• Sayın Üyeler,

    Site görünümünün gündüz açık renk tema, gece koyu renk tema olacak şekilde otomatik değişmesini sağlayan bir düzenleme yapılmıştır. Görünümün otomatik değişmesini istemiyorsanız, bu ayarı hesap tercihlerinizden kolaylıkla değiştirebilirsiniz. Açık/Koyu temalar arasında ki geçişin otomatik olmasını istemeyen üyelerimiz üst menüde yer alan simgeler yardımıyla da kolayca geçiş yapabilirler.

    Site renklerinin günün saatine göre ayarlanmasının göz sağlığına faydaları olduğu için böyle bir düzenleme yapılmıştır. Fakat her üye görünüm rengini tercihine göre kullanmaya devam edebilecektir.

Odamız artık daha kurumsal ve daha bilim-teknik odaklı

Fatih Özcan

Site Kurucusu
Katılım
7 Aralık 2008
Şehir
Yurt Dışı
Firma
ABL Group
Öncelikle Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Baran Bozoğlu 'na röportaj talebimizi kabul ettiği için teşekkür ediyoruz.

Merhaba, www.cevremuhendisleri.net internet sitesinin ben de bir üyesiyim. Oldukça önemli bir platform ve geniş bir yelpazade faaliyet yürütüyorsunuz. Meslektaşlarımızı, öğrencileri bir araya getirmeniz çok kıymetli. Uzun zamandır mesleğimize ve Odamıza verdiğiniz katkılardan dolayı ben teşekkür ederim. Meslektaşlarımın olduğu her platformda yer almak beni mutlu eder.

Baran bey, Kendinizden kısaca bahseder misiniz? Ayrıca çevre mühendisi olmaya nasıl karar verdiniz?

2000 yılında Ankara İncirli Lisesi’nden ve 2005 yılında ODTÜ Çevre Mühendisliği bölümünden mezun oldum. Sonrasında ODTÜ Kentsel Politika Planlama ve Yerel Yönetimler alanında yüksek lisans yaptım. Şuanda ise Ankara Üniversitesi Sosyal Çevre Bilimlerindeki doktora programını tamamlamaya çalışıyorum. Mezun olduktan sonra 1 yıl Çevre Mühendisleri Odası Ankara Şubesi’nde teknik personel ve yönetim kurulu sekreteri olarak çalıştım. Sonrasında Çevre ve Orman Bakanlığı’nda baş denetçi ve uzman olarak görev yaptım. Bakanlıkta çalıştığım süreçte gerek teknik gerekse idari olarak ve uluslararası alana dair deneyim kazanma fırsatım oldu. Sonrasında ise Türk Akreditasyon Kurumu’nda (TÜRKAK) uzman olarak çalışmaya başladım. Bu alanda profesyonel hayatıma devam ediyorum.

Biliyorsunuz, ÖSS sisteminde tercih yapmak ve idealist olmak oldukça zor. Ancak mesleği bilinçli seçen arkadaşlarınızdan birisiyim. Mesleğin kamu yararı, halk sağlığı ile bağlantılı olması ve yaşamın her alanında yer alması çevre mühendisliği bölümünü seçmeme neden oldu. Çok doğru bir meslek seçtiğimi mezun olduktan sonra daha iyi anladım.

Çevre Mühendisleri Odasına Başkan olmak fikrine hangi olaylar sonucunda karar verdiniz?

2000 yılında üniversiteye girdiğimde henüz İngilizce hazırlık döneminde bu mesleğin bir birlikteliği olmalı fikri ile TMMOB Çevre Mühendisleri Odası ile tanıştım. Bireysel olarak, Ankara Sümer sokakta bulunan Odamızı ziyarete gittim. O dönemde birkaç Oda ile birlikte ÇMO Genel Merkezinin aynı daireyi kullandığını gördüm ve bu durum beni üzdü. Sonrasında ÇMO öğrenci çalışmalarında, sempozyum ve kongrelerde yer aldım. ÇMO Öğrenci örgütlülüğünün kuruluşunda yer aldım. İlki 2005 yılında yapılan öğrenci çalıştayının da sekreterliğini yürüttüm. Bu süreçte TMMOB Öğrenci faaliyetlerinin de oluşturulmasında diğer Odaların öğrenci üyeleri ile ortak çalışmalarımız oldu.

Mezuniyet sonrasında ÇMO Ankara Şube Yönetim Kurulu Sekreteri, TMMOB İl Koordinasyon Kurulu ÇMO temsilcisi, TMMOB’nin komisyonları, Odamızın Kongrelerinde Düzenleme ve Yürütme Kurulu görevlerinde yer aldım. Yani Oda’da her kademede hiç dert etmeden, her görevi sahiplenerek çalıştım. Bakanlıkta işe başlamam ile birlikte sektörde, kamuda ve akademik alanda çalışan meslektaşlarımızla daha fazla bir araya gelme şansım oldu. Oda sürecini gönüllülük üzerinden yürütmeyi çok önemsedim. Çünkü güçlü bir mesleki dayanışma, mesleğin gelişmesi ve kamu yararına faaliyetlerin artmasını sağlayacaktır. Bu nedenle çeperimdeki arkadaşlarımı da her zaman sürece katmaya çalıştım. Hiç kuşkusuz bu tartışmalarda, gelişmelerde fikirlerimiz belirginleşti ve görüşlerimizi şuanda yanımda yer alan Oda Genel Merkez ve bazı birim yöneticilerimiz ile dillendirmeye başladık.

Odanın durması gerektiği yer, mesleki faaliyetlerdeki eksiklikler, kurumsallaşma ve büyüme noktasındaki sorunlar, kamu kurumları ile, Bakanlıkla olan ilişkiler bizler için sorunlu görünüyordu. Sadece eleştirerek değil doğrudan düzeltmek adına elimizi taşın altına koymayı planladık ve “genç” Çevre Mühendisleri (
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .
) birlikteliğini, hareketini oluşturduk.

Ülkenin dört bir yanından akademisyenler, meslektaşlar, öğrenci arkadaşlarımız bizi destekledi ve Odanın 2010 yılındaki Genel Kurulu’nda aday olduk. Genel Merkez seçimlerini kazanarak Oda Genel Merkezinde görev aldık. 2010-2012 yılları arasında ÇMO Başkanlığı yanında Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinde (TMMOB) Yönetim Kurulu Üyeliği görevini de yürüttüm. Odanın en genç başkanı ve TMMOB’nin de en genç Yönetim Kurulu Üyesi oldum. 26 yaşında bu onurlu ve zor görevleri yüklenmek durumunda kaldım.

2012’de yapılan Genel Kurullarda ise ÇMO Ankara Şube yönetimine ve Genel Merkez Yönetimine yine “genç” Çevre Mühendisleri olarak aday olduk ve iki seçimi de kazandık. Oda’da ilk defa iki hatta üç aday grup ortaya çıktı. Odamızın demokratik teamüllerinin geliştirilmesi ve çalışmaların perçinlenmesi, hesap sorulabilirliğin sağlanması adına önemli bir görev üstlendiğimizi, Oda tarihinde beyaz bir sayfa açtığımızı düşünüyorum. Akademisyenlerin, meslektaşların ve öğrenci arkadaşlarımızın desteklerindeki artış ise bizlerin çalışma hevesini daha da perçinliyor. Oda Başkanlığı ise değerli yol arkadaşlarımın takdiri, sanırım Oda deneyimimden ve katılımcı yaklaşımımdan dolayı uygun gördüler. Ama her zaman söylediğimiz şey “baş olmaya değil, yol arkadaşı olmaya” geldik. Bu ilkeyi de daima uygulamaya çalışıyoruz ve başarılı olduğumuzu görüyorum. Güzel, gittikçe iyileşen ve artan bir iletişim var aramızda.

Mezun olduğunuz zamanı düşünürsek bugüne kadar geçen sürede meslekte ki gelişmeleri nasıl değerlendirirsiniz?

2000 yılında yani Odanın 8. Yaşında Oda ile tanıştım ve 2005 yılında mezun oldum. Sicil numaram 3747. Şuanda yani 8 yılın ardından 12000 sicil numaralı meslektaşlarımız olduğunu görüyoruz. Üye sayımız 20. Yılda, 8. Yıla göre 3 katına çıkmış durumda. 2010 yılında yönetime geldiğimizde 6000’lerdeydik. Yani son 3 yılda meslektaşlarımızın Odaya katılımı arttı. Kuşkusuz mezun sayısı da arttı ancak üye olanların profiline bakıldığında, geçmişte mezun olan ve üye olmayan meslektaşların Odaya üye olduğunu görüyoruz. Çevre mevzuatı açısından zorlayıcı bir hüküm olmamasına rağmen meslektaşların üye olmayı seçmesi, faaliyetlerimizin etkinliğini ortaya koyuyor. Çünkü Oda’nın meslektaşlarla barışmasını sağlamaya çalıştık. Kısmen de olsa, eğitimlerle, üye toplantıları ile kendimizi ifade ederek, her alanda söz alarak bu eksikliği gidermeyi başarıyoruz.

Mesleğin gelişmesi de bence bu sürece paralel gidiyor. 2005 yılında mezun olduğumda, halen başka meslek alanlarının gölgesinde kalıyorduk. Gelinen noktada, Bakanlıkla kurduğumuz temaslar ve bilimsel-teknik eleştirilerimiz, açtığımız davalarla, önerilerimizle birçok yönetmelik, tebliğde yer almaya başladık. Çevre Görevlisi tartışması çok yıpratıcıydı ancak unutmamak gerekir ki, çevresel bilinci, bilimsel-teknik hassasiyetleri yoğun olan Bakanlıklarla karşı karşıya gelmedik. Her defasında bürokratlara mesleğimizi anlatmaya çalıştık. Dolayısıyla zor bir dönemde görev yapıyoruz. Çevre Görevlisi tartışmaları, mesleğimizin ve meslektaşların uyanışı için önemli bir olaydı. Hepimiz mesleğimize sarıldı, her alanda, Bakanlık toplantılarında, eğitimlerinde, akademik alanda, üniversitede bu konuyu eleştirdik. Kuşkusuz mesleğimizin eksikliklerini, meslektaşların çaresizliklerini de tartıştık.

Tüm bunları alt alta koyduğunuzda, Atıksu Arıtma Tesisi Genelgesi, Çevre Görevlisi ve Danışmanlık Hizmetleri Hakkında Yönetmelik, Noktasal Kaynaklı Kirliliğe dair mevzuat çalışmaları, Gürültü Eğitimleri, Madencilik Faaliyetleri konularında, ön plana çıktık. 2009 ‘lara kadar süren yoğun işsizlik mesleğimizde görülmüyor. İş imkanları Oda olarak mesleğimizi her alanda her kurumda (Basın-Yayın Kuruluşları, Bakanlıklar, TBMM, Belediyeler v.b.) tanıtmamız nedeniyle artmaya başladı. Tabi bu gelişme, istihdam koşullarındaki eksiklikleri, düşük ücretleri, işyerine meslektaşlarımızın karşılaştığı haksızlıkları gölgelememeli. Bu eksikliklerin de farkındayız. Buna karşı da çalışma yürütüyoruz. Ücretsiz hukuki danışmanlık veriyoruz üyelerimize. İş kazalarında yaşamını yitiren veya zarar gören meslektaşlarımızın ailelerine ve hukuki süreçlerine destek oluyoruz. TMMOB ortamında asgari ücret uygulaması çalışmalarına destek oluyoruz.

Ancak unutmamak gerekir ki, çevre mühendislerinin sorunları ülkemizin sorunlarından bağımsız değildir. Yaşanan olumsuzluklar ne yazık ki tüm meslek alanlarında oluyor. Benzer sorunlar makine mühendislerinde, elektrik mühendislerinde, kimya mühendislerinde, gıda mühendislerinde de var. O nedenle sorunlara karşı verilecek mücadele de (Örneğin İSG, LPG Sorumlu Müdürlüğü v.b.) TMMOB ortamında dayanışma ile birlikte hareket ederek yer almak gerekiyor.

Ülkemizdeki çevre alanındaki ar-ge faaliyetleri ise ne yazık ki yetersiz. Çevre teknoloji geliştirilmesinin üniversitelerde yeterince olmadığını görüyoruz. Çevre mühendisliği akademisyenlerinin, değerli hocaların bu alana yönelmesi yerli çevre teknolojisinin üretilmesine katkı vermeleri önemli. Her kente üniversite açılması politikası yerine, nitelikli çevre mühendisliği bölümleri oluşturulması daha sağlıklı olacaktır. Uluslar arası alanda tartışılan “temiz üretim”, “verimli arıtma sistemleri”, “verimli enerji sistemleri” ne yazık ki ülkemizde kendi kaynaklarımızla, yerli teknolojilerle geliştirilemiyor. Yurt dışından temin edilmek durumunda kalınıyor. Meslektaşlarımız sadece danışmanlık ve ÇED süreçlerinde değil, laboratuvar ve üretim alanlarında da gelişmeleri takip etmeli. Bu alandaki boşluklar ancak meslektaşlarımızın bu alanlara yönelmesi ile nitelikli bir şekilde giderilebilir. Üniversitelerin de bu konuda sorumluluk alması önemli. Bakanlığın da bu konuda eksiklikleri var örneğin Entegre Kirlilik Önleme (IPPC) gibi önemli çalışmaları neredeyse 8-9 yıldır tartışıyor, proje yapıyor, toplantılar düzenliyor ancak uygulamaya geçiremiyor. Ülkemizin teknolojik gelişmesine, sanayinin daha az kirletmesine yardımcı olarak bu enstrümanlar Bakanlık tarafından hayata geçirilmeli.


Bahsettiğiniz mesleki değişim sürecinde Çevre Mühendisleri Odası ne derece etkili olmuştur? Mesleki değişim sürecinde odamızın yapısında ve bakış açısında ne gibi değişimler olmuştur?

Sondan başlamak gerekirse, Odamız geçmişe göre bazı kesimler tarafından eleştirilse de daha “meslekçi”. Yani çevre mühendislerinin her alanda hak kazanmasını, güçlenmesini istiyor. Mesleki haklarımız için daha agresifiz, daha hızlı hareket ediyoruz. Örneğin, tarafımıza iletilen belediyelere dair tüm ihalelerde, çevre mühendislerinin yer alması için hukuki süreçler yürütüyor, belediyelere yazılar yazıyor ve çevre mühendisi talep etmeleri gerektiğini vurguluyoruz. Bazıları ihalelerini iptal ediyor veya revize ediyor. Bu çok önemli. Belediyelerin de artık bizleri kabul etmesi lazım. Odamız ciddi şekilde bu alana eğilmiş durumda. Meslektaşlarımız internet sitemizdeki “ihale itirazları” sekmesinde durumu takip edebilirler.

Odamız, tüm birimleri ile birlikte kimseye ayrım yapmadan, dayanışma içerisinde meslektaşlarımıza yaklaşıyor. Şikayetler dinleniyor ve mümkün olduğunca şikayet eden meslektaşlarla telefon görüşmeleri yapılıyor. Çözüm odaklı bir perspektifimiz var. Genç bir ekip olmamız nedeniyle de, tez canlıyız. Sorunun hemen çözülmesini istiyoruz ve derhal sorunların üzerine gidiyoruz.

Çevre Görevlisi ve Danışmanlık Hizmetleri Hakkında Yönetmeliğe dair biliyorsunuz geçen yılın sonuna doğru taslak yönetmelik yayımlandı. Bakanlığın planı Ocak 2013 bitmeden bu taslağı yasallaştırmaktı. Oda olarak bakanlıkta şube müdüründen Bakan’a kadar herkesle teker teker defalarca görüşmelerimiz oldu. Bu sırada 2009 yılında çevre mühendislerine de uygulanan sınavın iptal edilmesi için açtığımız dava da etkin mücadele vererek, mahkemenin bu bilim dışı sınavı iptal etmesini sağladık. Çevre Mühendislerinin haklarının gasp edilmesi, sınava vb. tabi tutulmaları halinde ciddi tepkiler oluşacağını Bakanlığa ilettik. Mart 2013’de çıkaracaklarını belirttiler. Temmuz 2013’ü bitirmek üzereyiz ve hala yönetmelik çıkmadı. Bu Odamızın, mesleki dayanışmamızın başarısıdır. Bunu kimse göz ardı etmemeli. Oda Yönetim Kurulu olarak gönüllü olarak faaliyet yürütüyoruz. Mesaimizden, ailemizden ayırdığımız vakitleri bu gibi mücadelelere adıyoruz. Meslektaşlarımız bizi yalnız bırakmamalı. Eleştirmekten ziyade yanımızda yer almalılar ki gerçekten sonuç alalım. Odamızı eleştirmek ve dışarıda güçsüz duruma sokmaya çalışmak inanın kimseye fayda sağlamaz, mesleğimiz ciddi zarar görür. Bu gibi faaliyetler yapmaya çalışan kişileri takip ediyoruz. Dertlerinin meslekten ziyade kişisel kaygılar olduğunu da görüyoruz.

Odamıza siyaset yapıyorsunuz eleştirileri eskisi kadar sık gelmiyor. Bilinmesi gerekir ki, biz “çevre, doğa, halk sağlığı” siyaseti yapıyoruz. Ancak Odamızı hiçbir siyasetin arka bahçesi haline getirilmesine izin vermeyiz. Oda içerisine girerken, yönetim kurulu toplantılarına girerken herkes şapkalarını çıkarır ve tek fikir ile kamu yararı, meslek/meslektaş yararı ile olayları irdeler. Yaptığımız basın açıklamalarında iş cinayetlerine eleştirerek İSG alanında çevre mühendislerinin istihdamına vurgu yapıyoruz, ülkemizde yaşanan çevre facialarına dair açıklamalar yaparak bu konularda çevre mühendislerinin uzman olduğunu ve kamu yararı gözeten politikalar geliştirilmesi gerektiğini vurguluyoruz. Kuşkusuz bu açıklamalar da toplumun zihninde çevre mühendislerinin mesleki alanının anlaşılmasını sağlıyor.

Bu yıl 200’ü aşkın öğrenci arkadaşımızın çeşitli illerde staj yapmasını sağladık. Artık öğrenci üyelerimiz Genel Merkezimizden bir şey talep ettiklerinde rahatlıkla karşılığını alabiliyorlar.

Odamız 4 yılda 3 defa taşınmıştı. Oda Genel Merkezi’nin bu kadar sık taşınması gerek mali gerekse manevi anlamda oldukça sorunlu. Bu durum Odamızın kurumsallaşmadığını gösteriyor ve güçsüz bir görüntü sergiliyordu. Geçen sene, Odamızın ilk mülkünü satın aldık ve meslektaşlarımıza, birimlerimize daha iyi hizmet vermeye başladık. Artık Odamızın kendisine ait bir yeri var.

Atıksu Arıtma Tesisi Projelerine dair yayımlanan genelgede çevre mühendisi sayısının 3’e çıkması için Bakanlıkla yoğun temas kurduk ve bu alanın çevre mühendislerine ait olduğunu vurguladık. Tepkilerimiz, Bakanlıktaki meslektaşlarımızın da sürece sahip çıkması ile daha da güçlendi ve bu alanda çevre mühendislerinin mutlak gereksinimi kabul edilmiş oldu. Biliyorsunuz inşaat mühendisleri atıksu arıtımında kilit rol olarak görülüyordu. Bu algıyı yıkmayı başardık.

2010 yılında yönetime geldiğimizde, Odamızda sadece 6 temsilcilik 3 şube vardı. 1,5 yıl gibi kısa bir sürede 5’i bölge olmak üzere 13 temsilcilik ve 3 şube oluşturduk. Temsilciliklerimizden bazıları da şube olma yolunda. Bu bile bizim Odaya bakışımızı ve Odamızın gelişme sürecini, kurumsallaşma sürecini ortaya koymaya yetiyor. 1,5-2 yılda, 7 ilde daha Odamızın bayrağının dalgalanmasını, meslektaşlarımıza ve kamuya hizmeti sağlamışız. Önümüzdeki aylarda da bazı birimlerimizin Şubeleşmesi ve yeni temsilciliklerin açılması için faaliyetlerimizi sürdüreceğiz. Yeni açtığımız ve hali hazırdaki Şube ve Temsilciliklerimizin alt yapılarını, demirbaş ve çalışan ihtiyaçlarını büyük oranda karşıladık. Kendilerine ait ofislere taşınmalarını sağladık.

Ulusal Çevre Mühendisliği Kongremiz, bilimsel kongre olarak akademisyenlerle ilişki kurduğumuz önemli bir alan. Çevre mühendisliği bölümündeki akademisyenlerle, hocalarımızla bir araya geldiğimiz, bilimsel gelişmeleri tartıştığımız bir platform. Bu yıl 10. sunu Hacettepe Üniversitesinde 12-14 Eylül 2013 tarihleri arasında gerçekleştireceğiz. Bildiri sayısı ve katılım talebi oldukça yoğun. Hedefimiz olan, akademiyle Odayı buluşturma konusunda önemli gelişmeler bunlar. Akademisyenlerle olan diyaloğu geliştiriyor ve bu konuda düzenli olarak Çevre, Bilim ve Teknoloji dergimizi yayımlıyoruz. Önümüzdeki süreçte bu dergimizi uluslararası alanda tanınan akademik bir dergi haline getireceğiz ve çevre mühendisliği bölümü akademisyenlerinin uluslararası alana açılmalarına katkı sağlayacağız.

Görüleceği üzere, Odamız kurumsallaştıkça, çevre sorunlarına çözüm önerileri sundukça, Oda’nın şube ve temsilcilik sayısı arttıkça, meslektaşların katkıları yoğunlaştıkça mesleki alana etkisi artıyor. Özetlemek gerekirse, Odamız güçlendikçe mesleğimiz güçleniyor ve hak ettiği yere doğru ilerliyor. Bu paralelliği göz ardı etmememiz, emeğimize, mesleğimize sahip çıkmak adına ÇMO’ya daima yüzümüzü dönmeliyiz.

Çevre denetim yönetmeliğinin yayınlanmasına müteakip çevre düzenlemeleri konusunda büyük değişimler gerçekleşmiştir. Çevre denetim yönetmeliğini ve son yıllarda çıkan yasal düzenlemeleri düşünürsek, yapılan düzenlemelerin "çevre" olgusuna ne kadar katkısı olduğunu söyleyebilirsiniz?

AB Çevre faslının da açılması süreci ile artan düzenlemeler hiç kuşkusuz oldukça önemli. Çevre mevzuatı gelişen teknoloji ile birlikte bir devinim içerisinde fakat Çevre ve Şehircilik Bakanlığının kurulması ile, teknik kadrolardaki azalma, şehirciliğin çevre üzerindeki baskısı bu devinimi biraz olumsuzlaştırdı. Veterinerlerin, inşaat mühendislerinin, biyologların, iktisadi idari bilimler fakültesi mezunlarının çevre denetimi, izin-lisans süreçlerinde Bakanlık içerisinde yer alması ile teknik ve çevresel hassasiyetlerin azaldığını ne yazık ki görüyoruz. Kendi mesleki alanımızdan doğru bakarsak geçmişe göre çok daha fazla meslektaşımız etkin rol oynuyor sektörde. Bu da kuşkusuz birilerini rahatsız ediyor.

Son zamanlardaki çevre görevlisi ve danışmanlık hizmetleri hakkındaki yönetmelik çalışmaları ise oldukça üzücü. Bakanlık onlarca alanda faaliyet yürütmesi gerekirken, çevre faslı sürecinde Atık Planı’ndan tutunda, SEVESO, REACH, IPPC, iklim değişikliği konularında düzenlemeleri hayata geçirmesi gerekirken ilginç bir şekilde tekrar çevre görevlisi ve danışmanlık hizmetleri tartışmasını gündeme getiriyor. Bu kuşkusuz kafalarda soru işareti bırakan bir süreç. Gaziemir ‘de, radyoaktif atıkların, tehlikeli atıkların üzerine toprak örtülmesi de bu durumun yansıması… Son iki yıldır iyiye doğru bir gidiş pek fazla göremiyoruz. Örneğin Çevresel Etki Değerlendirme faaliyeti bizim mesleğimizin önemli konularından. Bu konu Bakanlığın ve hükümetin yaptığı çalışmalarla tırpanlanmış ve birçok projeye muafiyet getirilmiş durumda. 29 Mayıs 2013 tarihinde resmi gazetede yayımlanan değişiklikle bu olumsuz durum Çevre Kanunu’na da sirayet etmiş durumda. Benzer bir durum Elektrik Piyasası Kanunu’nda da var. Devletin elindeki ve özelleştirilecek olan tüm enerji santrallerine çevre mevzuatı muafiyeti getirildi 2021 yılına kadar. 3. Köprü ÇED ’den muaf tutuldu… Tüm bu gelişmeler çevre mevzuatının dert edilmediğini, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının çevre mevzuatının yok sayılmasına karşı sessiz kaldığını gösteriyor. Kuşkusuz bu düzenlemeler, mesleğimizin gelişmesi, halk sağlığı, kamu yararı ve çevre mühendisi istihdamını, çalışma alanını daraltıyor.

Çevresel faaliyetlerin bilime uygun düzenlenmesi konusunda en büyük engel olarak ne görmektesiniz?

Üzülerek söylemek gerekir ki, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yukarı bahsettiğim düzenlemelere tepkisiz kalması ve bu çevre mevzuatını yok sayan düzenlemelerin hayata geçmiş olması, 2013/1 KPSS atamalarında 1 tane bile çevre mühendisinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda istihdam edilmeyecek olması, çevresel faaliyetlerin bilime uygunluğunu azaltıyor.

Tek başına, bağımsız, siyasi baskıdan arınmış bir Çevre Bakanlığı ve kamu yararı gözeten, çevreyi dert eden bir çevre politikası geliştirilmediği, Bakanlık personellerinin çalışma koşulları iyileştirilmediği sürece çevresel faaliyetlerde bilime uygunluk aramak pek mümkün görünmüyor.

Yaptığımız gözlemlere göre çevre mühendisleri arasında büyük bir iletişim kopukluğu ve bireysellik gözükmektedir. ÇMO olarak bu iletişim bozukluğu ve bireyselliği neye bağlıyorsunuz? Bu durumun önüne geçmek için neler yapılabilir?

30 yıllık bir meslek ve 20 yıllık bir Oda’dan bahsediyoruz. Elbette ki bu durum sadece tarihlerle açıklanamaz. Ancak mesleki birikim, ülkedeki çevresel farkındalık tarihlerle bağlantılı. Mesleğimiz son dönemde atak yaptı. Birçok meslektaşımız özel sektörde kendi firmasını kurmaya çalışıyor. Çeşitli hatalar da yapılıyor. Meslektaşların birbirini rakip görmek yerine, yerellerinde dayanışma sağlaması ve ekmeğini hakça paylaşması bu bireyselliği azaltacaktır.

Danışmanlık hizmetlerine dair yönetmelik çıktığındaki tablo ile şimdiki tablo çok farklı. Meslektaşlar birbirine çelme takmanın doğru olmadığını, dayanışma içerisinde olmanın önemini anlamaya başlıyorlar. Oda olarak bireyselliğin, iletişim eksiliğinin önüne geçmek için çeşitli toplantılar düzenliyoruz. Birimlerimiz de yerellerinde bu toplantıları organize edip bir araya getirmeye çalışıyor meslektaşları. Sosyal etkinlikler ve teknik tartışma toplantıları ile. Toplantılara meslektaşlar çok yoğun katılım sağlamasalar da iyiye gidiş olmaya başlıyor. Çünkü mağduriyet herkesi etkiliyor. Ve masa başında, klavyelere basarak eleştiri yapmanın çözüm olmadığı görülmeye başlanıyor. Ne kadar bilgi paylaşırsak, ne kadar dayanışır ve bir araya gelirsek o kadar güçlü oluruz. Oda önemli bir araç bunun için. Tüm meslektaşlar bunu değerlendirmeli her şey için geç olmadan. Odamız ve tüm birimlerimizin mekanları meslektaşlara açık. Meslektaşların fırsat buldukça Odaya gelerek bir arada bulunmaları, yani Odanın imkanlarını değerlendirmeleri oldukça önemli.

ÇMO 'nun belirli zaman aralıklarında eğitimler düzenlediğine şahit oluyoruz fakat çevre mühendislerinden tarafımıza gelen duyumlara göre bu eğitimlerin yeterli sıklıkta yapılmadığını ve yeterince duyuru yapılmadığını düşünmektedirler. ÇMO çevre mühendislerine daha etkin ulaşmak ve aktivitelerini arttırmak konusunda çalışma yapmakta mıdır? Üniversite seviyesine inecek bir örgütlenme düşünmekte midir?

Odamızın eğitimleri, mesleki alanın tanımlanması, çevre alanında çalışan kişi ve kurumların birikimlerinin arttırılması ve meslektaşların gelişimi için gerekli. 3-4 yıl öncesinde genelde kalite sistemleri ve LPG üzerine bir eğitim yapısı kurulmuştu Odamızda. Sürekli Eğitim Merkezi (SÜMER) vardı ancak etkin değerlendirilemiyordu. Hem katılım düşük kalıyordu eğitimlere hem de meslektaşlar yeterince verim alamıyordu.

Bu dönem özellikle eğitim konusuna ciddi önem verdik. SÜMER danışma kurulumuzu birimlerimizin katılımı ile oluşturduk ve çeşitli kararlar aldık. Bu kararları da peyderpey uygulamaya başladık. En önemli gelişme Gürültü Eğitimlerinin Odamız tarafından verilmeye başlanması oldu. A-1, A-2,B-1, B-2 gürültü eğitimleri Fizik Mühendisleri Odası, Bahçeşehir Üniversitesi gibi kurumlar tarafından veriliyordu. Geçen seneye kadar Odamız Bakanlıkla bu konuda iletişime geçmemişti. Göreve gelir gelmez bu konuda sorgulama yaptık ve hazırlıklarımızı tamamlayarak Bakanlığa başvurduk ve yetkimizi aldık. Bu konu, çevre mühendislerinin bu alanda da olduğunu göstermek adına önemliydi. Geçtiğimiz günlerde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı personeline Gürültü Eğitimi verdik. 1 yılda Bakanlığa eğitim verecek duruma gelmek önemli bir başarı Odamız için.

Geçtiğimiz günlerde SÜMER için Ankara’da bir eğitim salonu oluşturduk. Öte yandan, eğitimlerimiz oldukça çeşitlendi. İklim değişikliği, çevre mevzuatı ve bu mevzuatın alt başlıkları, enerji yönetim sistemleri, 17025 laboratuvarlar için kalite sistemi, biyosidal eğitimi, risk yönetimi, atık yönetimi gibi farklı alanlarda Odamız eğitimler düzenliyor. Ücretlerini de olabildiğince maliyetine gerçekleştirmeye çalışıyoruz ki katılım fazla olabilsin. Ödeme koşullarında da düzenleme yaparak taksitlendirme seçeneğini geliştirdik. Meslektaşlarımızın geri dönüşleri, eleştirileri ve önerileri ile daha da iyi eğitimler verilmeye başlanacaktır. Şuanda eğitimci havuzumuzun da güncellenmesi çalışması yürütülüyor.

Meslektaşlarımıza ulaşma konusunda çeşitli sıkıntılarımız var. Her şeyden öte halen eksik bilgiler ile görüşlerini dile getiren meslektaşlarımız olduğunu, internet sitemizi ve yaptığımız çalışmaları yeterince takip etmediklerini görüyoruz. Bu anlamda sosyal medya ayağımızı geliştirdik. Twiter, facebook gibi araçları daha etkin kullanmaya başladık son aylarda. Öte yandan, gazete ÇMO adında aylık yayımlanan bir haber bülteni yayımlamaya başladık. İkinci sayısı Temmuz ayında çıkacak.

ÇMO Öğrenci’nin kuruluşunda yine birlikte çalıştığımız arkadaşlarımla şuanda Odanın organlarında aktif olarak çalışma yapıyoruz. Bu nedenle, öğrenci üye sürecine dair özel bir birikimimiz, bağımız da var. ÇMO Öğrenci kurultayı 2005 yılından bu yana her 2 yılda bir gerçekleştiriliyor. Bu sene de Mersin’de Mersin ve Adana Temsilciliklerimizin sekreteryasında 5. ÇMO Öğrenci Üye Kurultayımızı düzenledik. Mersin Temsilciliğimizin ev sahipliğinde oldukça başarılı, katılımcı bir etkinlik oldu. Öğrenci arkadaşlarımız diğer üniversitelerdeki çevre mühendisliği eğitimi, koşullarına dair bilgi alma ve güncel sorunları tartışma fırsatı buldular. Bu birlikteliklerinin yansıması olarak da ÇMO Öğrenci adında bir dergi çalışmasını da yürütüyorlar. Bizlerle doğrudan temasları var. Sürekli olarak iletişim halinde sorunlarına çözüm oluyor ve etkinliklerde beraber yer alıyoruz. Odamızın gelecekti kadroları bu alanlardan doğru gelişiyor. Dolayısıyla öğrenci faaliyetlerini arttırmamız gerekiyor. Gelecek dönemde öğrenci kampını da yaparak daha etkin bir ÇMO Öğrenci süreci yürütmeyi planlıyoruz. Bu vesileyle tüm öğrenci arkadaşlarıma karşılık beklemeden, tüm emekleri ile Odaya, mesleğe verdikleri katkılardan dolayı bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.

Bildiğiniz üzere geçtiğimiz günlerde teknik öğretmenlere mühendis olmanın yolunu açan yasa tasarısı kabul edildi. Bu düzenleme ilgili görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?
Çok üzücü, mesleki onuru zedeleyici bir düzenleme. Her ne kadar Çevre Mühendislerinin doğrudan etkilendiği bir sorun değil gibi görünse de, mühendislik onurunun yıpranmasına vesile olan, mesleklerimizi itibarsızlaştıran bir düzenleme… TMMOB altında bu yanlış uygulamaya karşı Oda olarak biz de destek veriyoruz. Bu yanlış uygulama çevre görevlisi kavramı ile mesleğimizin diğer meslek alanlarına pay edilmeye çalışılması ile de paralel bir durum. Ne yazık ki, son 2-3 yıldır mühendis, mimar ve şehir plancılarının üzerine çok fazla gidildi. TMMOB’ye dair hazırlanan taslak yasa da bunun yansımasıydı. Bir ülkenin mühendisleri bu kadar aşağılanmamalı. Alınan eğitimler, emekler bu gibi niteliksizleştirme çabaları ile yok sayılıyor. Kuşkusuz bu sürecin ucuz emek gücü yaratma ile de bağlantısı var. Ne kadar çok mühendis olursa o kadar ucuz iş gücü olur ve mühendisler zor koşullarda çalışmaya zorlanır. Hükümet bu hatalı, meslekleri niteliksizleştiren, mühendislerin onuruna dokunan uygulamalardan vaz geçmeli. Unutulmamalı ki, mühendislik bir kamu hizmetidir ve bu ülkenin daha iyiye gitmesi, yaşanılabilir bir hal alması için mühendislerin, mimarların ve şehir plancılarının daha da desteklenmesi, mesleki birikimlerini arttırıcı, mesleki onurlarını koruyucu çalışmaların hükümet tarafından yapılması gerekir.

Mesleki örgütlenme ve bilgi paylaşımları kapsamında
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .
gibi oluşumlar hakkında ki düşünceleriniz nelerdir?
Teknolojinin, internetin ne kadar önemli olduğuna dair cümleler kurmama gerek yok. Hepimizin malumu. Çevre mühendisleri olarak mesleki dayanışmaya, mücadeleye yatkın olmakla beraber birlikte hareket etme pratiği yeterince gelişmemiş bir meslek grubuyuz. cevremuhendisleri.net gibi internet siteleri bizleri bir araya getiren, hatta forumlarıyla, haberleriyle, duyurularıyla algımızı arttıran önemli platformlar. Bu gibi platformların mutlaka geliştirilmesi ve desteklenmesi gerekiyor. İnternet ortamında gelişen bu platformlar, farklı alanlarda, farklı kentlerde yaşayan çevre mühendislerinin karşılıklı bilgiye ulaşmasına ve birbirlerini daha iyi anlamalarına yardımcı oluyor. Burada yaratılan dayanışma ortamı hiç kuşkusuz sektöre, üniversitelere de yansıyor. Uzun zamandır faaliyet gösteren cevremuhendisleri.net de sadece bu amaçla kalmayıp, taslak mevzuat çalışmalarına dair görüş verebilir hale geldi. Bu önemli bir başarı, bu sizlerin, hepimizin başarısı…

Son olarak çevre mühendislerine bir çağrı yapmak gerekirse çağrınız ne olurdu?

Değerli meslektaşlarımı Oda çalışmalarına daha fazla katılmaya, eksiklikleri, hataları birlikte gidermeye davet ediyorum. Bizler ailesinden, profesyonel hayatından zaman ayırarak bu önemli, onurlu görevi yürütüyoruz. Hiç kuşkusuz eksikliklerimiz, hatalarımız olacaktır. Bu eksiklikleri birlikte giderebildiğimiz zaman, Odamız daha da güçlenecek, saygı duyulan, değeri bilinen, kamu yararı göz ardı edilemeyen bir meslek grubu haline dönebileceğiz. Oda faaliyetlerine katkı vermek için illa toplantılara katılmaya da gerek yok. Görüşlerini bizlere e-postayla veya telefon ile de iletebilirler. Özellikle yönetmelik, kanun değişikliklerinde mutlaka üyelerimize de e-posta gönderiyor ve görüşlerini talep ediyoruz. Emin olun tüm e-postalar okunuyor ve tartışılıyor. E-posta veya telefon ile geri bildirimler yapılıyor. Odamız hepimizin emekleri, omuzları üzerinde daha da güçlenerek büyümeye devam ediyor. Bu röportajla birlikte meslektaşlarımla sohbet etme imkanı verdiğiniz için size tekrar teşekkür ediyorum.


Fatih ÖZCAN
logo.png
 
İyi günler. Netcad içme suyu ve aat projelendirme eğitimi netcad coğrafi bilgi sistemleri eğitimlerini hep İzmir şube açıyor. Ankara şube de yakın zaman da bu eğitimleri verecek mi?
 
Şubeyi arayarak bilgi alsanız daha net bilgiye erişirsiniz Seçil hanım,

Netcad firması da eğitimler veriyor ayrıca..
 
Üst