Özge Gökmen
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 26 Şubat 2009
Hangi Duyarlılık, Kim Çevreci, Neye Ödül?
Geçtiğimiz günlerde Oda Yönetim Kurulu, Odamızın 22. kuruluş yıldönümü dolayısıyla bir etkinlik düzenleyerek I. Geleneksel Çevreye Duyarlı Basın Ödülü adıyla basına ödüller verdi. Doğaya ve kente karşı suçların giderek arttığı, doğanın sermaye gruplarına talan ettirilmesi suretiyle yok edildiği ve geri dönülemez tahribatlara kapı aralandığı günümüzde böyle bir ödül töreninin, çevre ve doğa konusunda haber yapan, kamuoyu duyarlılığının artmasını sağlayan kuruluş ve gazetecilere dönük bir teşekkür mahiyetinde olması oldukça anlamlı gelebilirdi. Nitekim ödüllerin kime verildiğini okuyana kadar da bu organizasyon konusundaki olumlu düşüncelerimiz de yerli yerinde duruyordu. Ancak ödül verilen kuruluşlardan bir kaçının, ödülün ismiyle tezat faaliyetlere ve politik duruşlara imza atmış olması, Odamızın tarihten bugüne gelen duruşu ve çalışmaları ile bağdaşmayan bir görüntünün ortaya çıkmasına neden oldu.
Şöyle ki, ödül alan basın kuruluşlarının bir kısmını, doğa ve çevre duyarlılığı ile başlamış olan Gezi eylemleri sürecinde, amansız polis şiddeti devam ederken, halka haber sunma görevi yerine AKP iktidarının söylemlerini savunmak adına penguen belgeselleri yayınlamasından (CNN Türk) ve özellikle birini (Doğuş Holding-NTV) Doğu Karadenizdeki doğanın katili HES projelerinden tanıyoruz. Sadece bu kadar değil, ödül verilen kuruluşlar arasında 12 yıllık AKP iktidarının birçok icraatının yanında kent ve doğa suçlarına bugüne kadar ortak olmuş ve nemalanmış ancak bugün çıkar çatışmaları nedeniyle ters düşmüş cemaat odaklı yayın kuruluşları (Samanyolu, Todays Zaman), Hürriyet, Milliyet gibi yukarıda bahsi geçen yayıncılık politikalarına imza atmış kuruluşlar da bulunmaktadır.
Öte yandan belirtmek gerekir ki, tüm bu kuruluşlarda alın teri ve emeğiyle, samimi bir biçimde çevre duyarlılığı ile çalışan basın emekçisi arkadaşlarımızı, bu tartışmanın dışında bırakıyoruz. Devasa sermaye gücüne sahip olan ve basın dışında birçok sektörde de faaliyet gösteren (ya da sadece basın alanında yatırımları olan) bu kuruluşlarda gerçekten çevre ve doğaya sahip çıkma adına, kuruluşların yayın politikasına rağmen çalışan basın emekçisi arkadaşlarımıza da emeklerinden dolayı tebrik ediyoruz. Ancak tartışma bunun ötesindedir: Çok açık bir biçimde doğa katliamına imza atmış ve doğaya, emeğine, onuruna sahip çıkan halka uygulanan şiddete gözlerini, kulaklarını kapatmış ve tek derdi sermayesini büyütmek, bu yolda iktidarla arasını bozmamak olan medya patronlarının sahibi olduğu kuruluşlara bu ödülleri vermek, ne TMMOBnin ne de Odamızın ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.
Çevreye ve doğaya duyarlılığın ölçüsü, basında çıkan çevre-doğa haberlerinin istatistikî olarak sayıca çokluğu değil, bu haberleri yapan kurumların çevre ve doğanın talanına karşı duruşlarının ne olduğu ve yine doğa ile ilgili oluşan etkinlikler/eylemler karşısındaki politik tutumudur. Dolayısıyla doğaya karşı suçları işleyen ya da yayıncılık politikasıyla ortak olan basın kuruluşlarına ödül verilmesinin, Doğu Karadenizde, Erzurumda, Egede HESlere, termik santrallere, madenlere karşı iş makinelerinin önüne yatan, doğa için bedenini siper eden, İstanbul Taksimdeki son yeşil alan olan Gezi Parkının savunmak için ölen, gözünü kaybeden, yaralanan tüm insanların mücadelesinin bir parçası olan Odamızın tutumuyla bağdaşmadığını belirtmek gerekir.
22 yıldan bu yana mesleki haklarımızı savunurken, kamusal ve etik sorumluluğumuz gereği doğaya karşı işlenen suçlara karşı canla başla mücadele eden bir Oda olarak, bu yanlıştan bir an önce dönülmesi ve Odamızın tüm birimlerle kolektif bir karar alma sürecinden geçirilerek hazırladığı bir organizasyon düzenlemesi dileğiyle
http://www.demokratcevremuhendisleri.org/icerik/logoy.png
Geçtiğimiz günlerde Oda Yönetim Kurulu, Odamızın 22. kuruluş yıldönümü dolayısıyla bir etkinlik düzenleyerek I. Geleneksel Çevreye Duyarlı Basın Ödülü adıyla basına ödüller verdi. Doğaya ve kente karşı suçların giderek arttığı, doğanın sermaye gruplarına talan ettirilmesi suretiyle yok edildiği ve geri dönülemez tahribatlara kapı aralandığı günümüzde böyle bir ödül töreninin, çevre ve doğa konusunda haber yapan, kamuoyu duyarlılığının artmasını sağlayan kuruluş ve gazetecilere dönük bir teşekkür mahiyetinde olması oldukça anlamlı gelebilirdi. Nitekim ödüllerin kime verildiğini okuyana kadar da bu organizasyon konusundaki olumlu düşüncelerimiz de yerli yerinde duruyordu. Ancak ödül verilen kuruluşlardan bir kaçının, ödülün ismiyle tezat faaliyetlere ve politik duruşlara imza atmış olması, Odamızın tarihten bugüne gelen duruşu ve çalışmaları ile bağdaşmayan bir görüntünün ortaya çıkmasına neden oldu.
Şöyle ki, ödül alan basın kuruluşlarının bir kısmını, doğa ve çevre duyarlılığı ile başlamış olan Gezi eylemleri sürecinde, amansız polis şiddeti devam ederken, halka haber sunma görevi yerine AKP iktidarının söylemlerini savunmak adına penguen belgeselleri yayınlamasından (CNN Türk) ve özellikle birini (Doğuş Holding-NTV) Doğu Karadenizdeki doğanın katili HES projelerinden tanıyoruz. Sadece bu kadar değil, ödül verilen kuruluşlar arasında 12 yıllık AKP iktidarının birçok icraatının yanında kent ve doğa suçlarına bugüne kadar ortak olmuş ve nemalanmış ancak bugün çıkar çatışmaları nedeniyle ters düşmüş cemaat odaklı yayın kuruluşları (Samanyolu, Todays Zaman), Hürriyet, Milliyet gibi yukarıda bahsi geçen yayıncılık politikalarına imza atmış kuruluşlar da bulunmaktadır.
Öte yandan belirtmek gerekir ki, tüm bu kuruluşlarda alın teri ve emeğiyle, samimi bir biçimde çevre duyarlılığı ile çalışan basın emekçisi arkadaşlarımızı, bu tartışmanın dışında bırakıyoruz. Devasa sermaye gücüne sahip olan ve basın dışında birçok sektörde de faaliyet gösteren (ya da sadece basın alanında yatırımları olan) bu kuruluşlarda gerçekten çevre ve doğaya sahip çıkma adına, kuruluşların yayın politikasına rağmen çalışan basın emekçisi arkadaşlarımıza da emeklerinden dolayı tebrik ediyoruz. Ancak tartışma bunun ötesindedir: Çok açık bir biçimde doğa katliamına imza atmış ve doğaya, emeğine, onuruna sahip çıkan halka uygulanan şiddete gözlerini, kulaklarını kapatmış ve tek derdi sermayesini büyütmek, bu yolda iktidarla arasını bozmamak olan medya patronlarının sahibi olduğu kuruluşlara bu ödülleri vermek, ne TMMOBnin ne de Odamızın ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.
Çevreye ve doğaya duyarlılığın ölçüsü, basında çıkan çevre-doğa haberlerinin istatistikî olarak sayıca çokluğu değil, bu haberleri yapan kurumların çevre ve doğanın talanına karşı duruşlarının ne olduğu ve yine doğa ile ilgili oluşan etkinlikler/eylemler karşısındaki politik tutumudur. Dolayısıyla doğaya karşı suçları işleyen ya da yayıncılık politikasıyla ortak olan basın kuruluşlarına ödül verilmesinin, Doğu Karadenizde, Erzurumda, Egede HESlere, termik santrallere, madenlere karşı iş makinelerinin önüne yatan, doğa için bedenini siper eden, İstanbul Taksimdeki son yeşil alan olan Gezi Parkının savunmak için ölen, gözünü kaybeden, yaralanan tüm insanların mücadelesinin bir parçası olan Odamızın tutumuyla bağdaşmadığını belirtmek gerekir.
22 yıldan bu yana mesleki haklarımızı savunurken, kamusal ve etik sorumluluğumuz gereği doğaya karşı işlenen suçlara karşı canla başla mücadele eden bir Oda olarak, bu yanlıştan bir an önce dönülmesi ve Odamızın tüm birimlerle kolektif bir karar alma sürecinden geçirilerek hazırladığı bir organizasyon düzenlemesi dileğiyle
http://www.demokratcevremuhendisleri.org/icerik/logoy.png