyorum. Umarım benim gibi sorunsuz bir yolculuk geçirirsin.
Not : Burası çok sıcak. : )

Ayağım Taşa Takıldı

Sicilya'nın bir kasabası varmış ki kadınları hiç rahat durmaz, ikide bir kocalarını aldatırlarmış. Kasabanın yaşlı papazı kocasını boynuzladıktan sonra doğru günah çıkartmaya gelen bu kadınlardan bıkmış... ' papaz efendi, şeytana uyup kocamı aldattım. ' diyerek karşısına geçip günah çıkartmak istediklerinde papaz sinirlenir ' ayıptır günahtır. boyna kocamı aldattım diye geliyorsunuz, bari ayağım taşa takıldı deyin ben anlarım...' demiş...
kadınların da işine geldiği için artık kimse kocamı geyikledim demez papaz efendi ayağım taşa takıldı diyerek konuyu açarlarmış...
derken yaşlı papaz ölmüş, yerine bir başka papaz gelmiş ve bakmış ki kasabanın kadınları aşırı derecede namuslu. Taşa takılıp düştüklerinde oraları buraları açılıyor diye günah çıkartmak istiyorlar...
doğru belediye başkanına gidip durumu anlatmış ve derhal kaldırımların düzgün olarak onarılmasını istemiş ama d uruma vakıf olan başkan katılırcasına gülmeye başlayınca papaz şaşırmış ve ' sayın başkan gülüyorsunuz ama en çok da sizin eşiniz taşa takılıyor... lütfen yaniiii... '....

Rahibeler

Iki rahibe varmis biri matematikçi biri mantikli.Bunlar bir aksam karanlikta kiliseye dönerlerken matematikçi rahibe mantikliya dönerek ;

-"Yaklasik 20 dakikadir bir adam bizi takip ediyor ve gittikçe yaklasiyor su anda aradaki mesafe 50 metre" der.

Bunun üzerine mantikli rahibe bunun tek mantikli açiklamasi olabilecegini ve adamin kendilerine tecavüz edecegini ve daha hizli yürümeleri gerektigini belirtir.Rahibeler daha hizli yürümeye baslarlar. 2 dakika sonra matematikçi rahibe:

-"Adam da hizlandi ve aradaki mesafeyi kapatiyor, su anda 30 metre arkamizda... O zaman mantik olarak kosmamiz gerekir."

Rahibeler kosmaya baslar ve 3 dakika sonra matematikçi rahibe

-"O da kosuyor ve arayi kapatiyor su anda mesafe 10 metre.O zaman mantik olarak bizi yakalayacak birimiz saga digerimiz sola saparak kiliseye ulasmaya çalisalim en az birimiz kurtulur.".

Ve matematikçi saga dogru kosmaya mantikli sola dogru kosmaya baslar. Matematikçi 20 dakika sonra kiliseye ulasir ve telas içinde beklemeye baslar. Aradan 40 dakika geçtikten sonra mantikli rahibe gelir.

Matematikçi sorar ;

-"Ne oldu ne yaptin ?"

-"Adam beni takip etti artik mesafe üç-bes adima kadar azalmisti, mantik olarak daha fazla kosmanin anlami yoktu...

-"Eeee..."

"Mantik olarak ben durdum adamda durdu."

-"Sonra..."

-"Mantik olarak ben etegimi kaldirdim oda pantolonunu indirdi."

-"Peki daha sonra...."

-"Daha sonra ne olacak etegini kaldirmis bir rahibe pantolonunu indirmis bir adamdan DAHA HIZLI KOSAR..."
 
Hiiçç

"Adam günün yorgunluğu üzerinde, perişan bir vaziyette İETT durağında otobüs beklemektedir.
Nihayet uzun bir zaman sonra beklediği güzergahın aracı gelir ve biletini attıktan sonra arka taraflara
doğru ilerlemeye başlar. Bir-iki adım ilerisindeki çift kişilik koltuğun boş olanına doğru ilerler; tam
oturacağı sırada engelleyici bir ses tonu onu durdurur:
- Buraya oturamazsın! Ben kimim biliyor musun?
- Kim olduğunuzu bilmeli miyim?
- Ben Yrd. Doç. falan kişiyim.
- Evet?
- Benim gibi kıdemli birinin yanına oturamazsın!
- Size bir soru sormak istiyorum. Siz Yrd. Doçentlik ünvanınızdan sonra ne olacaksınız?
- Doçent.
- Peki sonra?
- Şayet başımıza bir şey gelmezse Profesör.
- Daha sonra?
- Belki zor ama, Ordünaryus Profesör.
- Evet... Peki bu dereceden sonra?
- Hiiç...
- Ben şimdiden 'hiç'im; lütfen müsade edin yanınıza oturayım... - !!?
 
Sarışın
Kör bir adam Bayanlar Barına girer. Bara doğru ilerler ve bir içki ısmarlar. Biraz oturup, içkisini yudumladıktan sonra barmene seslenir: "Hey, bir sarışın fıkrası duymak ister misin?" Birden bar, bomba düşmüş gibi sessizleşir. Kör adamın yanında oturan kadın, tok bir sesle: "Hey bayım," der "bu fıkrayı anlatmadan önce bilmeniz gereken beş şey var. Birincisi, barmen sarışın bir kız. İkincisi kapı görevlisi sarışın bir kadın. Üçüncüsü, ben 1.90 boyunda karatede siyah kuşaklı bir sarışınım. Dördücüsü, sağınızda oturan kadın profesyonel bir halterci ve sarışın. Beşincisi, benim yanımda oturan kadın profesyonel güreşçi ve sarışın. Yine de bu fıkrayı anlatmak istiyor musunuz?" Kör adam bir kaç saniye düşünür, sonra başını sallar: "Hayır, hiç sanmıyorum. Beş defa anlatamam."

Top erken patlayınca
RİZE'de ramazan topu yanlışlıkla 10 dakika önce patlatılmış. Bütün Rize de, iftarı 10 dakika önce açmış. Daha sonra ilgililer toplanıp, Rize'de bir gün daha oruç tutulmasına, bunun da radyo kanalıyla açıklanmasına karar vermişler. Duyuru yapılınca, Almanya'daki Rize'li Türkler de aramış ve "Biz de bir gün fazla oruç tutacak mıyız?" diye sormuşlar.

Yönetici Mühendis Düellosu
Büyük bir şirketin üst düzey yöneticilerinden biri bir gün New York üzerinde balonla dolaşmaya çıkar. Aksilik bu ya, pusulasını aşağıya düşürür ve kaybolur. İnmek için uygun bir yer ararken bir gökdelenin tepesinde sigara içen bir adam görür ve alçalır.

- Pardon. Ben neredeyim acaba? diye sorar.
- Yerden 500 feet yükseklikte bir balonun içindesin der adam.

Yönetici sinirlenir:
- Sen mühendissin değil mi? diye sorar.
- Evet. der adam. Nereden bildin?
- Çünkü başım belada ve sana bir soru soruyorum. Verdiğin cevap tamemen doğru fakat hiç bir işime yaramıyor.
- Sen de yöneticisin değilmi?
- Evet sen nereden bildin?
- Çünkü yerden 500 feet yükseklikte bir balonun içinde kaybolmuşsun. Pusulan yok, berbat durumdasın. Fakat bu şimdi benim suçum oldu.
 
ATEİST
Ateist bir adam bir gün ormanda geziyor ve etrafindaki güzelliklere bakiyormus. "Evrim ne güzellikler yaratiyor!" diye düsünüp mest oluyormus. Birden arkasinda kocaman bir ayi belirmis ve onu kovalamaya baslamis. Adam bütün gücüyle kaciyormus ama her arkasina bakista ayinin daha yaklasmis oldugunu farkediyormus. Dakikalarca süren bir kacisin sonunda adamin ayagi yerdeki dala takilmis, ayi adamin üzerine atlamis, pencesini kaldirmis. Tam vurmaya hazirlanirken adam; "TANRIM!!!" diye bagirmis. Bir anda zaman durmus, ayi donmus, ormandaki nehir bile akmaz olmus. Bir anda orman kararmis ve gökyüzünden bir isik hüzmesi adamin üzerine parlamis. Cok derinden gelen ilahi bir ses adama: "Yillarca bana inanmadin, yaratilisi kozmik bir kazaya bagladin,sana bu durumda yardim etmemi mi istiyorsun? Seni sevgili bir kulummu saymaliyim?"demis. Adam utanc icinde: "Biliyorum bunca yildan sonra dindar biri olmayi istemem haksizlik,ama belki AYIYI dindar yapabilirsiniz." demis. Ses: "Peki." diye karsilik vermis ve isik kaybolmus. Nehir tekrar akmaya baslamis. Hersey eski haline dönmüs.Ayi pencesini indirmis, iki pencesini de göge dogru cevirmis, ve konusmaya baslamis: "Allahım, senin rızanla oruç tuttum sana inandım.senin rizkinla orucumu aciyorum,hamdolsun verdigin nimetlere...
 
İş görüşmesi

Adamın biri gazetede gördüğü seçkin bir şirketin iş ilanına başvurur ve kısa bir süre sonra da görüşmeye çağırılır.

Görüşme olumlu geçer ve prensipte anlaşıldıktan sonra çalışma koşullarına gelindiğinde müstakbel patronuyla aralarındaki konuşma şöyle gelişir.

A: Beyefendi bilmeniz gereken bir mevzu var ki, ben 5 bin TL'den aşağı bir ücretle çalışmam.

P: Aman efendim dert ettiğiniz şeye bakın; biz zaten 7 bin 5 yüz TL'den aşağı maaş vermiyoruz kimseye…

A: Harika! Ancak bir mevzu daha var ki bana tahsis edeceğiniz araba iyi bir araba olmalı üstelik son model… Zira başka türlü çalışamam.

P: Hah hah hah! Hiç merak etmeyin biz zaten bütün çalışanlarımıza cip veriyoruz. Üstelik en son ve en büyük modelinden.

Adam gittikçe hem sevinmeye hem de endişelenmeye başlar, ama böyle bir fırsatta ele geçmez deyip devam eder konuşmasını sürdürmeye, patron da devam eder cevap vermeye… Artık iyice afallamıştır ve dayanamayıp sorar:

"Şaka yapıyorsunuz herhalde?!"

Patron cevap verir:

"Ama önce siz başlattınız...!"
 
Adamın biri kitap mağzasına girmiş ve 10 dakika bakındıktan sonra kasiyere -Afedersiniz, Evin Reisi Erkektir, isimli kitap varmı der,
Kasiyer Bayan ;
- Üzgünüm masal kitabı satmıyoruz!
 
Nasa Mars'a adam gönderecekmiş. Sadece bir kişi gidebilecek, giden de geri dönemeyecekmiş. İlk aday olan mühendise bu iş için ne kadar isteyeceğini sormuşlar: - 1 Milyon Dolar demiş ve eklemiş - kızılhaça bağışlayacağım. İkinci aday olan doktora da aynı soruyu sormuşlar. Doktor: - 2 Milyon Dolar demiş. - Bir milyonunu aileme bir milyonunu da tıbbi araştırmalara bağışlayacağım.
Üçüncü aday olan Temel aynı soruya - 3 Milyon Dolar diye cevap verince yetkililer diğerleri bu kadar az isterken kendisinin neden 3 milyon dolar istediğini sormuşlar. Temel yetkililere doğru eğilmiş, kısık bir sesle: - 1 milyonunu ben alırım, 1 milyonunu size veririm, mühendisi de Mars'a göndeririz.
 
Dünyanın en komik kazası:

Olay sanırım Türkiye’ de…

Bir duvarcı ustasının şantiyede başına gelen kaza ile ilgili şefine yazdığı mektup:

Sayın Şantiye Şefim;

İş kazası tutanağına planlama hatası diye yazmıştım. Bunu yeterli görmeyip ayrıntılı anlatmamı istemişsiniz. Şu anda hastanede yatmama neden olan olaylar aynen aşağıda anlattığım gibi olmuştur. Bildiğiniz gibi ben bir duvar ustasıyım. İnşaatın 6. katındaki işimi bitirdiğim zaman biraz tuğla artmıştı. Yaklaşık 250 kg. kadar olduğunu tahmin ettiğim bu tuğlaları aşağı indirmem gerekiyordu. Aşağı indim. Bir varil buldum ona sağlam bir ip bağladım. Ve ardından 6.kata çıktım ipi bir çıkrıktan geçirip ucunu aşağıya saldım. Tekrar aşağıya indim ve ipi çekerek varili 6.kata çıkardım. İpin ucunu sağlam bir yere bağlayıp tekrar yukarı çıktım. Bütün tuğlaları varile doldurdum. Aşağı indim. Bağladığım ipi çözmemle birlikte birden kendimi havalarda buldum. Nasıl bulmayayım ki? Ben yaklaşık 70 kg. ağırlığındayım. 250 kg.lık varil süratle aşağı düşerken beni yukarı çekti. Heyecan ve şaşkınlıktan ipi bırakmayı akıl edemedim. Ben yukarı çıkarken yolun yarısında aşağı inmekte olan tuğla dolu varille çarpıştık. Sağ iki kaburgamın kırıldığını hissettim. Tam yukarı çıkınca iki parmağım çıkrığa sıkıştı parmaklarım da bu sırada kırıldı. Bu esnada yere çarpan varilin dibi çıktı ve tuğlalar etrafa saçıldı varil hafifleyince bu sefer ben aşağı inerken varil yukarı çıkmaya başladı ve yolun yarısında yine varille çarpıştık sol bacağımın kaval kemiği de bu sırada kırıldı yere inince can havliyle ipi bırakmayı akıl ettim. Bu sefer de başımı yukarı kaldırdığımda boş varilin süratle üzerime geldiğini gördüm. Kafatasımın da böyle çatladığını sanıyorum. Bayılmışım gözümü hastanede açtım.
Saygılarımla Duvarcı Ustanız….
 
Birgün MOSSAD,CIA VE MIT i bir ormana götürüler bu 3 istihbarat örgütüne bu ormanda zürafa bulmalari istenir
ilk zürafayi getiren yarışı kazanacaktir.
Cok gec olmadan MOSSAD ve CIA zürafayi bulup getiriler fakat bizim MIT den ses seda yoktur .Nihayet en sonunda görülür yanlarinda bir Fil ile beraber. tabi filin agzi burnu dagilmis kafa göz yarilmis ve devamli şu laflari sayıklayarak
- Abi valla ben zürafayım :)
 
Köylü oğlan ve babası büyük şehre ilk defa gelmişler. Alışveriş merkezinde zemin kattaki iki gümüş renkli parlak duvarın ağır ağır açılıp kapanması ilgilerini çekmiş. Bu ne baba diye sormuş oğlan. Hayatında hiç asansör görmemiş baba. Bilemiyorum oğlum demiş.
Onlar bu ilginç şeyi nefeslerini tutup izlerken tekerlekli sandalyeli yaşlı bir kadın sağa sola kayan gümüş renkli duvarlara doğru gitmiş ve bir düğmeye basmış. Duvarlar açılmış, yaşlı kadın yoğun ışıklı küçük bir odaya girmiş, duvarlar kapanmış.
Oğlan ve babası kapının üzerindeki küçükten büyüğe doğru yanıp sönen ışıklı rakamları izlemişler. Son rakamdan sonra aynı sırayla bu sefer geriye doğru ışıklar teker teker yanmış. Sonunda duvar iki yana kayarak açılmış, dışarı 24 yaşlarında incecik muhteşem bir kadın çıkmış.
Oğlum demiş adam kızdan gözlerini ayıramayarak,
Koş…Koş anneni getir!. :D
 
Üst