• Sayın Üyeler,

    Site görünümünün gündüz açık renk tema, gece koyu renk tema olacak şekilde otomatik değişmesini sağlayan bir düzenleme yapılmıştır. Görünümün otomatik değişmesini istemiyorsanız, bu ayarı hesap tercihlerinizden kolaylıkla değiştirebilirsiniz. Açık/Koyu temalar arasında ki geçişin otomatik olmasını istemeyen üyelerimiz üst menüde yer alan simgeler yardımıyla da kolayca geçiş yapabilirler.

    Site renklerinin günün saatine göre ayarlanmasının göz sağlığına faydaları olduğu için böyle bir düzenleme yapılmıştır. Fakat her üye görünüm rengini tercihine göre kullanmaya devam edebilecektir.

Küresel Isınmayı Yavaşlatmak!

Fatih Özcan

Site Kurucusu
Katılım
7 Aralık 2008
Şehir
Yurt Dışı
Firma
ABL Group
http://www.cepecevre.com/pictures/1175119468.jpg
Dünyada yenilenemeyen fosil kaynaklara dayalı geleneksel endüstriyel üretim ve tüketim ve onların doğada eriyemez katı ve sıvı atıkları artmaya devam ettiği sürece, küresel ısınma boyutlarının daha kötü kontrol edilemez duruma geleceği bilinmektedir. 'Küresel Isınma' ve küresel ısınmanın tetiklediği 'Su' sorunları giderek artacağı gerçeği ile yüz yüzeyiz. 'Gelecekteki en büyük küresel sorun temiz su sağlanması' söyleminin artık kaçınılmaz bir olgu olduğu Şubat 07 de dünya kamuoyuna iklim uzmanları tarafından açıklandı. Bundan böyle ulusal ve uluslararası radikal sürdürülebilir endüstriyel gelişme için önlem alınmazsa, tüm dünyada su hakları ve ihlalleri üzerine önce komşular, sonra kentler, daha sonrada ülkeler arası sorun olmaya devam edeceği, hatta yakın gelecekte 'Su Savaşları' çıkacağı açıktır. Türkiye'nin 'Su' politikası, yaşadığımız güncel sosyal felaket olan Küresel Isınma olgusu düşünülmeden oluşturulmamalıdır. Bu iki olgu birbiriyle ilintili olup kendi başlarına tek, tek ele alınıp sorunlar çözülemez. Türkiye mediasında, 'Su' üzerine yapılan toplantılarda, söylemlerde, küresel ısınma ile ilgili çelişkili düşüncelerde, doğaya karşı şiddet içeren projelerin, politikaların uygulamaların güncelliğini sürdürmekte olduğunu görüyoruz. Küresel ısınmayı oluşturan neden; artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak için başvurulan yenilenemeyen fosil enerji kaynaklarına dayalı yapılan endüstriyel üretim, yapay gübre ile güdülen tarımsal üretim, yanlış sulama politikaları, yapı üretimi ve kentleşme olgusu, hava, deniz, kara trafiği ve tüketim sürecinde meydana gelen katı ve sıvı atıkların yarattığı kirliliktir. Fotosentez olgusu ile CO2 gazı ile beslenen yeşilliklerin bulunduğu ormanlar, yeni yapılaşma için kullanılıp tüketilmektedir. Bu da küresel ısınmayı daha hızla artırmaktadır. Gün ve gün önemli küresel çevre sorunlarımızın birçoğunun kökü yereldir. Ancak artan dünya nüfusu, tüketim ve kirlilik küresel boyutlara ulaştığı için 'onlardan bize ne, biz kendi çıkarlarımıza bakalım' diyerek kendimizi bu küresel olgudan soyutlamamız mümkün değildir. Tam tersine küresel düşünüp yerel tavırlar almak zorundayız. 'Küresel düşün, yerel eyle' sloganını tekrar anımsamamız gerekiyor. İnsan ölçeğini aşan doğanın ekolojik dengesini bozan, giderek bulunduğu yerlerin sosyal, kültürel, ekolojik dengesini bozup kuraklaştırıp çölleştiren devasa barajlarla su depolama sorununu kapatabilmeyi düşünmek yine aynı hataların yapılıp bir türlü aşılamadığı kısır döngüdür. 'Geleneksel modernleşme' politikasıdır. Bu küresel felaketi göz ardı edip, inatla, Türkiye'deki teknokratların gelişme veya modernleşme deyince 'Su' sorununu hemen barajlarla çözümlemesine gittiği görülmektedir. Yakınlarda, iMP ve Arkitera'nın 'Su' konusunda düzenlediği bir toplantıda teknik kadrodan oluşan katılımcıları barajlarımızın yetersizliğini anlatıp, yeni baraj projeleri ile İstanbul'un su sorununun 2040 yılına kadar çözüldüğü anlatıldı. Kendi politikalarına destek olarak Çin'de Yangtze ırmağı üzerinde kurulan, bu gün aydan bakıldığında bile görülebilen yeryüzünün en büyük baraj yapı(sı) olan 'Three Gorges' övgü ile sunuldu. 'Three Gorges' Çin Cumhurbaşkanı Jiang'ın baraj inşasının kutlama gününde yaptığı konuşmada 'Yangtze ırmağının yolu değiştirildiği bugün ülkemizin 'modernleşme' tarihindeki en büyük günüdür' söylemi ile toplantıya katılan teknokratların modernleşme ideolojilerinin uyumluluğunun örtüştüğü görüldü. Meksiko kentinden sonra ikinci büyük metropol olarak belirtilen İstanbul'da 'Asit Yağmur' olmadığı savunuldu. Küresel ısınma olgusunu İstanbul'da dahil olmak üzere yeryüzünün her bir yerinde yaşadığımız unutulmuş gibiydi. Bugün 'refah toplumuna ulaşmak' için uğraşan üçüncü dünya ülkelerinin yaşam standardı kuzey Amerika yaşam standardı seviyesine getirildiğinde endüstriyel üretimin 5 veya 10 kat daha artarken, beraberinde (WCED 1998) bu büyümeye neden olacak kaynak stoklarının azalması (örneğin: fosil enerji kaynaklar, deniz ürünleri, orman ürünleri) hayatta kalmamıza destek olan sistemlerin kalitesinin bozulması (örneğin: ozon azalması, küresel ısınma, asit yağmur) ile tüm dünyanın kuzey Amerika'lılar gibi tüketip kirletmesi olanaksız görülmektedir. 'Küresel Isınmayı' azaltmak için alternatif 'sürdürülebilir ulusal ve uluslar arası gelişme politikalarını' kurup uygulamamız gerekmektedir. Sürdürülebilir gelişmenin tanımı ise şimdiki ihtiyacımız olan her şeyi gelecek nesillerin ihtiyaçlarına zarar vermeyecek bir şekilde yapılmasıdır. Birçok insan sürdürülebilir gelişmeye 'çevresel koruma' veya sürdürülen ekonomik gelişme olarak bakmaktadır. WCED komisyonu(1998) raporunda kuzey Amerika hayat standardı için endüstriyel üretimin 5 veya 10 kat daha artırılması ancak sürdürebilir gelişme ile olabileceğini bildirdi. Sürdürebilir gelişmenin de yeni endüstriyel 'Zero Emission' / '0 Emisyon'/'salgı(sız)' görüşü ile gerçekleştirilmesi gerekmektedir. 'Zero Emmision' kimler için ne anlam kazanmaktadır? Tüm dünyadaki yaşayan insanların içinde bulunduğu 'küresel ısınma' olgusunu tekrar değerlendirip alternatif ''Zero Emmision' görüşüne başvurup sorunu bu strateji ile çözmeyi kabul edenler içindir. 'Zero Emmision' üretimin bir uzantısı olup, kalite(hatasız), anlık(envantersiz)ve müşteri hizmeti(hatasız)üzerinde odaklanmaktadır. - Endüstri için Zero Emmision yeni teknolojilerin geliştirilmesinde ve ürünlerin sürdürülebilir olabilmesinde - Büyük firma yöneticileri için Zero Emmision ham maddelerin üretiminin gereksiz artmasında - Büyük firma stratejileri için Zero Emmision daha önce kullanılmış 'atık' malzemeyi esas alarak yeni geri dönüşüm yapabilen iş sektörleri yaratılmasında - Ekonomistler için Zero Emmision dünya ekonomisinde çevre sorunlarına giderecek yeni sektör kimliği altında gelecek iş imkanları yaratmasında - Bilim Adamları/Kadınları için Zero Emmision geleneksel ve alternatif teknolojilerin harmanlanması ile araştırma takvimine yeni birçok disiplinler yaratmasında - Üçüncü dünya ülkeleri için Zero Emmision eskisinden farklı yeni buluşlarla fakirlik, işsizlik, sağlık ve çevre sorunlarının tanımında - Çevreciler için Zero Emmision yeni radikal yaklaşımlarla kirlilik sorunlarının azaltılmasına vadeden: endüstri ile doğayı taklit edip 'zero' atık yaparak-'küresel ısınmanın' durdurulmasında veya yavaşlatılmasında - Politikacılar için Zero Emmision kritik güncel olayları bir arada tutarak yeni izlenecek politikaları bu özel çerçeve içinde oturtulmasında - Tasarımcılar için Zero Emmision basit değişikliklerle var olan yapı teknolojisi ile zararın en aza indirilebilmesini öneren yeni alternatif sürdürülebilir teknolojilere başvurmasında Japonya'da 1994 de başlatılan 'Zero Emmision' araştırmaları ile yürütülen ve gerçekleşen pilot projelerin yanı sıra ticari endüstriyel uygulamalara örnek, Namibia'da Bira Üretim Fabrikası. İngiltere'deki Ashton Hayes' de yaşayan halk kendilerine dünyadaki 'ilk karbonsuz köy', Costa Rica kendisine ilk 'karbonsuz ülke' olma hedefi koyarak küresel ısınmayı engelleyici ilk adımları atarak sürdürülebilir yaşama başladıklarını görüyoruz. Bugün, küresel ısınmaya en fazla katkısı olup, Kyoto sözleşmesine henüz imza atmamış ABD'de, Dünya Sürdürülebilir Gelişme Ticaret Topluluğu, Washington'da bir ofis kurarak, 'sürdürülebilir gelişme' üzerine uzun zamandır çalışan büyük ticari liderlerle birlikte daha yakın çalışabilmek için yeni bir adım daha atmış olduğunu biliyoruz. Türkiye'nin küresel ısınmayı engellemesi ve azaltılmasına katkıda bulunması için hiç beklemeden kendisine 'karbonsuz ülke' olma hedefini koyarak çevre bilinçli sürdürülebilir gelişme politikaları saptayıp, bu yaşam/tüketim tarzına geçmesi gerekmektedir. Görüldüğü üzere hala alternatif çözümlerimiz var. Eğer geç kalırsak, bizlerden sonra gelecek nesillere sıcak ve kurak bir dünya, kaybolmuş deltalar, yükselmiş deniz seviyesi, daha tehlikeli güneş, daha az ekilebilir toprak, daha fazla insan, türü tükenip azalan canlı varlıklar, miras kalmış zehirli atıklar ile doğal güzelliklerini yitirmiş bir dünya kalacaktır. Böyle bir dünyada yaşama şansına sahip olanlardan, geçmiş nesilleri affetmelerini bekleyemeyiz

ÇepeÇevre
 
Üst