• Sayın Üyeler,

    Site görünümünün gündüz açık renk tema, gece koyu renk tema olacak şekilde otomatik değişmesini sağlayan bir düzenleme yapılmıştır. Görünümün otomatik değişmesini istemiyorsanız, bu ayarı hesap tercihlerinizden kolaylıkla değiştirebilirsiniz. Açık/Koyu temalar arasında ki geçişin otomatik olmasını istemeyen üyelerimiz üst menüde yer alan simgeler yardımıyla da kolayca geçiş yapabilirler.

    Site renklerinin günün saatine göre ayarlanmasının göz sağlığına faydaları olduğu için böyle bir düzenleme yapılmıştır. Fakat her üye görünüm rengini tercihine göre kullanmaya devam edebilecektir.

Marmara'yı koma halinden 5-6 yılda çıkarabiliriz

Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Deniz Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi ve Enstitü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Yücel, Marmara Denizindeki müsilaj sorununa ilişkin Bilim-2 gemisi ile yaptıkları araştırmaya ilişkin, "Elimizdeki veriler ve modeller 5-6 yıl içerisinde Marmara´yı bu kriz, koma halinden çıkartabileceğimizi gösteriyor" dedi.


Doç. Dr. Mustafa Yücel: Marmara'yı koma halinden 5-6 yılda çıkarabiliriz


ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü'nün Bilim-2 araştırma gemisi, 2017´den bu yana yürütülen Marmara Denizi Bütünleşik Modelleme Sistemi (MARMOD) Projesi kapsamında Marmara´daki deniz salyası oluşumunu inceliyor. Gemi bu yılki incelemelerine ise 4 gün önce başladı. İncelemeler kapsamında 100'ün üzerinde ölçüm noktasında derinlik boyunca ölçüm yapılarak, gelen veriler analiz edildi. Enstitü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Yücel, her yıl Marmara Denizinde bir kez araştırma seferi yaptıklarını belirterek, yürütülen MARMOD Projesini anlattı. Yücel, "Müsilajın yani salyanın ana nedeni olan oksijensizleşme gibi başka ekosistem sorunlarını doğuran fazla azot ve fosfor yükü var. Marmara´da olması gerektiğinden fazla bir besin tuzu var. Salya buzdağının görünen yüzü gibi bir şey oldu. Sorun büyük, 2017 yılından beri çalışmalar sürüyor. Bu yıl ki seferimizi o çalışmalar çerçevesinde zaten planlamıştık; ama müsilaj olayı hızlanınca birkaç hafta erkene aldık. Çanakkale Boğazından başladık, batı kısmını tamamladık devam ediyoruz" dedi.

Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .



'SUYU FİLTRELEYEMİYORSUNUZ'

Marmara'nın iki tabakalı bir deniz olduğunu söyleyen Yücel, "Üstü Karadeniz kökenli ve 25-30 metrelik bir üst tabaka var. Marmara´nın en derin yeri 1200 metre, kalan bütün su kolonu Akdeniz kökenli su. Ama üstteki o kalın tabaka alt tarafla çok karışmadan üstten akıp gidiyor. Bizim esas kirlettiğimiz yer bu üst tabaka. Işığın da etkisiyle son aylarda müthiş biyolojik patlama olmuş gibi örünüyor. Bizim verilerimizin toplandığı tarihten itibaren bugüne kadar görmediğimiz bir biyolojik yoğunluk var. Müthiş bir doğa olayı yaşanıyor. Müsilaj bantlar halinde yer yer görünüyor; ama altında organik yoğunluk her yerde var. Suyu aldığınız zaman neredeyse filtreleyemiyorsunuz. Şu ana kadar ölçmediğimiz yoğunlukta bir organik oluşumu Marmara´nın her bölgesinde arkadaşlarımızın istasyon yaptığı 100´ün üzerinde ölçüm noktası var. Bu noktaların 25-30 kadarını yaptık. Maalesef salya her yerde. Özellikle üstteki 30 metrenin içi salya ya da bunun türevleriyle dolu" diye konuştu.

3093230_38c9c4add75408974f529973c69412aa.jpg


'5-6 YIL İÇİNDE KOMADAN ÇIKARABİLECEĞİMİZİ GÖSTERİYOR'

Yücel, Marmara´da artan bir oksijensizleşme bulduklarını kaydederek, "Bu oksijensizleşmenin ana nedeni de aslında salyaya neden olan şeyle aynı; azot ve fosfor yükleri. Bizim yaptığımız model ve hesaplamalara göre bu oksijensizleşme sadece Türkiye kaynaklı karasal, son 20-30 yıldır denize girmiş yükler. Azot ve fosfor arıtılmadan gelen havzalardan sızan yükler ve bu yükler sonucu aşırı biyolojik üretim. Çözüm önerilerimizin en başında da karasal kaynaklı bu atıkların kesilmesi gerekiyor. Biz model simülasyonlarımızda 5-6 yıl içerisinde Marmara´yı bu kriz koma halinden çıkartabileceğimizi elimizde veriler ve modeller gösteriyor. Önlemler sürdürülebilirse denizin sağlıklı hale gelmesi 10-12 yılda olur" ifadelerini kullandı.


3093230_8931b482dca8ce5092689ed5bd1e430c.jpg



'BALIK ÖLÜMLERİ BAŞLADI'

Geçmiş dönemin salya patlamalarının şu an hala denizin içinde oksijen tüketen organik yükler olarak dolanmaya devam ettiğine dikkat çeken Yücel, şu andaki biyolojik olayın da yıllarca oksjini tüketmeye devam edeceğini vurguladı. Yücel, "Müsilaj salya yapısı toksik midir? Bu ne kadar ortalıkta dolandıkça o kadar zararlı türleri içinde barındırmaya devam edebilir. Toksik etkileri olacaktır diye düşünüyorum. Bu müsilajın özellikle liman gibi yerlerde çok yoğun biriktiğini görüyoruz. Bunların hızlı çürümesiyle de hidrojensülfürü gibi metan gibi bazı gazlar balık için hatta çok yakındaki halk için bile toksik olacaktır. Özellikle müsilajın parçalanmış hali solungaçları tıkıyor, lokal olarak oksijensizleşme yaratıyor. Bütün bunlar balık ölümlerinin başladığını bize gösteriyor" dedi.

'TEK ÇARE ÖNLEMLERİ BAŞLATMAK'

Fiziki olarak denizin üstündeki malzemenin toplanması gerektiğini; ancak bunun buzdağının gönünen kısmı olduğunu söyleyen Yücel, şöyle konuştu:

"Buz dağının görünen kısmı bu sarı uydudan bile görünen kısım ama buzdağının içi denizin içindeki o organik yükü ortadan kaldırmanın hiçbir fiziki yolu yok. Fiziki bir yolla bunu çözmeniz mümkün değil. Tek çare bir an önce önlemleri başlatmak. Karasal atıkların kontrolü için sabırla çok disiplinli bir şekilde bunu uygulamamız gerekiyor. Sonuçlarını denizde izlememiz gerekiyor. Bizim ilk önerimiz; evsel atıkların hemen kontrol altına alınması, var olan tesislerimizin hemen devreye girmesi, var olan kapasitemizin hemen kullanılmaya başlanması. Derhal bu yatırımların planlanarak bu ileri arıtma biyolojik arıtmanın uzmanların da görüşüne başvurularak uygulanması gerekiyor. Eksik yatırımların tamamlanıp, bir an önce planların alınması gerekiyor. Diğer denizlere bulaşma riskini biraz uzak görüyorum. Çünkü salya patlamasına neden olan şeyler Marmara´ya epey özgü. Fazla azot, fosfor yükü, oksijen azlığı, bu baskı Marmara´da çok yüksek. Diğer denizlerimizde bu baskı daha az. Düşük bir risk; ama izlemek gözlem yapmak gerekiyor. Oralarda Marmara'daki gibi bir patlamayı hemen beklemiyoruz. Ama bu gidişatla belki 10 yıl sonra."
 
Moderatörün son düzenlenenleri:
Bence ülkemizde ki en büyük problem denetim eksikliğidir. Denetim yapan kurum personelleri bir iki kriter dışında sorma veya sorgulama bilgisi olmadığını, personel ve araç yetersizliği olduğunu, siyasi yaklaşımlardan dolayı yaptırım yetersizliği ve yerel yönetimlerin gerçek bir paydaş olarak sürece dahil edilmediğini düşünüyorum.
 
Denetimde en büyük eksiklik tarih, coğrafya bilgisi ile çevre mühendisi almaktır.

Denetleyen çevre mühendisi denetlediği kişi veya kurumlardan daha fazla bilgisi yoksa o denetimin bir anlamı olmamaktadır.

Sonra ne olur su deposunu arıtma tesisi sanırsın.

Denetçi kurumlarda çalışacak personellerin kesinlikle özel sektör tecrübesi olması lazım yoksa bir çok konuda eksik bir denetim yapılmış olur.
 
arıtma tesislerine denetimlerin daha düzenli ve sık yapılması gerekiyor.. Sadece çıkış suyu numune sonuçlarına değil işletme şekillerinin de kontrol edilmesi gerekiyor.
 
Üst