• Sayın Üyeler,

    Site görünümünün gündüz açık renk tema, gece koyu renk tema olacak şekilde otomatik değişmesini sağlayan bir düzenleme yapılmıştır. Görünümün otomatik değişmesini istemiyorsanız, bu ayarı hesap tercihlerinizden kolaylıkla değiştirebilirsiniz. Açık/Koyu temalar arasında ki geçişin otomatik olmasını istemeyen üyelerimiz üst menüde yer alan simgeler yardımıyla da kolayca geçiş yapabilirler.

    Site renklerinin günün saatine göre ayarlanmasının göz sağlığına faydaları olduğu için böyle bir düzenleme yapılmıştır. Fakat her üye görünüm rengini tercihine göre kullanmaya devam edebilecektir.

Nükleere İnat Yaşasın Hayat - Gökkuşağı... (Taksim - Kadıköy - Beşiktaş)

Göksel Kurtuluş

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Kasım 2009
Firma
Sağlık Kurumu
Çalışma planı doğrultusunda, gerek tanıtım masalarında gerekse konser organizasyonunda görev almak isteyen, tanıtım malzemeleri talep eden kişiler Çevre Mühendisleri Odası ile iletişime geçebilirler. El ilanlarının dağıtılması ve 21-22-23 Nisan tarihlerinde Taksim, Beşiktaş, Kadıköy'de kurulacak standlarda görev alacak arkadaşlara ihtiyaç vardır.

nkpafişsonhali.jpg
 

Ekli dosyalar

  • NKP Etkinlik Programı.pdf
    357.4 KB · Görüntüleme: 3
Asla yanlı olmadım ama nükleer karşıtı olmak pek doğru gelmiyor bana. Açık konu tartışmak isterim. İki gün sonra günün belirli saatlerinde elektriğini keseceğiz deseler hepimiz deliririz. Kaldı ki nükleer patlama denilen olay veya sızma reaksiyonları 150 200 km bi alana etmiyor ki binlerce kmde yarılanma süresinden dolayı aynı etki gösteriyor. Anlatmak istediğim zaten hemen dibimizde komşumuz olan ermenistan'da var. Benim Fikrim bu siz ne düşünüyosunuz?
 
Benim düşüncem de "komşumuzda var ondan nede olsa etkileneceğiz, o zaman bizde de olabilir" görüşünün başlı başına bir sorun olduğudur. Bizim Çevre Mühendisleri olarak önceliğimiz çevre ve toplum sağlığına minimum etkileri olan teknolojiler üretmek olmalı.
 
Ne kadar güzel söylüyorsunuz. 'ÜRETMEK' üretmekten kaçmak değil. Unutmayın bundan 50 sene önce uçaklara ne gözle baktıklarını. Kimse binmez deniyordu neden çünkü okadar ağırlıkta bir metal parçasının havada kalamayacağı düşüncesi vardı. Bir mühendis görüşlü olmalı her zaman bence.
 
@Erhan AKKUŞ
nükleer konusunda ben de pek yanlı olmadım şu yaşıma kadar ama belli saatlerde elektrik kesilecek deseler "nükleer yapalım o zaman" demek yerine önce "eski teknoloji şebekeler yüzünden yaşanan kayıpları azaltalım, ithal fosil yakıtına dayalı pahalı enerji üretme tekniklerini kademeli olarak bırakalım, yalıtım sektörünü teşvik edelim, reaktif güç kompanzasyonunu zorunlu tutalım, gece aydınlatmalarının enerji verimleri yüksek, tasarruflu yeni modellerine geçelim, bir de sırf şatafat olsun diye bina dış cephelerini görgüsüzce aydınlatmaktan vazgeçelim" diye cevap verirdim. zira sadece gökyüzünü aydınlatmaya harcadığımız enerjiyle ufak çapta bir medeniyet kurabilirdik yeni baştan.
 
Ülkemizde de nükleer olması taraftarıyım... Enerji ihtiyacının zorunluluk oldugu konusunda hemfikiriz sanırım peki enerji ihtiyacımız konusunda hemfikirsek bu enerjiyi nasıl temin edeceğiz?????? Her teknolojide oldugu gibi yabancı devletler yapacak onlardan satın alıp sürekli bir baglımlılık mı yaratacagız yoksa kendimiz üretip bagımlılıktan kurtulmayımı düşüneceğiz...... Bazı çevreci arkadaşlar HES'lere karşı, Nükleere karşı, Termiğe karşı, peki ne yanlısıyız güneş tarlalarımı hiç kusura bakmayın sanayi bi tarafa bırakın sadece evlerde kullanılan enerjiyi karşılamak için ülke topraklarının tamamını güneş tarlası haline getirmemiz gerek nereden mi biliyorum mevcut tesisimizde onlarca metrekare güneş paneli var üretimi sadece ev ihtiyacı karşılayacak kadar enerji üretiyor lütfen artık pembe pencerelerden bakıp yurtdışı görüşlerini savunmaktan vazgeçip gerçekten düşünelim. Hes'lere ve nükleere karşı olan arkadaşlar termik santral olan bölgelerde kanser vakaları konusunda bir bilginiz varmıdır? Hepimiz konuştuğumuzda kalkınma taraftarı üretme taraftarı yeniliklere açık olma, refah seviyesi yüksek olan bir ülkede yaşama taraftarıyız peki sorarım bunu nasıl yapacağız..... Şimdiye kadar olduğu gibi uzaktan bakarak mı?
Düşünebilen bir toplum olabilmemiz umuduyla....
Saygılar.
 
Öncelikle neye ne için karşı olduğumuza karar vermemiz lazım. Önemli olan neyin nasıl yapıldığıdır. Dışa bağımlı olmayalım derken nükleer santrali ruslara yaptırım, onların işletimine vermek ve üretilecek enerjiyi onlardan para ile almak zorunda olmamız halinde bile sadece ülke sınırlari içinde kurulması mı bu enerjiyi kendimiz üretiyoruz dememize yetecektir?

HES lere karşı olmak gibi bir durumda olmaktan öte bu HES lerin nerelere ve "nasıl" kurulduğu önem kazanmalı.
Klape'nin değindiği noktalara da katılıyorum, ülke olarak enerji politikamızı baştan oluşturmamız gerekir.
 
@srdr

Bunu şöyle yapabiliriz belki tüketim toplumu olma yolundan çıkarak.Kaynak israfını,kar hırsını engelleyerek.
 
Türkiyede inşatı devam eden 793 elektrik üretim santrali var. Bunların inşaatı bittiğinde tahmini üretimleri 40000 MW olacakmış. Türkiye ye kurulacak olan 2 nükleer santralin tahmini toplam elektrik üretimi 10000 MW olarak söyleniyor. Değerlere bir daha baktığımızda;

793 adet -----40000 MW
2 adet ------10000 MW Bu değerleri Darwin 'e gösterseniz Allaaaaah!!! der. :)
 
@Kadir ÜNAL

darwin allah mı der yehova mı der bilmem ama;

Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .


çernobilde nükleer serpintiden sonra günümüze kadar geçen süre zarfında soya bitkilerinin tohumlarında radyasyona dayanıklılık sağlayan 10dan fazla proteinin (muhtemelen yine radyasayon kaynaklı mutasyonlarla) evrimleştiğini bilse teorisinin ne kadar kuvvetli olduğundan biraz daha emin olurdu :)
 
@srdr

bencil dünyanın gerçeklerini biraz daha net görebilmeniz için birinci körfez savaşında anti-tank silah olarak seyreltilmiş uranyumlu mermiler kullanımı sonucu gözlenen ucube-ölü doğumlara da bir bakmanızı tavsiye ederim. google'a "depleted uranium" yazmanız yeterli. yalnız daha baştan "nükleer enerjiyle ne alaka" der iseniz ben de "aynı kötülüğün laciverdi" der kestirip atarım, peşinen söyleyim. bi de o savaştan sonra rivayete göre ıraktan türkiyeye artan hurda metal ticaretinin boyutlarını da bir bilebilseydik keşke. yine bir gerçeğe vakıf olurduk.
ya da yeri gelmişken, günter wallraff adlı yazarın türkçeye "en alttakiler" adıyla çevrilen, almanyada nükleer santrallerde kaçak çalıştırılan gurbetçi türklerin 5. sınıf işgüvenliği önlemleriyle yaptıkları işler sonucu kanser olmaları gibi konuları işlediği eserine bakın derim. daha pek çok değişik gerçekler var içinde. hani nükleer santrallerin ne çeşit bir ciddiyetle işletildiğinin, ne pahasına çalıştırıldığının falan bir ölçütü olarak işe yarar bir eser.
bir de ben mesela manyağım, hayata pembe minarelerin tepesinden bakmayı seven bir meczubum, aklım başımda değil hemen hemen günün hiçbir saatinde. gerçeklere gözümü kapadığımdan sebeple arada google'a "chernobyl child" yazıyorum (yapıyorum böyle çılgınlıklar). görsellerde aratıyorum. çıkan fotoğrafların her biri adeta birer modern sanat abidesi. deforme fizikleriyle 10lu yaşlarını nadiren geçebilen ukraynalı çocuklar, annesinin karnındayken radyasyona maruz kalmış çocuklar, daha yumurtalıklarda bir ilkel ovum iken ve menstrual döngü sırasını beklerken dnaları "iyonize edici ışınıma" maruz kalmış çocuklar, çeşitli uzuvları olmayan, ekstradan uzuvları olan ya da aslında hiç var olmayan ya da daha gaddar bir dille "hiç var olmaması gereken" çocuklar.
bencil dünyanın gerçekleri ekseriyetle benim midemi bulandırıyor. ama en azından sizin bu gerçekleri içselleştirebilmenize sevindim. gerçekten bencil bir hayat dilerim.
 
@CMNet Okuru

Sizi temin ederimki canlılardaki bazı temel yapı taşlarının mutasyona uğraması yada 4 kollu bebeklerin doğması için, çernobil gibi yanlış tasarlanmış reaktör ve 3-5 dingilin deneme yapmak için böylesine tehlikeli bir prosesin güvenlik sistemini kapatmasına yada japonya daki gibi mühendislerin max. okyanus dalga boyunu tutturamamasına ihtiyacımız yok. Bir zaman sonra bu söylediğiniz nükleer kaza sonucu oluşan acı şeylere sadece yediğiniz domates ve salatalıklar sebep olacak. :)
 
@c.s.gül


o dediğin insanlar için ters.birine 10 ha arsa versen su yan arsa bos mu der :p hırsın önune gecemezsin. Nuk. enerji bence de iyi bir fikir ama santralın kurulusundan işletmesine kadar iyi takip edilmeli (birilerinin torpili adam kayırması olmadan tam tesekküllü iyi kalifiye eleman olmalı) onun dısında bi zararı olacağını dusunmuyorum. Su olay bir gercek ama olası bir facia durumunda bittik gitti riskli ülkenin de konya haricinde deprem yada dogal afet riski olmayan bolgesi cok az. alan olarak en uygun yerlerden birisi konya civarı yani türkiyenin tam ortası :/. nük enerji faydalı bi enerji kaynagı ama risk durumu cok fazla oldugu için karsiyim çed ile ugrasan arkadaslar farkındadır RES HES projelerinde bihayli artıs var boyle devam ederse nuk. enerjiye gerek kalmayacaktır.....diye düşünüyorum
 
@bll_2081

Geçilir geçilir istendikden sonra her şeyin önüne geçilir.Onun dışında bir zararı olmayacağını düşünmenizide anlamıyorum hali hazırda ambalaj atıkları,düzenli çöp depo sahaları,atıksu arıtma çamurlarının bertarafını v.b. halledememişken nükler atıklara nasıl bir çözüm düşünüyorsunuz.
 
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .

Çernobilin etkileriyle özellikle Doğu Karadenzdeki kanser oranlarının artışınıyla yakından ilginen biri olarak ; 'enerji konusunda dışa bağımlılık istemiyorum'. Bazen kurulabilir diyorum ancak kendimizi bu konuda yeterli göremiyorum ve HES'lerin kurumunda bile katledilen doğanın vahimiyetiyle bu düşüncemden vazgeçiyorum.

.. ve sonra diyorum ki henüz ülkemde doğru dürüst atıkların bertarafı yapılamazken nükleer gibi ciddi bir olaya kalkışılması beni korkutuyor. Yeterli derece de bu konuda bir mühendislik çalışmasının yapılacağını da düşünmüyorum. Bu ülke topraklarında yaşayan ülkesini seven bir vatandaş olarak bize neyin iyi neyin kötü bir durum yaratacağına ben karar veremiyorum. Kendi fikrim bu! Her türlü sonuç umarım ki (dilerim ki)çernobil vahimiyetinde olmaz...
 
Nükleer santraller için soğutma suları hayati önem taşır ve bu yüzden su kaynağına yakın olmaları gereklidir (Konya bu yüzden pek iyi bir tercih değil), soğutma sularının görevi soğutma olduğu için sıcak denizler pek tercih edilmez, soğutmak için fazladan bir enerji gerekecektir (Mersin de bu konuda ne kadar doğru bir tercihtir tartışılır)...
 
@Göksel Kurtuluş

Soğutma sularının hayati önem taşıdığı konusunda haklısınız fakat gördüğüm kadarıyla soğutma suları konusunda bazı yanlış anlaşılmalar var. Genel olarak soğutma suları reaktörlerin soğutulması için kullanıldığı sanılıyor fakat işin aslı soğutma suları reaktörde enerjiyi jeneratörlere taşıyan kızgın buhar fazındaki akışkanı yoğuşturmak için kullanılmakta. Yani su kaynağınız yeterince soğuk değilse yoğuşturma ünitesine biraz daha fazla su pompalanması yeterli olacaktır diye düşünüyorum.
 
@Kadir ÜNAL

soğutma sularıyla ilgili yanlış anlaşılma nedir? anlamadım. eğer yukarıdaki herhangi bir mesajda sonradan düzenlemeyle çıkarılan bir metin yok ise kimse soğutma suları ile ilgili düzeltme yapmanızı gerektirecek kadar yanlış bir şey söylememiş.

evet soğutma suyu direkt santralin kalbiyle temas etmez. santralin kalbinden gelen, jeneratörü döndüren ve aynı zamanda çok hızlı serbest nötronları yavaşlatmak için kullanılan suyu soğutur. bunu da bir yoğunlaştırıcı ya da eşanjörle yapar. bunun aksini söyleyen bir yazı görmedim yukarıda. olması da abes. biz makine ya da nükleer enerji mühendisi değiliz. çevre mühendisiyiz forum tabiatı gereği. bu tür ileri teknoloji reaktör işleyişiyle ilgili detay konularda konuşmamız yanlış olur. neyse, şu haliyle gördüğünüz bahsettiğiniz o yanlış anlaşılmayı nerede gördüğünüzü gerçekten merak ediyorum. bir dahaki sefer yanlış anlaşılma düzeltecekseniz yazarından alıntıyla mesaja başlamanız daha anlaşılır olacaktır.

buna ek olarak, hiç de temin olmadım şu "mutajen domatesler" argümanınızdan. "nükleer enerji riskli" dediğimde "sen asıl domatesten kork" demek.. buna red herring derler. şu aşağıdaki sitedeki listede iki numara olarak irdelenmiş:

Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .


benim için "bir bilsen şu durum çok vahim aslında, bu durum onu geçemez" demek geçerli bir bahane mekanizması değil. açıkça belli olan şey, daha çok kâr ve artan sermaye birikimi için sürekli hayatımızda bazı alanların kuşatıldığıdır. bazı riskleri almamız gerektiğidir. bu da şu an dünya görüşümün kaldırabileceği kadar makul değil.

bir de sizin için "modern domates ve salatalıkların mutajenliğinin nükleer sızıntı cinsinden ekivaleni"ni bulmak kadar zor bir hesap olmayacaktır tabii ama bence bu soğutma operasyonları tahminden daha çok, düzgüncesinden bir hesap gerektiriyor. pompalayacakları her ton deniz suyu için daha fazla enerji gerekeceği aşikar. akdenizdeki gibi, denizin tuzluluğu arttıkça malzemelerin korozyona daha dayanıklı ya da daha kalın tasarlanmaları gerekeceği aşikar (kalın malzeme=düşük ısı transferi=> daha çok yüzey alanı ihtiyacı, bu da aşikar sanırım), düşük ısı aralıklarında çalışıldığı için su pompalamanın daha kesin-güvenilir ve daha seri yapılması gerekeceği de aşikar. ortalama bir tesise 3 yedek konacaksa belki buraya 5 yedek iletim hattı kurulacak, bu da aşikar. eğer çok dahiyane bir çözüm ya da herkesin gözünden kaçan bir avantajı keşfedilemezse, bu iş daha sıkıntılı ve kaynak gerektirecek bir macera olacak bu da aşikar. iyi de, bunu işletecek ekip de bir firma olacak, devreye alacak devreden çıkaracak (ki asıl macera bu kısmı). bu işler sonucu kar falan edecek, bu da aşikar değil mi?
peki bunların muhtemel "kar maksimizasyonu"ndan dolayı emniyet faktörlerini aşağı çekmeyecekleri ne malum? insana verilen değer konusunda sovyet rusyadan daha mı öndeyiz (sovyetlerin çok şahane olduğunu söylemedim, dengiz o kulvarda)? kriz anında operasyon yeteneğimiz japonlardan daha mı üstün (dikkat buyrun japon dedim)? mühendisliğimiz neredeyse 100 yıldır geliştirilen bir teknolojiyi çözebilecek kadar parlak mı? sahiden mi?
 
Üst