• Sayın Üyeler,

    Site görünümünün gündüz açık renk tema, gece koyu renk tema olacak şekilde otomatik değişmesini sağlayan bir düzenleme yapılmıştır. Görünümün otomatik değişmesini istemiyorsanız, bu ayarı hesap tercihlerinizden kolaylıkla değiştirebilirsiniz. Açık/Koyu temalar arasında ki geçişin otomatik olmasını istemeyen üyelerimiz üst menüde yer alan simgeler yardımıyla da kolayca geçiş yapabilirler.

    Site renklerinin günün saatine göre ayarlanmasının göz sağlığına faydaları olduğu için böyle bir düzenleme yapılmıştır. Fakat her üye görünüm rengini tercihine göre kullanmaya devam edebilecektir.

Türkiye gündemine dair haberler

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Çevre Bakanlığı'ndan İzmit Körfezi açıklaması: Zarar kirletenden alınacak
İZMİT (Kocaeli), (DHA) - ÇEVRE ve Şehircilik Bakanlığı, İzmit Körfezi'ndeki kirliliğin büyük oranda temizlendiğini, kirliliğe neden işletmeye gerekli idari yaptırımın uygulanacağını belirterek, zararın tazmininin kirletenden alınacağını açıkladı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İzmit Körfezi'nde yaşanan çevre kirliliğiyle ilgili yazılı açıklamada bulundu. Bakanlık, İzmit Körfezi'nde yaşanan deniz kazasına anında müdahale edildiğini belirterek şu görüşlere yer verdi:

"12 Ocak Perşembe günü Dilovası bölgesinden denize fuel oil döküldüğü ihbarı üzerine, Bakanlığımız Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Liman Başkanlığı ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesi yetkilileri olay yerine intikal etmişlerdir. Tesiste bariyer çekme ve kirliliği temizleme çalışmaları tesis yetkilileri ve yetkili acil müdahale firması tarafından başlatılmış, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından olay yerinden numune alınmış ve analize gönderilmiştir. Kirliliğe acil müdahale işlemleri gece boyu sürdürülmüştür. 13 Ocak günü İzmit Körfezi'nin çeşitli yerlerinde deniz kirliliği olduğu ihbarları alınmıştır. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan havadan kontroller sonucu kirliliğin Dilovası bölgesinden geldiği gözlemlenmiştir. Kocaeli Liman Başkanlığı tarafından 2'nci seviye kirlilik olduğuna dair Kocaeli Valiliği'ne yapılan bildirim sonucunda, Bakanlığımız tarafından onaylanan Marmara ve Boğazlar Bölgesel Acil Müdahale Planı doğrultusunda Valilik tarafından İl Kriz Merkezi kurularak çalışmalarına başlamıştır. Ayrıca, konu ile ilgili zarar tespit komisyonu kurulmuş ve çalışmalarına başlamıştır."

ZARAR KİRLETENDEN ALINACAK
Alınan numunelerin TÜBİTAK'a gönderildiği belirtilerek, şu açıklamada bulunuldu: "Deniz yüzeyindeki kirliliğin kaynağının analizle teyit edilmesi için Bakanlığımız Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ekiplerince numuneler alınmış ve parmak izi analizi için TÜBİTAK'a gönderilmiştir. Söz konusu bölgede toplam 3 adet acil müdahale firması tarafından 350 personel görevlendirilerek temizlik çalışmalarına ağırlık verilmiştir. Ayrıca, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü Seyit Onbaşı gemisi ve tahlisiye botu deniz operasyonlarını koordine etmek amacı ile olay yerine intikal etmiş, deniz temizleme çalışmalarını sürdürmektedir. Bunlara ilaveten tüm limanlar tarafından kendi personelleriyle temizlik işlemlerine destek verilmektedir. Bakanlığımız Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ve Kocaeli Liman Başkanlığı teknik personelleri sahada çalışmalarını sürdürmektedirler. Kirlilikten etkilenen yaban hayvanlarına ilgili kurumlar tarafından gerekli müdahaleler yapılmaktadır. Ayrıca, acil müdahale çalışmalarına destek olunması için Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı'ndan heyetler yerinde incelemeler yapmıştır. Kirliliğin başladığı andan itibaren temizleme çalışmaları yoğun bir şekilde devam etmekte olup, kirlilik büyük oranda temizlenmiştir. Kirliliğe sebep olan işletmeye 2872 sayılı Çevre Kanununa istinaden gerekli idari yaptırım uygulanacaktır. Ayrıca zararın tazmini kirletenden alınacaktır."

Kaynak:
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .
 
Greenpeace: Plastik atıkların yeni adresi Türkiye



Çevre Örgütü Greenpeace'in yayımladığı yeni rapora göre, Çin'in yurt dışından plastik atık alımına 2018'de yasak koymasının ardından, bu atıkların yeni adresi Endonezya ve Türkiye oldu.
Çin'deki yasak henüz uygulamaya girmeden plastik atık akışı Malezya, Vietnam ve Tayland'a yönelmişti. Ancak bu ülkelerin de hızlı bir şekilde plastik ithalatına kısıtlamalar getirmesiyle plastik atık akışı Endonezya, Hindistan ve Türkiye'ye kaydı.
Plastik atıklarını ihraç eden ülkelerin başında ise ABD, Almanya, İngiltere ve Japonya geliyor.
Greenpeace Doğu Asya, '2016-2018 dünya plastik atık ticareti verileri ve Çin'in yurtdışından atık ithalini yasaklamasının etkileri' başlıklı raporunu bugün yayımladı.
Rapor, 2016-2018 yılları arasında en fazla plastik atık ithal ve ihraç eden 21 ülkenin ithalat ve ihracat verilerini içeriyor.

Rapora göre plastik atık ihracatı, 2016 yılında 12,5 milyon tondan 2018'de 5,8 milyon tona düşerek yaklaşık yüzde 50 oranında azaldı.
Ancak plastik üretiminin artacağı tahmin edildiğinden, plastik atık ihracatındaki bu düşüş, atıkların ülkelerde stoklanmaya ya da yanlış yöntemlerle bertaraf edilmeye başlanacağı anlamına geliyor.
plastik atık
Türkiye'nin plastik atık ithalatı beşe katlandı
Raporun Türkiye bölümünde şu noktalara dikkat çekiliyor:
Türkiye'nin ithalatı 2016 yılının başında aylık 4.000 tondan, 2018'in başında aylık 33.000 tona yükseldi. İthalat, 2018 yılının ortalarında aylık 20.000 tona geriledi ve sabit kaldı.
Türkiye'nin İngiltere'den ithalatı Ekim 2018'den itibaren 10.000 tona ulaşarak hızlı bir artış gösterdi.
Hükümet, plastik atık ithalatı konusunda herhangi bir kısıtlama getirmedi.
Türkiye'ye en fazla plastik atık ihraç eden 10 ülke İngiltere, Belçika, Almanya, ABD, Hollanda, İspanya, İtalya, Slovenya, Fransa, Japonya.
Greenpeace Akdeniz Projeler Sorumlusu Deniz Bayram, Türkiye'nin plastik atık ithalatı ile ilgili kaygılarını ifade etti:
"Atık yönetimi ciddi bir konudur, kapsamlı altyapı ve denetim mekanizmaları gerektirir. Çin'in plastik atık ithalatı yasağının ardından Türkiye birdenbire gelişmiş ülkelerin çöplerinin yeni adresi oldu. Peki bu çöplerin geri dönüşümünde %100 hedefe ulaşılıyor mu? Atık ithalatının çevresel etkileri değerlendiriliyor mu? Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bir denetim uyguluyor mu? Bu soruların cevabı şimdilik yok.
"Türkiye henüz kendi çöpüyle baş edemeyen bir ülke. Bu yüzden kontrolsüz çöp ithalatı Türkiye'nin kendi geri dönüşüm sisteminde var olan sorunların daha da artmasına neden olabilir. Türkiye başka ülkelerin çöpünde boğulmadan Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın, plastik atık ithalatıyla ilgili politikalarını gözden geçirmesini talep ediyoruz."
plastik atık
'Tek çözüm daha az plastik üretmek'
Greenpeace Doğu Asya Kampanya Sorumlusu Kate Lin ise plastik kirliliğine tek çözümün plastik üretimini sınırlamak olduğunu söylüyor:
"Bir ülke plastik atık ithalatına düzenleme getirdiği zaman, ithalat akışı bir sonraki ülkeye geçer. O da düzenleyince, bir sonrakine geçer. Ancak giderek daha yetersiz hale gelen bu sistemin yıkıcı bir etkisi var. Çünkü bu plastiklerin akıbetini göremiyoruz. Bunu kabul etmek mümkün değil. Geri dönüşüm sistemleri plastik üretimine hiçbir zaman çözüm olamaz. Bugüne kadar üretilen plastiğin sadece yüzde 9'u geri dönüştürüldü. Plastik kirliliğinin tek bir çözümü var, o da daha az plastik üretmek."
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .
 
Geri dönüşüm kumbarasında mahsur kaldı
© AA/ Metin Tokgöz
10:15 04.05.2019


İstanbul Kadıköy'de, geri dönüşüm kumbarasında mahsur kalan 12 yaşındaki çocuk itfaiye ekiplerince kurtarıldı.
Acıbadem Caddesi üzerindeki geri dönüşüm kumbarasından oyuncak almak için eğilen S.B. (12), içeriye düşünce kumbaranın kapağının kapanmasıyla mahsur kaldı.
Kumbaradan sesler geldiğini duyan vatandaşlar durumu itfaiyeye bildirdi.
Kısa sürede olay yeren itfaiye ekipleri, kumbaranın kapağını açarak çocuğu kurtardı. Sorulara cevap vermeyen S.B., olay yerinden hızla uzaklaştı.

Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .
 
Sahildeki tıbbi atıklar tehlike saçıyor
Zonguldak'ın Kozlu ilçesinde, yaz aylarında vatandaşların denize girdiği 1 kilometrelik sahilde, kullanılmış şırınga, iğne, kan tüpleri, serum ve ilaç şişeleri gibi tıbbi atıklar tepki çekti.

Kent merkezine yaklaşık 6 kilometre uzaklıkta, yaz aylarında ailelerin denize girerek serinlediği, yürüyüş ve piknik alanlarıyla halkın yoğun olarak kullandığı Kozlu Sahili´ndeki kirlilik, halkın tepkisini çekti. Evsel atıkların yanında tıbbi atıkların da bulunduğu sahildeki kirlilik, insan sağlığını tehdit etmeye başladı. Şırınga, iğne, kan tüpleri, serum ve ilaç şişeleri ve diğer tıbbi atıklar, havadan da görüntülendi.

Sahilde yürüyüş yapan Atilla Persova da bölgede çok fazla tıbbi atık olduğunu söyleyerek, “Burası yürüyüş yaptığımız, gezdiğimiz, dinlendiğimiz bir yer, ama bu yıl, aşırı şekilde tıbbi atıklar var. Aklınıza gelmeyecek kadar tıbbi atık var. Zonguldak için çok çirkin ve sağlığı tehdit eden bir görüntü. İnsanlar burada denize giriyor. İğneler var. Birçok atık var. Geçen sene bu kadar yoktu. Nasıl geldi buraya bilmiyorum. Yetkililerin bir an önce önlem alması gerekiyor.” dedi.

22792

22793

22794
 
‘Cüruftan yol olmaz’
cürüf-eylemi-300x194@2x.jpg

İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı taşeron İzbeton firmasının, tehlikeli atık niteliğindeki cürufu, Foça’da astfalt dolgusu olarak kullanma girişimini yöre halkı ve çevre aktivistleri engelledi. Şirkete bağlı iş makinaları, geçtiğimiz hafta, Foça’ya bağlı Kozbeyli Köyü’ne gelerek, yapılacak asfalt yolun alt dolgu malzemesi olarak, bölgede depolanan cürufu kullanmak istedi. Ancak kamyonların bölgeye girişi, Yenifoça Forum aktivistleri ve Kozbeyli köylülerince engellendi ve kamyonlar geri gönderildi. Yaşanan tartışmalar üzerine köye gelen polisin yolu kontrol altına almasının ardından, cürufun halk sağlığını tehdit edici, “tehlikeli atık” olduğunu belgeleyen TÜBİTAK raporu İzbeton’a gönderildi, yetkili kurumlar bir kez daha uyarıldı.
Eyleme, Foça’nın yeni seçilen belediye başkanı Fatih Gürbüz ve CHP İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç da katıldı. Burada bir açıklama yapan Gürbüz, büyükşehir belediyesindeki yetkililer ile görüştüklerini kaydetti, yola cüruf dökülmeyeceğini, önceden dökülen bölgenin de kazılıp, asfaltlamanın doğru dolgu malzemesi ile tamamlanacağını söyledi. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’de telefonla görüştüğü Kozbeyli köylülerine, durumu araştıracağını ve bölgeyi ziyaret edeceğini belirtti.
Bölgedeki cüruf sorununun yeni olmadığını, yıllardır devam ettiğini anlatan Yenifoça Forum’dan Özgür Küçüktülü, artık halkın canına tak ettiğini ve fiili bir direniş göstermeye başladıklarını söyledi: “Aliağa’daki fabrikaların kendi atık depolama sahaları var aslında ama sınırlı. Bunu aşmak için belediyeden bir depolama sahası istemişler, belediye de Foça’da, Kozbeyli Köyü’nün Gölyüzü mevkiinde bir saha verdi. Eskiden burada bir göl vardı, orayı kurutup açık depolama alanı haline getirdiler. Burada toplanan cürufu da belediye, taşeron şirket eliyle yıllardır asfalt altına dolgu malzemesi olarak, kaldırım taşlarında kullanıyor. Üstelik atığı geri dönüştüyoruz diye bununla öğünüyorlar da.”
TÜBİTAK raporunu da değiştirmişler
Cürufun açıkta depolanmasına itiraz eden bölge halkının açtığı dava sırasında TÜBİTAK’tan rapor istendiğini belirten Küçüktülü, dava sürecini de şöyle anlattı: “2013’te TÜBİTAK cürufun tehlikeli atık olduğuna ve halk sağlığını tehdit ettiğine ilişkin bir rapor düzenledi. Ancak atanan bilirkişiler raporda oynama yaparak, cürufun ‘tehlikesiz atık’ olduğu yolunda mahkemeye düzmece bir rapor sundu. Bununla ilgili de ‘evrakta sahtecilik’ suçlamasıyla suç duyurusunda bulunduk. Fakat, mahkeme heyeti bütün bunları bilmesine rağmen bilirkişi raporunu kabul etti ve kayıtlara ‘tehlikesiz atık’ olarak geçirdi. Hemen ardından da belediye bu atıkları açıkta depolamaya ve yol ve kaldırımlarda kullanmaya başladı.”

rocada-curuf-alanina-atik-yakma-tesisi-yapilmasina-tepki-620x400.jpg

‘Kar onlara fatura bize’
Küçüktülü, Aliağa’daki fabrikaların atıklarını kendi kapalı depolarında tutmayıp bölgelerine atmasının fabrika sahipleri açısından ucuz ve kolay olduğunu, ancak bütün Türkiye olarak fabrikaların yükünü kendilerinin çektiğine de dikkat çekti: “Kar onlara kalıyor, faturayı ise biz ödüyoruz.”
Önceki büyükşehir ve ilçe belediye başkanlarının, meseleye halk sağlığı gözlüğüyle bakmadıklarını ve fabrika sahipleriyle de yakın ilişkide olduklarını öne süren Özgür Küçüktülü, yeni seçilen başkanlardan umutlu olduklarını söyledi ancak henüz bir değişim de olmadığını ekledi: “Tunç Soyer’le telefonda konuştuk, Fatih Gürbüz de gelip gördü ve bizi yöreden çıkarmak isteyen jandarmayı engelledi. Belediye yekilileri, ‘haklısınız, doğru malzemeyle yapacağız’ deyip gittiler. Şu anda kamyonlar durduruldu, içeride olanlar da çıkarıldı, ancak cüruflar hala yol üzerinde, açıkta duruyor. Yol da öylece kaldı. Bu şekilde köylüler cezalandırıldıklarını hissediyor.”
Küçüktülü, belediyenin yanı sıra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve çevre il müdürlüklerinin de müdahil olup sorunun çözülmesine katkı sunmaları gerektiğini belirterek, “Öncelikle belediyelerin verdiği sözlerin tutulmasını bekliyoruz. Onlarla çalışmak, her türlü desteği de vermek isteriz. Ancak cürufun yaşam alanlarımıza dökülmediğinden emin olana kadar da Kozbeyli’de nöbette kalacağız. Cürufların kullanımını tüm İzmir’de engellemek için attığımız bu adım bizler için büyük bir kazanç olacak ve Foça’dan tüm İzmir’e örnek olacaktır” diye konuştu.
30 yıllık mücadele
Aliağa ve Foça, son 30 yıldır başta termik santral projeleri olmak üzere fosil yakıt kullanımına ve ağır sanayi tesislerine karşı mücadele veriyor. Havayı, suyu ve toprağı zehirleyen kirleticilerin atıkları da sorunun bir başka ayağını oluşturuyor. Foça ormanlarının ortasında, Aliağa’da bulunan sanayi tesislerinin demir-çelik, kömür ve diğer atıkları depolanıyor, şirketler ormanı daha da katlederek cüruf alanını genişletmek istiyor. Aynı zamanda hem su havzası hem de birinci sınıf tarım arazileri üzerine kurulu depolama alanı, yangınlara da sebep oluyor. Hatırlanacağı gibi geçtiğimiz ay, ormanın ortasında çıkan yangına karşı Foçalılar “Artık Yeter” diyerek suç duyurusunda bulunmuştu.
Daha önce çok sayıda eylem ve davaya konu olana cüruf depolama alanına bir biyokütle (tehlikesiz atık) yakma tesisi de yapılmak istenmişti. İzmir İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nün günde 90 ton biyokütle yakma ve elektrik enerjisi üretim tesisi projesine ‘ÇED gerekli değildir’ kararının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle de 2017’de dava açılmıştı. Dava halen sürüyor.
Cüruf nedir, neden tehlikeli?
TDK cüruf’u, “erime durumundaki madenlerin yüzeyinde toplanan madde, demir boku, dışık” diye tanımlıyor. Foça’daki cüruf en çok bölgedeki demir çelik fabrikalarının atıklarından oluşuyor. İçinde yine bölgede yer alan termik santrallerin küllerini de barındırıyor. Aliağa’daki fabrikalar, geri dönüşümden gelen malzemeleri de kullanıyor. Hurda demir çeliği eritip kullandıkları için, bu hurdaların içindeki radyasyon, metal toksik malzeme de Foça ormanlarına dökülüyor. Özgür Küçüktülü TÜBİTAK raporundaki bir noktaya dikkat çekiyor: “Atık maddenin risklerini anlayabilmek için fareleri üzerinde deney yapmışlar. Fareleri cüruf suyunda bekletmişler. Hayvanlar hemen ölmemiş. Bu kez onları öldürüp otopsi yapmışlar; karaciğer küçülmesi, mide, kalp ve gözlerde tahribat, deride tahriş, akciğerlerde yıkım tespit etmişler. Rapor şunu söylüyor: ‘Bu; suyla teması olmaması gereken, alt ve üst sızdırmazlığının yapılarak, ancak o şekilde depolanması gereken bir malzemedir.’ Şu anda açıkta milyonlarca ton cüruf öylece depolanıyor, bir de yollara döküyorlar.”

Kyzikos’ta tarih kıyımı

erdek-620x400.jpg

Balıkesir, Kapıdağ Yarımadasında, Kyzikos Antik Kenti’ndeki Amfitiyatro bölgesine, dere yatağını genişletme bahanesiyle iş makinesi sokulduğu ortaya çıktı. 1. Derece Arkeolojik SİT alanı olan bölgede, zemin zarar görürken yapılan çalışmayla ilgili resmi kurumların bilgisi ve izni olmadığı anlaşıldı.
Bandırmagazete.net’in haberine göre, iskânı Neolitik (M.Ö. 6. bin) ve Kalkolitik (M.Ö. 5. bin) Dönem’e kadar uzanan Kyzikos Antik Kenti’ni ziyaret eden gezginler, buradaki Kleite Deresi’nde kazı yapan iş makinalarını farketti. Roma döneminde gladyatör dövüşleri ile su oyunlarının yapıldığı amfitiyatronun içinden geçen derenin yatağının açıldığı ve çıkan malzemenin gelişigüzel yığıldığı görüldü.
Hiç bir kurumun bilgisi yok
Arkeologlar Derneği İstanbul Şube Başkanı olan Bandırmalı arkeolog Yiğit Ozar konu ile ilgili şunları söyledi: “Bölgede doğa yürüyüşleri yapan yurttaşların bizi bilgilendirmesi üzerine ilgili kurumlar ile iletişime geçerek, bilgi talep ettik. Gelen yanıtlar doğrultusunda özetle şu sonuç çıkıyor; tahribat Müze ve Kazı Başkanlığı tarafından da tespit edilip raporlanmış ve gerekli işlemler yapılmıştır; ancak tahribata neden olan uygulamanın kim ya da hangi kurum tarafından gerçekleştirildiği bilinmemektedir. DSİ’nin Erdek çevresinde dere temizleme çalışmaları yaptığı basında yer aldıysa da, bu temizliğin onlar tarafından yapılıp yapılmadığını bilmiyoruz. Bu alan 1. Derece Arkeolojik SİT Alanı. 658 Sayılı Arkeolojik Sitlerin koruma, kullanma koşullarını belirleyen ilke kararına göre bu alanlarda gerekli alt yapı ve çevre düzenleme çalışmaları ancak Koruma Bölge kurullar’nın onayı ile, kazı başkanlarının görüşü alındıktan sonra ve uzman denetiminde yapılabilir. Bu şartları yerine getirmeden bırakın kepçe sokmayı ağaç bile dikemezsiniz.”
Koordinasyon şart
Dere yatağının en az amfitiyatro kadar önemli olduğunu vurgulayan Ozar yapılması gerekenleri şöyle anlattı: “Kyzikos kenti sadece taştan, mermerden kalıntılar değil, insan ve doğanın birlikte şekillendirdiği bir alan olarak kültürel peyzaj özellikleri göstermektedir. Bu bağlamda Kleite Deresi de, en az amfitiyatro kadar arkeolojik mirasın parçasıdır ve aynı zamanda bir doğal varlıktır. Sel taşkınları gibi sorunların giderilmesi için alanda bazı müdahalelerin yapılması hem kalıntıların korunması hem de çevredeki yurttaşların yaşamının kolaylaştırılması için gerekebilir. Ancak bu müdahalelerin ilgili mevzuat çerçevesinde ve kurumlar arası koordinasyon ve bütüncül bir koruma anlayışı ile yürütülmesi gerekir. Sadece Müze ve Koruma Kurulunun değil bu alanla ilgili herhangi bir sorumluluğu olan bütün kurumların koordinasyon içinde çalışması ve ortak bir strateji oluşturmaları benzer sorunların yaşanmamasına katkı sağlayacaktır.”
 
Kissebükü, Bakanın doğal SİT’e otel ısrarına direniyor
kissebükü1-620x400.jpg

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy‘un sahibi olduğu ETS’nin, Bodrum Kissebükü, Adalıyalı Koyu’nda 124 bin metrekarelik alana inşa etmek istediği “Maxx Royal Bodrum Oteli” ile ilgili ÇED toplantısı yapıldı. Otelin doğal SİT alanına yapılmasının planlandığını belirten yöre halkı, hukukçu ve çevre aktivistleri, ‘ÇED gerekli değil’ kararınının bilirkişi raporunda da mahkum edildiğini, projeye karşı mücadelelerini sürdüreceklerini belirtti.
Muğla Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından proje için verilen “ÇED gerekli değildir” kararı, avukat Betül Sümer Cinmen tarafından yargıya taşınmış, Muğla 2. İdare Mahkemesi’nin oluşturduğu bilirkişi heyeti de bölgenin mutlaka korunması gerektiğini vurgulamıştı.
Yasal süreçte oluşturulan 2. bilirkişi heyeti de şu görüşü paylaşmıştı: “Arkeolojik açıdan Adalıyalı Koyu’nun tamamı 1. derece Arkeolojik SİT özelliğine sahiptir. Turizm konaklama tesisinin faaliyete geçmesi halinde, kentsel yerleşmeye uzakta bulunan ve doğal yapısını yitirmemiş olan proje alanı ve çevresi önemli bir yapılaşma baskısına maruz kalacaktır.”
Bodrumaktif.com’da yer alan habere göre, yasal süreç devam ederken 8 Mayıs’ta şirkete verilen son Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) onayıyla ilgili halkın katılımı toplantısı düzenlendi. oplantıda Çiftlik Muhtarı Halil Köse ““Toplantının yeri burası olmamalı. Adalıyalı, Çiftliğe 6 km uzaklıkta iken siz 30 km uzaklıkta toplantı yapıyorsunuz. Bu toplantı yeniden yapılmalı” derken, diğer katılımcılar “Bütün engellere rağmen katılımın yüksek olması ve Mazılı yerel halkın gösterdiği ilgi de gösteriyor ki, bu otel buraya yapılamaz” ifadelerini kullandı.
‘Halkı bilgilendirmek için değil, kredi alabilmek için’
Avukat Betül Cinmen de ÇED toplantısının, şirketin uluslararası kredi alabilmesi için yapılmasının zorunlu olduğuna, aksi halde kredi alamayacağına dikkat çekti. Cinmen, şunları söyledi: “Yürütmeyi durdurma kararı verilen 25 binlik plana rağmen 1/binlik ve 5 bin ölçekli planı nasıl yapıyorsunuz? Bu bir suçtur, neyin üzerinde konuşuyorsunuz bilmiyorum, bu konuda suç duyurusunda bulunacağız. Bakanılk olarak yürütmeyi durdurma kararını bilmemeniz mümkün değil, sanki yürütmeyi durdurma kararı yokmuş gibi davranamazsınız, suçtur. Bunlar eski 1/25 bine göre yapılmış plan.” .
bodrum-plan-620x400.jpg

Projenin ÇED raporunu hazırlayan çevre mühendisi Mustafa Tel’in çuval bezi üzerinde yaptığı sinevizyon gösterisinin sonunda, Muğla Çevre Şehircilik Müdürlüğü yetkilisi Bekir Erdoğan toplantıda bulunanlara söz verdi. Söz alanlar sırasıyla ve özetle şunları söyledi:
Ayşe Temiz (Arkeolog): Bodrum müzesinden emekliyim bu bölgeyi çok iyi bilirim. İnşaat yapılacak alan 2863 yazılı yasaya göre buraya inşaat yapılması yasak ve sakıncalı. Bu projeyi aklım almıyor. Ormanlık alanda cetvelle çizilmiş gibi plan olmaz.
Arif Yılmaz (Kaptan): Önünüzdeki deniz alanının tamamı arkeolojik SİT alanıdır. Bütün bölge arkeolojik deniz alanıdır ve dalışa yasak bölgedir. Buraya iş makinası girdiği andan itibaren tarih fışkıracak, ondan sonrada geri dönüşü olmayacak. Burası aynı zamanda deniz turizmi alanıdır; mavi yolculuktaki teknelerin konaklama alanıdır. Turizm tek taraflı olamaz. Bir yandan tesis yaparken bir yandan haritalara işlenmiş koyları deniz turizmine kapatacaksınız, böyle şey olmaz. Bu alanın tahsisi yasal değildir, buraya açılan tahsisler kendi direktifleri ile 2007 şubat ayında ortadan kaldırılmıştır, yani yok hükmündedir
Rana Öztürk (Tema Bodrum Temsilcisi): Buranın köylüsü bu denizlerden ekmek yiyor, bu anlattıklarınızın tamamı katliamdır, köylünün ekmeği ile oynamayın. Eko sistemi bozarsınız. İnsanların ekmeğini öldüreceksiniz. Buradaki oteller köylüyü tuvalet bekçisi bile yapmıyor, şimdi buranın denizine göz diktiniz, süslü püslü laflarla köylüyü kandırmayın, biraz vicdanlı olun. .
Erdem Ağan (Yat imalatçısı-Denizci): Bodrum Ticaret Odası Yönetim Kurulu üyesiyim. 1960 lardan sonra deniz turizmi Bodrum’dan başladı, sonra yat imalatçısı sektörü canlandı. Mavi tur, denizi doğayı ve güneşi satabileceğimiz başka bir turizm yok; burada arkeoloji ve tarihi de eklemişiz. Kissebükü ve Adalıyalı’ yı yok etmek üzereyiz. Buraya yol inerse bu koyları, doğayı kaybederiz. 400 personel değil 25 bin kişi ekmek yiyor, 5 bin yat bu koylara demirliyor. Bir yeri yaşatmaya çalışırken başka birçok sektörü öldürüyoruz.
Rüştü Tezcan (Denizci –Yatcı ): Bu koylar çok az kaldı çok özel koylar. Yapılacak yer çok lüksmüş çok lüks tesisler her yere yapılabilir. Yatırıma karşı değiliz ama yeri çok iyi belirlenecek. Mavi yolculuk sürdürülebilir turizm türüdür, bunu öldüremezsiniz; tek rakipsiz sektörümüzdür, çünkü dünyada çok az yerde yapılabilmektedir. Mavi yolculuk Pamukkale ve Kapadokya gibidir. Burada köylünün tapulu arazileri imara kapalı, ama otel inşaatına açık. Olacak şey değil.
kissebükü-300x194@2x.jpg

Güney Şirin (HDP Ekoloji Sözcüsü): Turizm, insanları beton içerisinde lüks odalarda yatırmak değil. Mavi ile yeşilin eşsiz olduğu Gökova’sı ile tur yaptıracağız. Binlerce yıllık arkeoloji yapısı ile tur yaptıracağız . Bu tür tesisler yerine ev pansiyonculuğunu özendirmeliyiz. İnsanlar Ankara’nın İstanbul’u betonundan kaçıp bu doğaya geliyorlar. Bu doğayı yok edersek, özellikle doğayı korumak ile ilgili yetki alanlar bunu yaparsa bu ülke biter. 1970 lerde 88 tane koy varken bugün 44 koy kalmış. Turizm bakanı burayı yaparsa bu koy olmayacak. Başka bakanların yetkililerin başka koylara inşaat yapmasına nasıl engel olacağız? Nüfuzunu, gücünü kullanıp tahsis alarak inşaat yapıyor. Burada çıkacak hafriyat nereye gidecek? 30 km. ormanlık alan yok edilecek. Buranın yeniden eski haline gelebilmesi için 300 yıl geçmesi gerekiyor. Bu tesisin yapılmasını halkın karşı çıkılmasına rağmen yapılmasını kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz.
Bige Karan (Dernek başkanı): Bodrum’u korumak için dernek kurmak zorunda kaldık. 125 bin metrekarenin tek bir metrekaresine bile çivi çakılmasını beton dökülmesini istemiyoruz.
BOYD Başkanı toplantıyı terk etti
Bodrum Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği (BOYD) Başkanı Serdar Karcılıoğlu; Bodrum’un Mavi yolculuk sayesinde dünya markası olmadığını, kentin bu tür markalara ihtiyacı olduğunu söyleyince, büyük tepki gördü. Karcıoğlu, tepkiler üzerine toplantıyı terk etti.
Bu yılın başlarında otel projesi için imar değişikliğine gidilmiş; 25 dönüm alan için ek inşaat izni verilmişti. Bakan Ersoy da kaçak otelleri için imar barışı uygulamasına başvurduğunu açıklayarak “Çok büyük avantaj, niye kaçırayım? Rakamlar yüksek değil. İşletmelerin yarım sezonluk kârı” demişti.

Lisanssız elektrik düzenlemelerinde değişiklik yapıldı
Üst sınır 5 MW’a çıktı, öztüketim için kurulan tesislere 10 yıl aktif enerji bedeli uygulanacak

resmi-gazete.jpg

Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile lisanssız elektrik üretim tesisleri için halihazırda 1 MW olan üst sınır 5 MW’a çıkarıldı.
Ayrıca üretim ve tüketim noktası aynı ölçüm noktasında olan mesken aboneleri ve tarımsal sulama aboneleri için kurulan tesisler ile aynı ölçüm noktası şartı aranmaksızın kamu kurum ve kuruluşları için kurulacak tesislerde üretilen ihtiyaç fazlası elektrik enerjisi için kendi abone gruplarına ait perakende tek zamanlı aktif enerji bedelinin tesisin işletmeye girişinden itibaren 10 yıl süre ile uygulanacağı hükmü getirildi.

Yenilenebilir Enerji Kaynaklarına Dayalı Üretim Faaliyeti Gösteren Tesisler İçin Uygulanacak Fiyat ve Süreler ile Yerli Katkı İlavesine İlişkin Kararda Değişiklik Yapılması Hakkında Karar (Karar Sayısı: 1044) başlıklı düzenlemeye dosyadan ulaşabilirsiniz.
 

Ekli dosyalar

  • 20190510-10.pdf
    1.2 MB · Görüntüleme: 3
Alın size Yeşil Bursa :agla: , Alerjimiz hiç iyileşmiyor , bu değerler ile normale de dönemez :rolleyes:


22925


Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, “Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı’nın (IARC), Hava kirliliğinin akciğer kanserine neden olduğunu ve mesane kanseri riskini arttırdığı” görüşüne yer verdi.
KİRLİLİK 5 KAT ARTTI

“Havaların soğuması ile birlikte, Bursa'da sanayi tesisleri yüzünden zaten kirli olan hava evsel ısınma amacıyla kömürün kullanılmasının etkisiyle daha da kirlendi ve hava kirliliği Bursa'da yaşayanların sağlığını tehdit eder hale geldi. Dün akşam Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hava izleme istasyonu verilerine göre partiküler madde (PM10) konsantrasyonu metreküpte 200 mikrogramı aştı. PM10 için yıllık ortalama sınır değer DSÖ tarafından 20 (mikrogram/mᵌ) kabul edilirken, 2018 yılı için ülkemizde kabul edilen ulusal sınır değerimiz 44'tür. Bursa'da partikül madde nedeniyle gözlenen hava kirliliği DSÖ sınır değerini 10 kat, ulusal sınır değerimizi ise neredeyse 5 kat aşmış durumdadır” diyen Prof. Dr. Kayıhan Pala şöyle devam etti.
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .

HALA BİR EYLEM PLANI YOK
“Bursa'da PM10 kirliliği özellikle son yıllarda çok ciddi bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Yasal düzenlemelere göre PM10 ulusal sınır değeri yılda en çok 35 gün aşılabilir olmasına karşın, Bursa'da yüzlerce kez aşılmaktadır. Anımsanacağı gibi PM10 düzeyi Bursa'da 2016 yılında 151 kez aşılmış ancak Valilik ve Belediye Başkanlığı bu konuda her hangi bir eylem planı yürürlüğe koymamıştı.”
MESANE KANSERİ RİSKİ VAR

“Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC), 2013'de hava kirliliğinin akciğer kanserine neden olduğunu ve mesane kanseri riskini arttırdığını açıklamıştı. Partiküler maddeler (PM), hava içerisinde asılı olarak bulunan katı ve sıvı parçacıkların karışımından oluşan, aerodinamik çapları 10 µm den daha küçük olan partiküller olarak tanımlanmaktadır.
Partiküler madde; gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kentleri etkileyen en önemli kirleticilerden biridir. Özellikle kalp akciğer ve solunum sistemleri başta olmak üzere çok çeşitli sağlık sorunlarına yol açar. Kısa dönem maruziyette; kalp ve solunum sistemi kaynaklı hastane başvurularında artışa, astım ataklarında artışa, yüksek ölüm hızlarına ve iş günü kayıplarına neden olmaktadır. Uzun dönem maruziyette ise; serebrovasküler, kalp ve solunum yolu hastalıkları nedeni ile ölümlere, akciğer kanserinde artışa, çocuklarda astım ve bronşit insidansında artışa, erişkinlerde KOAH insidansında artışa neden olmaktadır. Ayrıca erken doğum, tip II diyabet ve yüksek kan basıncına neden olmaktadır.”
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .

HALK İVEDİ UYARILMALI
“Bursa'da kenti yönetenlerin (Valilik, Büyükşehir Belediyesi ve İlçe Belediyeleri) ivedi olarak halkı uyarması ve hava kirliliğinin azaltılmasına yönelik önlemleri alması gerekmektedir. Alınması gereken önlemler bir çok kez dile getirilmiş olmasına karşın, her hangi bir girişimde bulunulmaması; başta çocuklar olmak üzere Bursa'da yaşayan yurttaşların hastalanmasına ve erken ölmesine seyirci kalınmasına yol açmaktadır.”

Dünya yarın iklim grevinde
Dünya genelinde yarın genç iklim savunucuları 114 ülkede, 1.400 şehir ve kasabada ikinci defa iklim grevine çıkacak. Türkiye'de de iklim grevi 15 farklı bölgede gerçekleştirilecek.
GRETAh.jpg


DUVAR- Dünyanın dört bir yanından gençler liderlerden iklim değişikliğine karşı harekete geçmesi talebiyle yarın 114 ülkede, 1.400 şehir ve kasabada ikinci defa iklim grevine çıkıyor. Türkiye’de de dokuz il, 15 noktadan okul grevi çağrısı yapıldı. Yapılan çağrıda “Okulunuzu, işinizi bırakın ve iklim için greve katılın” denildi.
15 Mart 2019’daki ilk küresel iklim grevinde 1.4 milyon çocuk okula gitmeyip iklim eylemi çağrısında bulunmuştu. 24 Mayıs’ta katılımın daha fazla olacağı ifade ediliyor. Fridays for Future’un (İklim İçin Okul Grevi) açıkladığı verilere göre, iklim grevine en fazla şehir ve kasabayla katılan ülkeler Almanya (215), ABD (159), Birleşik Krallık (141) ve İsveç (116).
Okul grevleri Türkiye’de de 15 Mart’tan beri düzenli olarak yapılıyor. Türkiye’de çocuklar 24 Mayıs Cuma günü iklim eylemi için okulu kırıp karar vericilerden hemen harekete geçmelerini talep edecek.
İKLİM GREVİ TÜRKİYE’DE 15 FARKLI NOKTADA
Bu cuma günü gerçekleşecek toplu grevden önce, aralarında Greta Thunberg’in de bulunduğu bir grup genç iklim savunucusunun bir sonraki küresel iklim grevi ve eylem haftasının, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres başkanlığında 23 Eylül 2019’de toplanacak BM İklim Eylemi Zirvesi’nin hemen öncesinde, 20 Eylül’de yapılması için çağrıda bulunması bekleniyor. BM Genel Sekreteri Guterres dünya liderlerinin gençlerin çağrılarına yanıt verecek somut eylem planları ile zirveye katılmaları gerektiğini ifade etmişti.
Türkiye’de okul grevleri 15 Mart 2019’da başlamıştı. O tarihten beri İstanbul başta olmak üzere birçok farklı şehirde genç iklim savunucuları enerji politikalarının değişmesini, sera gazı emisyonlarının acil önlemler ile azaltılmasını ve Paris Anlaşması’nın ortaya koyduğu 1,5 C derece hedefi için ülkelerin hemen şimdi harekete geçmesini talep ediyor.
24 Mayıs’ta genç iklim savunucuları, Adıyaman, Ankara, Antalya, Ayvalık, Bodrum, Çıralı, Dalyan, İzmir, İstanbul, Malatya ve Samsun’da iklim krizinin aciliyetine dikkat çekecekler. Anketlere göre, Türkiye’de iklim değişikliğinden endişeli eden sadece çocuklar değil. Türkiye’de her dört kişiden üçü iklim değişikliğinden endişeli, nüfusun yüzde 83’ü temiz enerji dönüşümü talep ediyor. Her 10 kişiden altısı ise etkilerin şu anda ülkemizde hissedildiğini ifade ediyor. (Kaynak: Yeşil Gazete)
 
Moderatörün son düzenlenenleri:
Kızıl Geyikler Vurulmak İçin Açık Artırmayla Satışa Çıkartıldı


Tarım ve Orman Bakanlığı Bursa 2. Bölge Müdürlüğü'nün Fatih Sultan Mehmet Bulvarı'ndaki toplantı salonunda ihale yöntemiyle, 10 Haziran 2019 günü saat 11.00'de yapılacak olan satışta, vurulacak her bir geyik için 14 bin lira ödenecek.

HEDEF AV TURİZMİNİ GELİŞTİRMEK

Çalışmanın kent turizminin gelişmesine katkı sağlaması planlanırken, hedefin ise geyiklerin neslini bir seviyede tutarak düzenli hale getirmek ve av turizmini geliştirmek olduğu açıklandı.

BU YIL 2 GEYİK AÇIK ARTIRMAYA ÇIKARILDI

Bir geyiğin en fazla 15-16 yıl yaşadığı ifade edilirken, 2004 yılı ve sonrasında av turizmi kapsamındaki av organizasyonlarından en az ikisinin yabancı avcılar için düzenlendiği bildirildi. Yoğun talep üzerine önceki yıllarda birçok yaşlı geyik satışa çıkarken, bu sene rakam 2 adet olarak belirlendi.

22956

Kaynak :
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .
 
Türkiye'de sigara tüketimi geçen yıl rekor kırdı
© Fotoğraf: DHA
08:52 28.05.2019
Türkiye'de sigara tüketiminde geçen yıl rekor kırıldığı anlaşıldı. Uzmanlar Cumhuriyet tarihinin en yüksek tütün tüketiminin 2018'de yaşandığını belirterek, "Geçen yıl toplam 118.5 milyar adet sigara tüketildi" dedi.
11 yıl önce başlayan dumansız hava sahası uygulamasıyla birlikte azalan sigara tüketimi geçtiğimiz yıl patlama yaşadı.
Milliyet gazetesinden Mert İnan'ın haberinde görüşlerine yer verilen Çocuk Göğüs Hastalıkları uzmanı Sağlığa Evet Derneği Başkanı Prof. Dr. Elif Dağlı, Cumhuriyet tarihinin en yüksek tütün tüketiminin 2018'de yaşandığını ve sigarayla mücadelede gevşemeler olduğu uyarısında bulundu.

Sigara dumanı

© AA/
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .

Dağlı, "Geçen yıl maalesef toplam 118.5 milyar adet sigara tüketildi. 2018'de kişi başına 1400 sigara düştü. Türkiye'de yaşanan siyasi ve ekonomik durumlar tütün kontrolünü ihmal etmemize neden oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu mücadelede yalnız bırakılmış durumda. Tütün endüstrisi çok güçlü ve Türkiye'ye yeni ürünlerle saldırmaya devam ediyorlar. Sanki bürokraside gizli bir el mücadeleye sekte vurmak için çalışmalar yürütüyor" dedi.

Sigara kartellerinin elektronik sigara ve isitılmış tütün ürünleri üzerinden piyasayı yeniden ele geçirmek için uğraş verdiklerini dile getiren Prof. Dr. Dağlı, "Endüstri, Türkiye'ye girmek için Kıbrıs'ı kullanıyor" dedi.
Prof.Dr.Dağlı, "Yasak olmasına karşın elektronik sigara ve ısıtılmış ürünler Kıbrıs'tan kaçak getirilip, internetten pazarlanıyor. Yasal olmayan ürün postayla alınıp, telefonla sipariş verilebiliyor ve kapıya kadar getiriliyor. Birileri kelime oyunları ile ısıtılmış tütün ürünlerinin önünü açmak istiyor. Yanmadan tüttürülen ürün bellidir. Yönetmeliğe yanma suretiyle tüttürülen ürün ibaresi konulduğunda gelecekte bu ürünlere izin çıkacağı akıllara gelir" değerlendirmesinde bulundu.
Sağlık Bakanlığı'nın tek başına tütün kontrolünü üstlenmeye çalıştığını, Ekonomi, Maliye ve Tarım Bakanlığı'nın işbirliği yapmadığını söyleyen Prof. Dr. Dağlı, "2000 ile 2018 arasında, tütüne 720 milyon Türk Lirası destek verildi. Nargilelik tütün makinelerine, üretime yatırımlar yapılırken. Endüstri atakta. Biz, ekonomi ve siyasetle uğraşırken endüstri gençliğimizi elden götürüyor" ifadelerini kullandı.

1039025408.jpg

© DHA/
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .

ELEKTRONİK DAHA AZ ZARARLI DEĞİL


Sigarayı bırakmak için elektronik sigaraya başvuran kişilerin kandırıldığını ortaya koyan bir çalışmanın sonuçları da açıklandı. Elektronik sigara kullanan ve başarısız olan kişiler ile profesyonel sigara bırakma hizmeti alanların sonuçları, Seyhan Devlet Hastanesi'nden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Ayşe Turan ile Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nden Uzman Dr.Pelin Duru Çetinkaya'nın araştırması ile ortaya konuldu.
Araştırmada tütün endüstrisinin, taktik değiştirerek dumansız tütün ürünleri ile elektronik sigaraları piyasaya sürdüğü, bu ürünlerin sigaraya göre daha az zararlı ürünler olduğu ve sigara birakma ürünü gibi lanse edildiğine dikkat çekildi. Araştırma kapsamında e-sigara kullanan 109 kişiyle görüşme yapıldığı, e-sigara bağımlılarının yalnızca yüzde 5.5'inin (6 kişi) sigarayı bıraktığı ancak bu kişilerin 4 ay geçmeden yeniden sigaraya başladığı ortaya konuldu. E-sigaraların, sigara bıraktırmada etkili olmadığı, farmakolojik tedavi ile sigara bırakma başarısının yüzde 43.1 olduğu belirtilirken, polikliniklerinde hastalara motivasyonal destek, yakın takip ve gerektiğinde uygun farmakolojik destek verildiğine dikkat çekildi.
 
Mersin PopFest Caretta Carettalar için Ertelendi
Mersin'de caretta carettalar'ın yumurtlama dönemine denk gelen pop müzik festivali çevrecilerin çağrısıyla ertelendi. MESİAD Başkanı, "Canlıların yaşam hakkı her şeyden önce gelir" dedi.
İstanbul - BİA Haber Merkezi
28 Mayıs 2019, Salı 17:42
Mersin'in Mezitli ilçesindeki 100. Yıl (Gümüşkum) Tabiat Parkı'nda gerçekleştirileceği duyurulan PopFest 2019, caretta caretta'ların yumutlama alanında olduğu için tepki çekmişti.

Aleyna Tilki, Simge, Hande Yener, Demet Akalın, Murat Dalkılıç ve Fettan Can gibi birçok ünlü popçunun sahne alacağı organizasyonun yaratacağı ses ve ışık kirliliğinin sahile çıkan caretta ve yeşil deniz kaplumbağalarını olumsuz etkileyebileceği üzerine kentte yaşayanlar, hayvanseverler ve bazı sanatçılar, etkinliğin başka bir yerde yapılmasını istedi.

Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan, Mersin Sanayicileri ve İş Adamaları Derneği (MESİAD) Başkanı Hasan Engin ve PopFest'in organizatörlerinden olan iş insanı Hüseyin Çalışkan konuyu TBMM gündemine de taşındı.

"Yaşam hakkı önce gelir"
Toplantı sonrası açıklamalarda bulunan Hüseyin Çalışkan, festivali ertelediklerini belirterek, "Konuya duyarlılık gösteren MESİAD Başkanımız Hasan Engin'e, Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan'a, çevreye ve doğaya sahip çıkan Mersin kamuoyuna teşekkür ederiz" dedi.

MESİAD Başkanı Hasan Engin ise şu ifadeleri kullandı:

"Türkiye'nin her tarafından yoğun ilgi ile karşılaşacak bu etkinlik Mersin'in tanıtımı için önem taşıyor. Organizasyon aynı zamanda kentteki esnafın para kazanmasını ve otellerdeki doluluk oranının artmasını sağlayacak ama canlıların yaşam hakkı her şeyden önce gelir. Bu nedenle bir araya gelip organizasyonun ileri bir tarihte yapılmasına karar verdik."

WWF de tepki göstermişti
WWF-Türkiye, 5-7 Haziran'da Mersin'deki Gümüşkum 100. Yıl Tabiat Parkı'nda düzenlenecek müzik festivalinin yerinin değiştirilmesi için yerel yönetimleri, sanatçıları ve izleyicileri duyarlılıklarını göstermeye çağırmıştı.

Künye: Deniz Kaplumbağası


Türleri: Dermochelys coriacea, Eretmochelys imbricata, Lepidochelys kempii, Lepidochelys olivacea, Chelonia mydas, Caretta caretta, Natator depressus
Yaşam süresi: 25-50 yıl.

Yaşam alanı: Açık okyanuslar, kıyı habitatları özellikle tropikal ve ılıman bölgeler.

Bulunduğu yer: Hint Okyanusu, Atlantik Okyanusu, Pasifik Okyanusu, Karayipler, Akdeniz.

Durumu: 7 deniz kapumbağası türü Nesli Tehlike Altındaki Türlerin Ticaretine İlişkin Sözleşmesi’nin (CITES) Ek1 Listesi’ndedir ve ticareti yasaktır. Natator depressus hariç tamamı Dünya Doğayı Koruma Birliği (IUCN) Kırmızı Listesi’ndedir ve farklı derecelerde nesilleri tehdit altındadır.

Türkiye'deki yuvalama kumsalları: Türkiye’nin Akdeniz kıyılarında belirlenmiş ve resmî olarak kabul edilmiş 21 yuvalama kumsalı bulunuyor. Bu kumsallar batıdan doğuya şöyle: Ekincik, Dalyan, Dalaman, Fethiye (Muğla), Patara, Kale, Kumluca, Çıralı, Tekirova, Belek, Kızılot, Demirtaş, Gazipaşa (Antalya), Anamur, Göksu Deltası, Alata, Kazanlı, Davultepe (Mersin), Akyatan, Yumurtalık (Adana) ve Samandağ (Hatay).

Kaynak: WWF

(PT)

Screenshot_2019-05-28-19-09-00.pngScreenshot_2019-05-28-19-09-00.png
 
Merhaba arkadaşlar havayolunda Tehlikeli Mdde kazası ve DGR Eğitimi önemi ÖRNEK BİR KAZA
HAVADA TEHLİKELİ MADDE KAZASI (DGR ACCIDENT )
Havayolu şirketi : Pan American World Airways Boeing 707-321C
Kaza Tarih 3 kasım 1973
Yer : Kaliforniya’daki bir elektronik firması İskoçya’ya yedek parça, malzeme ve kimyasal madde gönderiyor.Aynı firmanın New Jersey’deki fabrikası da, 5 ‘er litrelik şişelerde nitrik asit bulunan 160 ağaç kutuyu gönderiyor.Farklı noktalardan gelen gönderilerin tamamı New York’da birleştiriliyor ve taşıyıcıya AWB’de “electric appliancess (elektrikli aletler) olduğu beyan ediliyor.Paletler hazırlanırken kargo personeli paketlerin uçak içi istiflenmesinde zorluk çektiği için yükleme şefi personele “THIS WAY UP” etiketlerini dikkate almadan bazı ağaç kutuların yan yatırılmasını söylüyor.
KAZA Tüm ağaç kutularda olması gereken etiketler çoğunda görülmüyor.
Paketler üzerinde içeride tehlikeli madde olduğuna dair hiçbir işaretleme de yok. NOTOC hazırlanıyor ancak kaptana imzalatılmadan evrak çantasına konuluyor.Düz uçuşa geçildiğinde duman oluşuyor.Pilotlar elektrikle ilgili bir problem olduğunu düşünerek kaynağı izole etmeye çalışıyor.Ardından New York’a geri dönmeye karar veriyorlar. Ancak duman o kadar fazlalaşıyor ki Boston’a acil inişe geçtikleri anda uçak parçalanıyor. 3 kişi hayatını kaybediyor.
Dumanın Nedeni Şişelerdeki akma uçak düz uçuş yüksekliğine varıncaya kadar başlamamış.Ancak kargo kompartmanı ile şişe içindeki basınç farkından dolayı asitin, hafifçe gevşemiş kapaktan dışarı sızdığı tespit edilmiş.Nitrik asit talaş ile reaksiyona girmiş ve yanma başlamıştır.
ALINACAK Ders eğer gönderici eğitim almış olsaydı, “Shipper’s Declaration” formunu hazırlardı ve taşıyıcının nitrik asitten haberi olurdu.Eğer paketleyici eğitimli olsaydı, nitrik asit için talaş kullanılmayacağını ve sıvı taşınan paketlerin tamamının “THIS WAY UP- dik tutun” etiketli olması gerektiğini bilirdi.Taşıyıcı personel eğitimli olsaydı “dik tutun” etiketlerini dikkate alır ve uçakta tehlikeli madde olduğuna dair kaptana bilgi verirdi.Eğer ekip daha iyi eğitilmiş olsaydı kargo kompartımanını da kontrol ederdebilirdi .
TEHLİKELİ MADDE TAŞIMACILIĞINDA GÜNÜMÜZDE EN KATI KURALLAR HAVAYOLUNDADIR DGR KURALLARI VE ÇOK SIKI ŞEKİLDE UYGULANMAKTADIR
 

Ekli dosyalar

  • IMG-20190530-WA0012.jpg
    IMG-20190530-WA0012.jpg
    68.3 KB · Görüntüleme: 4
Ağaca zarar veren zanlıya 100 ağaç dikme cezası

İHA
27.06.2019 - 21:25 Türkiye

Mardin’in Kızıltepe ilçesinde yolda yürüdüğü sırada bir ağacı kıran zanlıya mahkeme, 100 ağaç dikme cezası verdi.


Mardin’in Kızıltepe ilçesinde Cumhuriyet Mahallesi Mardin Caddesi’nde kaldırımda yürüyen M.O., dikili ağacı asılarak kırdı. Görüntülerin yayılması üzerine harekete geçen polis ekipleri, çevredeki 12 güvenlik kamerasını incelemeye aldı.
Polisler, ağacı kıran M.O. ile beraberindeki S.A .ve S.O.’yu bulundukları adreste gözaltına aldı. Emniyetteki işlemlerin ardından Kızıltepe Devlet Hastanesi’nde sağlık kontrolünden geçirilen şüpheliler, daha sonra adliyeye sevk edildi.


Hakim karşısına çıkan zanlı M.O.’ya 100 ağaç dikme cezası verildi. M.O., yurt dışına çıkış yasağı ve imza yükümlülüğü adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Diğer iki zanlının ise savcılık sorgusunun ardından serbest bırakıldığı öğrenildi.
 
Porsuk Çayı’nda ‘siyanür’ tehdidi!

Kütahya’nın Gediz ilçesi Murat Dağı’nda özel bir şirkete ait tesislerde siyanür kullanılarak altın ve gümüş araması yapılması için hazırlanan ÇED raporunun onaylanması tepki yarattı. Siyanürün Eskişehir’de Porsuk Çayı’nın yanı sıra Gediz, Banaz çaylarıyla Ankara’nın aralarında bulunduğu 7 kenti etkileyeceği öne sürülürken, raporun iptali için Kütahya Bölge İdare Mahkemesi’ne 60 başvuru yapıldığı belirtildi.

Gediz ilçesindeki Murat Dağı’nda, özel bir şirketin siyanürle altın ve gümüş arama tesisi kurulmasına ilişkin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu, geçen 8 Mayıs’ta bakanlıkça onaylandı.

Devamı için:
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .
 
Gümüşhane'nin merkeze bağlı Karamustafa köyünde maden işletmesinde bozundurma tankından atık barajına taşıma yapan boru kopunca kirli su dereye karıştı.
manset-siyanur-atik-borusu-koptu-siyanurlu-su-dereye-karisti-1563404040.jpg




2fe03724fe7966b511dfcc826b6300ca.jpg

Gümüşhane Valiliği, dereye atık su akışının kesildiğini ve gerekli tüm tedbirlerin ilgili kurumlar tarafından alındığı açıkladı.

Edinilen bilgiye göre, Yıldız Bakır Madencilik Sanayi A.Ş'ye ait maden işletmesinde akşam saatlerinde bozundurma tankından atık barajına nakil yapan borulardan birisi kaynak yerinden koptu. Kopma sonucunda liç tankından atık barajına gitmesi gereken içerisinde çeşitli bozundurulmuş kimyasalların bulunduğu kirli su baraj kenarında temiz yüzey sularının ve yağmur sularının taşınması için yapılmış olan kuşaklama kanalına aracılığıyla dereye ulaştı.

Olayın duyulmasının ardından başta Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü olmak üzere tüm kurumlar alarma geçerken, olay yerinden çeşitli numuneler alınarak tahlile gönderildi.

Gümüşhane Valiliğinden açıklama

Gümüşhane Valiliğinden yapılan açıklamada olay yerinde yapılan ilk incelemede patlayan borunun oluşturduğu olumsuz durumun yaklaşık 2 saat sonra ilgili firma tarafından yapılan müdahaleyle giderildiği ve dereye atık su akışının kesildiği, kuşaklama kanalı ve dereden numunelerin alındığı bildirildi. Açıklamada derede oluşan kirliliğin hangi boyutta olduğu ve oluşturabileceği etkiler yönünden detaylı incelemelere başlandığı, gerekli tüm tedbirlerin ilgili kurumlar tarafından alındığı, vatandaşlara da gerekli bilgilendirmelerin yapıldığı ve yasal açıdan da yapılması gereken işlemlerin tesis edileceği kaydedildi.

Uzmanlar, olayın ardından vadi boyunca yer alan köylerde dereden su alınarak sulama yapılmaması konusunda vatandaşları uyardı.

Olayı sosyal medya hesabından duyuran Gümüşhane TEMA İl temsilcisi Yusuf Oral, "Geçtiğimiz yıllarda da benzer felaketlerin yaşandığı işletmede çevre sağlığından uzak yeterli önlemler alınmadan çalışmalara devam ediliyor. Yapılan onca uyarılara rağmen dikkat edilmemesi TEMA Vakfı temsilciliği olarak Gümüşhane ve bölge halkı adına ciddi endişe duymamıza neden olmaktadır. Maden işletmesinde cevher zenginleştirmek için yapılan siyanür liçi sonrası atık barajına gönderilen ve yüksek miktarda ağır metal içerikli atık çevreye yayılarak Karamustafa deresine ulaşmış durumdadır. Siyanür her ne kadar farklı kimyasallarla bozundurulmuş olsa da siyanür içermesi yüksek olasılıktadır. Konuyla ilgili olarak ilgili kurumların acilen vadi boyunca Karamustafa'dan Torul barajına kadar dereden su kullanımını direk ve dolaylı yollardan engellemesi gerekmektedir. Benzer çevre felaketlerinin yaşanmaması için ivedi olarak denetim ve kontrollerin yapılması gerekmektedir" dedi.

I233392fe03724fe7966b511dfcc826b6300ca.jpg233402334123342
 
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .

Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .

Salda Gölü TOKİ’de ihaleye çıkarılıyor
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .
,
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .
,
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .

Masmavi suyu ve beyaz kıyıları ile Türkiye’nin Maldivleri olarak bilinen Salda Gölü, Millet Bahçesi yapılması için ihaleye çıkarılıyor. Uzmanlar böyle giderse gölün on yıl içerisinde yok olacağını söylüyorlar.
Mahkemenin iptal kararına rağmen 31 Temmuz’da Salda millet bahçesi için ihale yapılacak. Duruma tepki gösteren akademisyen Kesici, “Oraya 30 yılımı verdim fakat anlatamadım. 2-3 milyon yıllık gölü 10 senede kaybederiz. Başka Salda yok. Bize kulak versinler” dedi.
Burdur’un doğal güzelliklerinden olan ve uzmanların ‘ayakkabıyla bile basılmaması gereken bir yer’ olarak nitelediği Salda Gölü’ne millet bahçesi ısrarı bitmiyor. Mahkemenin iptal kararına rağmen planlanan millet bahçesi için 31 Temmuz’da ihale yapılacak. Salda ile ilgili yürüttüğü bilimsel çalışmalarla tanınan akademisyen Erol Kesici, “Ben oraya 30 yılımı verdim fakat anlatamadım. Salda çok hassas bir göl. 2-3 milyon yıllık gölü 10 senede kaybederiz. Yol yakınken vazgeçin” dedi.
SALA.jpg

Erol Kesici, “Salda Gölü’nün güzelliğini sağlayan biyo-mineraller, canlı bir oluşum bu. Dünyada iki noktada böylesi bir oluşum var. Böylesi bir alana millet bahçesi yapmanın amacı nedir? Millet bahçesi yapmakla buraya daha fazla turist çekemezsiniz. Bu şekilde insanları bilinçsizce alana doldurursanız beş yıl para kazanırsınız ama 5 yılın ardından burası yok olur ve ortaya bütün doğal değerleri yok edilmiş çirkin bir alan kalır” diye konuştu.

Geçtiğimiz yıllarda Salda Gölü’nde dalgıçlarla yaptıkları inceleme sırasında, göldeki tatlı su süngerlerinin ve planktonların giderek azaldığını gözlemlediklerini kaydeden Kesici, “Bu yapılar kendiliğinden oluşmuyor. Gölün çevresinde bunu etkileyen bazı unsurlar var. Eğer biz biyoloji bilimine inanıyorsak bu beyaz yapıları kaybedeceğiz. Dokunurken bile özenle davranılması gereken bir alana millet bahçesi yapmanın ne tür bir getirisi olacak, bize bunu söylesinler. Zaten Salda Gölü çevresinde alabildiğine bir işgal söz konusu. Bu işgale son verilip alanın düzenlenmesi gerekirken üzerine bir de millet bahçesi yapmak kabul edilebilir değil” görüşünü dile getirdi.
Kaynaklar:
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .

Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .
 
Ülkede nerden tutsak elimizde kalıyor. Sözde firmaların çevreye verdikleri zararları azaltmak için çevresel faaliyetleri denetleyen de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı; olur olmadık her yere, korunması gereken hassas alanlara bile, inşaatları ve 'millet bahçelerini' yaptıran da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı. İşin kötüsü, bizim her şeyimizi denetleyip yaptırım uyguluyorlar da; asıl bu faaliyetlerin denetlenmesi gerekmez mi? Binlerce ağacın kesilmesi, doğal güzelliklerin talan edilmesi çevreye verilen en büyük zarar. Aklım almıyor, vicdanım el vermiyor.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst