yaralıların harp alanlarından toplanmasının günler aldığı eski büyük savaşlarda, askeri hekimler tetanoz, kangren gibi ölü dokulardan ya da tam iyileşmemiş yaralardan türeyen hastalıklarla ilgili tuhaf bir ilişkiyi farketmişler. yaralarına sinek larvaları yerleşmiş (yani yaraları kurtlanmış) yaralılar bu tür ölümcül enfeksiyon hastalıklarından daha az zarar görerek kurtuluyorlarmış. yaralardaki larvalar ölü dokularla beslendiğinden yaraların septikleşmesini ve tam dezenfekte olmadan üzerinin kabukla kapanmasını engelliyorlarmış.
daha sonra tedavilerde de kullanılan (house md izleyenleriniz 2. sezondan hatırlayacaktır) bu yöntem tıp literatüründe onaylı alternatif tedavilerden biri.
eyüp peygamber meselinde de benzeri bir durum var. tanrının sabrını sınadığı peygamber kurtlanan yaralarına bile aldırmaksızın şükretmeye devam eder. asla isyan etmez. sonuçta hastalıkları geçer, onu o zor gününde bırakmayan hanımıyla daha sonra zengin ve sağlıklı bir ömür sürer. bu hikayedeki püf noktası ise aslında musibet gibi görünen o kurtçukların ölü dokuları tüketen ve enfeksiyonlara yaşam alanı bırakmayan şifalı tedavinin ta kendisi olmasıdır. isyan edilecek bir duruma yol açmıyor sinek familyası, bilakis dertlerin çaresi.
bu arada sinekler ekosistemde çok önemli bir alanı işgal ediyor. işgalden kastım olumsuzluk değil, biz de ekosistemde bir yer işgal ediyoruz. hatta sineklere kıyasla çok dafa fırsatçı ve istismarcı bir türüz diyebilirim gönül rahatlığıyla. çünkü sinekler besin zincirinde insanınkiyle kıyaslanamayacak kadar önemli bir boşluğu işgal ediyor. durgun sulardaki mikroorganizmalarla beslenip depoladıkları enerjiyi büyük omurgalı kara avcılarına ve yüzey balıklarına besin olarak sunuyorlar (bunu isteyerek yapmıyorlar tabii ki ama olsun).
kimse söylemez ama sulak alanların tür çeşitliliği ve enerji bereketi konusunda diğer nişlerden çok daha üstün olmasının sebebi de bu küçük dirençli biyolojik makinelerden bolca barındırması.
sivrisineklerin hemen hemen hepsi hayatları boyunca kanla beslenmeden yaşayıp üreme yeteneğine sahip. durgun ve m.o. içeriği bol bir sudan üreyip bazal metabolizmada yaşayıp sonraki nesli üretecek kadar dirençliler.
150 milyon yıllık evrimlerinin son 90 milyonluk kısmında pek az değişmiş olmaları, mükemmeliğe yakınsamak konusundaki başarılarının en büyük göstergesidir.
velhasıl-ı kelam, sineksiz/sivrisineksiz bir dünya düşünemiyorum.