• Sayın Üyeler,

    Site görünümünün gündüz açık renk tema, gece koyu renk tema olacak şekilde otomatik değişmesini sağlayan bir düzenleme yapılmıştır. Görünümün otomatik değişmesini istemiyorsanız, bu ayarı hesap tercihlerinizden kolaylıkla değiştirebilirsiniz. Açık/Koyu temalar arasında ki geçişin otomatik olmasını istemeyen üyelerimiz üst menüde yer alan simgeler yardımıyla da kolayca geçiş yapabilirler.

    Site renklerinin günün saatine göre ayarlanmasının göz sağlığına faydaları olduğu için böyle bir düzenleme yapılmıştır. Fakat her üye görünüm rengini tercihine göre kullanmaya devam edebilecektir.

Hergün bir şeyler yaz...

Çiğdem Aksoy

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Mart 2010
Şehir
Tekirdağ
Firma
..
Merhaba arkadaşlar; aklınızdan geçen güzel / özlü / komik sözleri burada paylaşabilirsiniz çok uzun olmamakla beraber bir iki cümlelik sözler yazmanız dileğiyle...

Yalnız çok rica ediyorum bu konu altında soru sormayın günlük paylaşmayın konuyla alakalı olmayan bir şey yazmayın beğeniyorsanız yalnızca ''beğen'' butonunu kullanın ayrıca teşekkür etmek için yeni yazı yazmayın. Mesajlara alıntı yapmayın.
İyi Eğlenceler...
 
1558332761503.png

19.05.1919 yani 100 yıl önce kurtuluş ateşini Mustafa Kemal Atatürk yakmıştı. 19.05.2019 tarihinde şampiyonluk ateşini Galatasaray yaktı. Artık nice zaferler kazanmak dileğiyle. Hem Gençlik ve Spor bayramımız hem de Galatasaray'ımızın şampiyonluğu kutlu olsun. :)
 
Birbirine Düşman İki Nazi Kardeşin Hikayesi: Adidas ve Puma
22895

Adolf(Adi) ve Rudolf(Rudi) Dassler Almanya’nın Bavyera eyaletinde yer alan Herzogenaurach şehrinde doğmuş ve yetişmiş iki kardeştir. Babalarının izinden gidip 1924 yılında annelerinin çamaşırhanesinde Gebrüder Dassler Schuhfabrik’i (Dassler Kardeşlerin Ayakkabı Fabrikası) kurdular. İlk başlarda elektrikleri olmadığı için bisikletten ürettikleri enerji ile derileri kesip üretim yapıyorlardı. Amaçları özellikle atletizmle uğraşan sporcular için hafif, ince ve kaliteli ayakkabılar üretmekti. Bunun için Adolf ayakkabıları üretirken Rudolf da bu ayakkabıların satışını yapmaktan sorumlu oluyordu. Zıt karakterli kardeşler için durumlar iyi seviyedeydi.

Adolf Hitler’in Almanya’da yükselişi ve ekonomiye getirdiği iyileştirmeler ile birlikte iki kardeş 1933 yılında Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’ne (Nazi Partisi) üye oldular. Her ne kadar Nazi Partisi’ne üye olmuş olsalar ve Nazi Partisi zencilere karşı bir tutum sergilese de, iki kardeş 1936'da düzenlenen Berlin Olimpiyatları için Jesse Owens’a koşu ayakkabısı verdiler. Bu olimpiyatlarda Owens’ın 4 altın madalya kazanmasıyla birlikte bir anda ünlü birer ayakkabı üreticileri haline geldiler. Fakat bu ün birbiriyle anlaşamayan eşleriyle birlikte aile evinde kalan kardeşler arasında kıskançlık tohumlarının iyice yeşermesine sebep oldu.

II. Dünya Savaşı’nın başlarında iki kardeşin araları bozulmaya başladı. Buna sebep olan ilk olay Adolf ve eşinin, Rudolf ve karısının kendilerinin de bulunduğu sığınağa geldiğinde “Kahrolasıcalar yine geldiler.” sözü oldu. Adolf bu sözü müttefikler için söylemiş olsa da Rudolf bunu kendi üzerine alınır ve araları yavaş yavaş bozulmaya başladı.
II. Dünya Savaşı devam ederken iki kardeşin de Nazi Partisi’ne olan bağlılığı devam ediyordu. Adolf Nazi Partisi’nin silahlı gücü olan Wehrmacht için savaş botu üretirken, daha koyu bir Nazi taraftarı olan Rudolf ise askere yazılmıştı. Daha sonra askerden firar eden ve tutuklanan Rudolf buna kardeşinin sebep olduğunu düşünmüştür ve araları biraz daha açılmıştır.

Nazi Partisi, savaşın son yıllarına doğru fabrikaya el koydu ve burada askerler için postal üretmeye başladı. Bu olayın ardından Adolf ise ABD ile ilişkilerini geliştirdi ve müttefikler ile arasını iyi tutmayı başladı. Ardından Rudolf, Nazi Partisi’nin Gizli Polis Teşkilatı olan Gestapo için çalıştığı ihbar edilmesi üzerine müttefikler tarafından tutuklandı. ABD’nin yayınladığı raporda ise ihbar edenin kardeşi Adolf olduğu ortaya çıktı. Bu olaydan sonra iki kardeş arasında ipler tamamen koptu.

II. Dünya Savaşı’nın bitiminin ardından iki kardeş birbirlerinden tamamen kopsa da işlerine devam ediyorlar ve savaş sonrası işlerini bir nebze de olsa toparlıyorlardı. 1948 yılına gelindiğinde ise Adolf işe ayrı devam etme kararı aldı. Rudolf’un karşı çıkmasına ve küçük bir şehir içinde iki ayakkabı fabrikasının fazla olacağını söylemesine rağmen Adolf kararından geri adım atmadı ve iki kardeş ayrıldı. Nehrin iki yanına ayrıldılar ve yaptıkları anlaşma gereği Dassler ismini ürünlerinde ve şirketlerinde kullanmama kararı aldılar. Adolf çalışanların 40'ını alıp kendi isim ve soyisminin karışımı olan Adidas’ı kurdu. Rudolf ise çalışanların 13'ünü alıp kardeşinin izinden gidip şirketi için Ruda ismini koydu fakat daha sonra daha atletik geldiği için ismi Puma’ya çevirdi.

İki kardeş ayrıldıktan sonra yeni kurdukları fabrikalar II. Dünya Savaşı’ndan çıkan Almanya’nın ekonomisine ilaç gibi gelse de şehir artık ikiye bölünmüştü. Adidas tarafındakiler ve Puma tarafındakiler olarak ikiye bölünen şehirde ilkokuldaki çocuklar ayakkabısına göre arkadaşlarını seçiyordu. Marketler, restorantlar iki tarafa göre ayrılmıştı ve birine giden diğerine gitmiyordu. İki şirkette çalışanlar arasında flört ve evlilik de yasaklanmıştı. Babası Puma merkezinde çalışan futbolcu Lothar Matthaeus, ilk anlaşmasını malzemelerini Puma’dan temin eden Borussia Mönchengladbach’la imzalamıştı. Hatta bu ayrılık öyle bir seviyeye gelmişti ki Herzogenaurach için kişilerin birbiriyle konuşmadan önce ayakkabılarına bakmasından dolayı “Eğik Boyunluların Şehri” lakabı takılmıştı.

Rudolf’un satış ekibi ve ürün teslimatı Adolf’a göre iyiyken, Adolf’un da teknik bilgisi ve atletlerle arası daha iyiydi. Bu da Adolf’u yarışta bir adım öne çıkardı ve Adidas, Puma’dan daha iyi bir seviyeye geldi. Kardeşler arasındaki küslük de hiç bitmedi. 4 yıl arayla ölen kardeşlerin ikisi de aynı mezarlığın birbirinden uzak en uç köşelerine defnedildiler. Şehirde iki kardeşin hikayesinin anlatıldığı bir müze de kuruldu ve iki firmanın da ana merkezi hala burada.

Adidas ve Puma arasındaki süren 61 yıllık düşmanlık ise 2009'da Dünya Barış Günü olan 21 Eylül’de Fifa’nın düzenlediği ve her iki firmanın CEO’su ve çalışanlarının yer aldığı futbol maçıyla sona erdi.

İki kardeş. İki düşman. İki dünya markası. Adidas ve Puma.
 
Ay İsimlerinin Nereden Geldiğine Dair 12 Değerli Bilgi

1. Ocak (January)
Eski ismi Kanunnisa'dır. Kanun, Süryanice bir kelime olup ocak, fırın anlamına gelmektedir. Ocak, ateş yakılan yer, ev, yuva sözcükleriyle bağlantılı olup ocakların yakıldığı, günlerin dışarıda çalışarak, avlanarak değil de, ocaklarda (evlerde) geçirildiği soğuk ay, anlamını taşımaktadır. Eski Roma'daki ismi Januaris'dir. Janus, Roma mitolojisinde iki yüzü olan bir tanrıdır.

2. Şubat (February)
Süryanice Şabat sözcüğünden Türkçeye geçmiştir ve Süryani takviminde aylardan biridir. Şubat ayının batılı dillerdeki adları, Roma arınma Tanrıçası Februus'un adından gelir. Februa ise Romalıların günahlarına kefaret olarak kurban kestikleri arınma festivaline verilen isimdir. Februarius, Roma'da yılın son ayı olduğu için yeniden doğuş, zamanın başlangıcı gibi anlamlara gelmektedir.

3. Mart (March)
Antik Roma’da Mart ayının adı, Roma Savaş Tanrısı "Martius" idi ve bu ayın savaşa başlamak için şanslı bir zaman olduğu kabul edilirdi. Ocak ve şubat ayları, savaşmak için uygun olmadıklarından Roma takviminin ilk ayı Mart idi.

4. Nisan (April)
Nisan sözcüğünün, Farsça (nisan), Süryanice (nisanna), Sümerce (nisag = ilk meyveler), Akadca (nisānu) ve İbranice (nîsān) sözcüklerinden alındığı söylenebilir. April sözcüğünün Latince aprilis'den geldiği rivayet olunur. Klasik etimolojiye göre, Latince aperire (açmak); ağaçların çiçek açmaya başladığı mevsimi ima eder. Aynı tez, modern Yunancada ilkbahar anlamına gelen ἁνοιξις (açmak) ile de destek bulmaktadır.

5. Mayıs (May)
Mayıs adı, Roma bereket Tanrıçası Bona Dea ile birlikte tanımlanan, Yunan Tanrıçası "Maia'nın ayı" anlamında Latince maius mensis'ten gelmektedir.

6. Haziran (June)
Süryanicede hazuran kökünden gelir ve sıcak anlamını taşır. Bu ay için sıcakların başladığı zaman anlamında kullanılmıştır. Roma'daki adı Junius olup, Jüpiter'in eşi, Roma tanrıçası Juno'dan gelmektedir. Gençlik, genç anlamlarına gelir.

7. Temmuz (July)
Eski Türkçede "tamu-z" "çok sıcak, cehennem" sözcüğünden, Eski Babil'de üreme ve bereket tanrıçası Tammuz sözcüğünden gelmektedir. Gregoryen takviminde bu aya, Roma İmparatoru Julius Sezar'a ithafen July adı verilmiştir.

8. Ağustos (August)
İmparator Octivivus'un ünvanı olan Augustus'tan gelir. Octivivus en görkemli icraatlarından biri olan İskenderiye'nin fethini bu ayda gerçekleştirince Sezar döneminde Sextilis (altıncı ay) olan bu ay Augustus'a çevrilmiştir.

9. Eylül (September)
İbrani takviminde İlul veya Elul diye telaffuz edilir. İsmini Babilceden alır ve Akadca "hasat" anlamına gelir. Roma'daki adı Latince 7 anlamına gelen "septem" den gelir. O zamanlar Mart, yılın ilk ayı olduğu için böyle denilmiştir.

10. Ekim (October)
Eskiden Süryanice olan Teşrin-i evvel (ilk teşrin) adı verilirdi. Bu aya ekim yapılıp tarlalar sürüldüğü için Ekim adını verilmiştir. Roma'da October (sekizinci ay).

11. Kasım (November)
Eskiden Süryanice olan Teşrin-i sani (son teşrin) denirmiş. Bu aya Arapça kökenli, ayıran-bölen anlamına gelen 'kasım' adını vermişiz. Nedeni ise eskiler, Kasım ayından itibaren 180 günlük süreler halinde Ruz-i Kasım ve Ruz-i Hızır diye yılı ikiye ayırırlarmış. Roma'da November'dır (dokuzuncu ay).

12. Aralık (December)
Türkçe bir kelimedir. Eski yıl ile yeni arasında kaldığı için bu aya 'Aralık' adı verilmiştir. Roma'da December (onuncu ay).
 
yeni konu açamadığım için burdan yazıyorum yeni bi konu başlatırsanız sevinirim :) @Ferhat Elçi @Cem Yılmaz

Çevre Mühendisinin bir günü nasıl geçiyor? Mesai saatleri içerisinde neler yapıyor ? Ne kadar boş zaman kalıyor ? Boş zamanlarda napıyorlar? Mesaiye nasıl başlıyor? Gün içerisinde ki mail sıklığı nasıl? vs.vs.
 
@Çeçilya Saktan Baktığınız firma sayısına göre değişmekle birlikte aylık saha ziyaretleri gerçekleştiriyorsunuz. Bu sırada tesisin aylık değerlendirmesini yapıyorsunuz. Firma izin sürecinde veya ÇED, Kanal Bağlantı Ruhsatı vb. süreçlerinde ise bu belgelerin alınması için gerekli iş akım şemasını vb. evrakları hazırlayıp ve başvuruları yapıp il müdürlüğüne sunuyorsunuz. Birde yılda bir kere olmak şartı ile iç tetkik eğitim gibi işlemler yürütüyorsunuz firmalarınıza. (Ne kadar çok firma o kadar işlem) Kısacası firmanın beyanları, atık gönderimleri, aylık değerlendirmeleri, iç tetkikleri, eğitim vb. gibi işlemlerini siz hazırlıyorsunuz.
 
merhaba benimde meslekte 3. yılım :) bütüne bakınca dedikleriniz var tabiki evet hatta daha fazlası.. bunu güne yedirdiğimizde ortaya ne çıkıyor merak ettiğim bu aslında. gün içerisinde bunları yapmak ne kadar zaman alıyor? nefes alamıcak kadar yoğun çalışıyorum diyen arkadaşlar var mı gibi gibi :)
 
Çevresinde koşan var mı diye ÇED Görüşü sordum. Kimseye karşı olumlu ya da gerekli değildir kararı olmadığından dolayı muaf çıktı. İşler iyi gidiyordu. Tam anlamıyla fiziksel şartları sağlayacakken annesi beşi bir yerde isterim dedi. Gel şunu baklavaya çevirelim dedim kabul etti. Fiziksel şartları sağladıktan sonra geçici tanıma izni ile kızın ailesine başvuru yaptım. Bir sene geçerli olmak üzere kızla görüşmelere başladık. Bir sene sonunda düğün için gerekli ölçümleri yaptırdık. Tam anlamıyla nihai düğün izni için başvuru yaptık. Başvuru reddedildi. Red nedeni ise baklavada fıstık yerine bezelye kullanmam. Yakalandık…
 
25.Kural
Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama. İkisi de şu an burada mevcut. Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak, cennetteyiz aslında. Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak, nefrete, hasede ve kine bulaşsak, tepetaklak cehenneme düşüveririz.

"Şems-i Tebrizi"
 
Gallup'a göre, dünya genelinde çalışan bağlılığı dağılımı;
  • %13 - İşine Bağlı (bu çalışanlar, iş yerleriyle, misyonuyla bir bağlantı kurmuşlardır ve başarıya ulaşabilmek için beklenenin de üzerinde çalışırlar.)
  • %67 - İşine Bağlı Olmayan (işine bağlılığı olmayan bir çalışan ‘çıkıp gitmiş’tir. Fiziksel olarak işte olabilirler ama zihinsel olarak değillerdir. Çalışmaya istekli değillerdir ve idare edecek kadar çalışırlar.)
  • %20 - Hiç Bağlılık Hissetmeyen (bu kategorideki bir çalışan, şirkete zarar verebilir ve şirket aleyhinde hareket edebilir. Verimlilik düzeylerini ve çalışanların moralini düşürmek için etkin şekilde uğraşırlar.)
Bağlılığımızın temelinde kendimizi tanımak, mesleğimizi sevmek, mutlu olduğumuz işyerinde çalışmak yatıyor.
 
Üsküp'te bir acayip iş yapıyorlar. Kentteki ağaçları ve hatta çalıları tek tek kayıt altına alıyorlar. İnternet üzerinden bakıp, öğrenebiliyorsunuz. Şu ana kadar 65 binden fazla ağaç kayıt altına alınmış. Kolaysa kes bundan sonra.
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .
 

Ekli dosyalar

  • 0 (3).jpg
    0 (3).jpg
    181.9 KB · Görüntüleme: 14
  • 0 (1).jpg
    0 (1).jpg
    49.1 KB · Görüntüleme: 14
Soru Sorma Sanatı


Hem iş hem de sosyal hayatınızda, sizi her daim bir adım öteye taşıyacak ve daha başarılı bir birey olmanızı sağlayacak kilit noktalardan biri SORU SORMAKTIR. Oldukça basit gibi görünen, ancak ince bir zeka işi olan soru sorma, kişiyi karşısındakilerden daha güçlü kılan etkili bir sanattır.

Çevremizdeki birçok insan, başarı grafiğini “doğru cevapları verebilme” üzerine odaklar. Bu yöntem kişinin başarılı yönünü ortaya çıkarsa da, etkili bir iletişim kurmayı sınırlandırır. Nasıl ki sürekli konuşmak yerine, iyi bir dinleyici olmak etkili iletişim kurmanın gerekliliklerinden ise, sürekli cevaplamak yerine doğru ve yerinde sorular sormak da iletişim kurduğumuz bireyleri keşfetmenin en etkili yoludur.

Soru soran kişi güçlüdür. Soru soran kişi kaşiftir. Soru soran kişi yönlendirebilme yeteneğine sahiptir. Eğer karşınızdaki kişiyi konuşturmak, onun hakkında merak ettiğiniz cevapları almak istiyorsanız, daima açık uçlu sorular sorarak sürekliliği sağlamanız gerekir. Daha çok dinleyici olarak aktif olacağınız bu tarz diyaloglarda, aslında yönetmen yine sizsinizdir.

Yine günlük hayatınızda ya da iş yaşamınızda anahtar olarak kullanabileceğiz ikinci bir soru sorma yöntemi ise kapalı uçlu sorulardır. Bu yöntemde aslında verilecek cevaplar bellidir ve soracağınız sorular, almak istediğiniz cevaplar için bir navigasyon görevi taşır. Ahmet Şerif İzgören’in “Soru Sorma Teknikleri” adlı videosunu izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.

Eğer insanlarla olan iletişiminizde avantaja sahip olmak istiyorsanız, her zaman doğru cevabı vermeye değil, doğru soruyu sormaya odaklanın. Etkin soru sormayı öğrenin ve sanatınızı konuşturun.

“Akıllı insanlar doğru cevapları verir, zeki insanlar doğru soruları sorar” sözünü daima hatırlayın.

Sizin başarınıza…
 
9 kadının 1 bebeği 1 ayda doğurabileceğini söyleyen kişiye PROJE MÜDÜRÜ denir. 1 bebeğin 18 ayda ancak doğacağını söyleyen kişiye İŞ GELİŞTİRME MÜDÜRÜ denir. Tek bir kadının 1 ayda 9 bebek doğurabileceğini söyleyen kişiye PLANLAMA MÜDÜRÜ denir. Bebeğin üretim şeklinin ille de yanlış olduğunu söyleyen kişiye KALİTE MÜDÜRÜ denir. Dünyada hiç kadın ve erkek kalmasa o bebeği kendinin doğuracağını söyleyen kişiye PAZARLAMA MÜDÜRÜ denir. Tüm bunlar yaşanırken 9 doğurana, Önümüzde ki ay doğsa nasıl olur diyene de FİNANS MÜDÜRÜ denir, Şartlar ne olursa olsun o çocuğu doğurtana OPERASYON MÜDÜRÜ denir, Bebek falan istemediğini söyleyen kişiye MÜŞTERİ denir.
 
1. Hayat adil değildir, buna alışın. Hayatın hak ettiklerinizi mutlaka vereceği inancından bir an önce kurtulun.
2. Dünya kendinize güveninizi umursamaz, hemen bugün kendiniz için bir şeyler yapmaya başlayın.
3. Okulu bitirir bitirmez altı haneli rakamlar kazanamazsınız. İstediğiniz yere ulaşmak için sıkı çalışmanız gerekir.
4. Hamburger kızartmak gururunuzu zedelemez. İlerlemek için bir yerden başlamanız gerekir.
5. İşleri berbat ederseniz bu ailenizin suçu değildir. Etrafı suçlamayı bırakıp kendi hatalarınızın sorumluluğunu üstlenin.
6. Ebeveynleriniz sizin bilmediklerinizi bilir. Daha siz doğmadan önce bile ebeveynleriniz sizin şimdi olduğunuzdan daha tecrübeli idi.
7. Okul kazananlarla kaybedenleri ayırmamış olabilir ama hayat ayırır. Sınavlarda başarılı olmakla gerçek hayat arasında en ufak bir benzerlik yoktur.
8. Hayat dönemlere ayrılmamıştır. Bir kez başladığında aralıksız devam eder. Bu hayatı dikkate değer bir şeyler yaparak harcayın.
9. Televizyonda, internette gördüğünüz şeyler gerçek değildir. Gerçek hayatta insanlar kafelerden çıkıp işlerine gitmek zorundadır.
10. Bulunmaz bir hint kumaşı olduğunuzu düşünmeyi bırakın ve hayat boyu öğrenmeye ve gelişmeye çalışın, yoksa bunu yapan bir başkası sizin yerinizi alır.
BILL GATES
 
"Köpek balıklarının aklı olsaydı şüphesiz bir mezhep yaratır ve diğer balıklara gerçek hayatın köpek balığının karnında başladığını öğretirlerdi..."
Bertolt Brecht
 
Üst