http://cekud.org.tr/h_img/04_Bir_yudum_su_Bir_can.jpg
Yaşam demek ben demek değil biz demek. İnsan olmanın farkı sadece düşünebilmek ve konuşabilmek olmamalı. Gittikçe bencilleşen şehir yaşamında bir bencillik daha yapıp sokak hayvanlarını kendi hallerine terketmeyelim. Şehir ekolojisinin ayrılmaz birer parçası olan kuşlara ve evcil hayvanlara kapımızda penceremizde ve gönlümüzde bir yer açalım.
Penceremize konan bir kuş, bahçemize atlayan bir kedi bir damla suya, birkaç ekmek kırıntısına muhtaç olabilir. Dostlarımızı kucaklayan şefkat ve merhamet duygularımız şehrimize emanet edilen dilsiz hemşehrilerimize de kucak açmalı. Sokak hayvanları ve kuşları yemlemek ve tedavi etmek için vakıflar kurmuş, hastaneler açmış bir medeniyetin devamıyız. Kuş evleri, sadaka taşları kalmadı ama bir yudum su, bir lokma ekmekle bu adeti devam ettirmek mümkün. Bu sıcak yaz günlerinde kapımızın önüne koyacağımız bir su kabı ya da penceremizin önüne koyacağımız bir yemek kabı bizim de sadaka taşımız olabilir. Tabii ki çevreyi kirletmeden, tabii ki nimete saygısızlık etmeden.
Hayat denge olursa güzeldir. İnsan denen varlık tek düzelikten, tek seslilikten rahatsız olmaktadır. Makine ve araç gürültüsünden başka ses olmayan şehirlerde psikolojik rahatsızlıklar daha fazla olmaktadır. Monoton renkler insan ruhunu daraltmakta, kuş sesleri, doğa renkleriyle bezeli çevrede yaşayan insanlık daha dingin ve uyumlu bir yaşam göstermektedir. Zor durumda kalmış yaşamlara yardım etmek, bizlerin olduğu kadar çocuklarımız için de terapi olacak, onların kişisel gelişimine destek ve katkı verecektir. Sokak hayvanlarına bu açıdan verilecek destek, geleceğimize, insanlığımıza destek demektir. Az sadakanın çok belayı defedeceğini unutmayan nesillerin çocukları olarak, sofra kırıntılarının dahi bazı canlılara hayat verebileceğini göz önünde tutarak herkesin yapabileceği ufacık da olsa bir şeyler olabileceğini göstermemiz gerek.