• Sayın Üyeler,

    Site görünümünün gündüz açık renk tema, gece koyu renk tema olacak şekilde otomatik değişmesini sağlayan bir düzenleme yapılmıştır. Görünümün otomatik değişmesini istemiyorsanız, bu ayarı hesap tercihlerinizden kolaylıkla değiştirebilirsiniz. Açık/Koyu temalar arasında ki geçişin otomatik olmasını istemeyen üyelerimiz üst menüde yer alan simgeler yardımıyla da kolayca geçiş yapabilirler.

    Site renklerinin günün saatine göre ayarlanmasının göz sağlığına faydaları olduğu için böyle bir düzenleme yapılmıştır. Fakat her üye görünüm rengini tercihine göre kullanmaya devam edebilecektir.

Kendimi ihbar ediyorum

Fatih Özcan

Site Kurucusu
Katılım
7 Aralık 2008
Şehir
Yurt Dışı
Firma
ABL Group
kirca.jpg
Eğer konuştururlarsa beni, oğlumun evlendiği gün şunları söylemeyi düşünüyorum:
Üç oğlum bir kızım var malumunuz. Oğullarımdan küçük olan yani Umut Kırca 15 Temmuz’da Bodrum’da mütevazı bir törenle evlenecek.
Evlilik törenleri önemlidir, kolay unutulmaz. Ardından ilk çocuğunun doğumu unutulmaz. Tavuk kadar bir şeyi getirip tutuştururlar eline, ne yapacağını bilemezsin, kolunu kanadını koparacağım diye korkarsın... Ya düşürürsem, ya ona zarar verirsem... Çünkü o küçük, bana ihtiyacı var...
O elinde kanadından tuttuğun tavuğun her zaman sana ihtiyacı olacak. Sadece küçüklüğünde değil, büyüyünce de... Ta ki sen ölene dek onu elinden düşürerek de ona zarar verebilirsin, iyi yetiştirmezsen de ona zarar verirsin. İlkelerin olmalı, onurlu olmalısın, vazgeçemeyeceğin değerlerin, ödün veremeyeceğin inançların ve görüşlerin olmalı. Seni sen yapan bu değerleri öğretmelisin ona. Öğretmelisin ve karşılığını da beklemelisin. Elbette ki küçüğünü büyüğünü sayacak, her türlü canlıya sevgiyle yanaşacak. Özgür ve dürüst olacak. Özgür olabilmesi için başkalarının özgürlüğüne de saygı duyacak. Hayat sadece kuru fasulye ve pilav yemekten ibaret değil. İnsan, ülkesi özgür olmadan kendisi de olamaz... Bu önemli... Kendi haklarını koruyacaksın, çiğnetmeyeceksin. Ancak ülken özgür olursa, sen de olursun. Özgürlük kolay elde edilemez, çaba göstereceksin. Sen T.C. vatandaşısın sen doğduğunda, özgürlüğü kucağında hazır buldun. Bilmelisin ki, onun senin kucağında olması için baban mücadele verdi. Deden de, atan da... Binlerce, milyonlarca insan şehit oldu bu uğurda. Ben çocukken Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’sini dikkatle okurdum. Bana hitap ettiğini düşünürdüm. Bana Cumhuriyeti koru diyordu... Ben de sana diyorum...
Düğününde, bu özel gecede yaptığım devir-teslim konuşması konuklarımızı memnun etmeyebilir. Böyle bir gecede, böyle bir konuşmaya ne gerek vardı; diye düşünebilirler.
Geçenlerde çok değerli bir dostumun kızının düğün töreninde oradaydım. Sadece konuk değildim, aynı zamanda tanıktım. Hatta daha da fazlasıydım. Sadece o gecelik kızın babası olacağıma söz vermiştim. Yani vekâleten... Yani ertesi gününe kadar... Peki kızın babası yok muydu, vardı. Ölmüş müydü, hayır yaşıyordu. Ama buna yaşamak denirse... Babası özgürlük mücadelesi verdiği için hapisteydi. Hani şu meşhur Silivri’de... Babası yurtseverdi, aydındı, Atatürkçü’ydü, Cumhuriyet sevdalısıydı... Ama ne yazık ki bu sevdası onu kızının evlilik töreninden uzak tutuyordu. Bu nedenle, bu onurlu babalık görevini bana devretmişti bir geceliğine. Benim aklım, hücresindeki arkadaşımdaydı. Arkadaşımın aklı da “kızının düğününde”ydi. Sadece bir mesaj gönderebilmişti. Çünkü telefon açması yasaktı. Mesajı ince bir kâğıda, kurşun kalemle yazmıştı. Kız, babasının mesajını ağlamaklı sesiyle okurken; elindeki ince kâğıt, meltemin etkisiyle, ellerinde tir-tir titreyerek uçuşuyordu. Tıpkı bir beyaz güvercinin rüzgârda süzülmesi gibi...
BOP Eşbaşkanı’ndan söz ediyordu babası. Cumhuriyetin yok edilmeye çalışıldığını anlatıyordu. Artık Atatürk’ten söz etmek yasaktı. Bayramları, Gençliğe Hitabe’si, silah arkadaşı İnönü de yasaktı artık. Gerçekleri yazmak da yasaktı, düşünmek de... Basın susmuştu, insanlar yandaştı. Serbest olan şeyler de vardı. Türkiye’nin bölünmesi, Ordu evlerine mollaların girmesi, tekke ve zaviyeler...
BOP Eşbaşkanı Amerika’nın dediklerine sadece baş sallamamıştı. Bir de sözleşme imzalamıştı. Bu sözleşmeye göre Türk ordusunun etkisi azaltılacaktı. Ortadoğu’da sınırlar yeniden çizilecekti. Diyarbakır bizim topraklarımızda kurulacak bir ülkenin yıldızı olacaktı. Amerika çoktan yola çıkmıştı bile. Bu duruma kim dur diyecek? Ben diyeceğim... Sen dur diyeceksin, öğreteceksin torunum da diyecek. Atatürk’ün benden istediğini bu gece sen devralıyorsun. Ülkene sahip çıkmalısın ki “özgür bir ülkede” torunum da “özgür” olsun. Benden söylemesi; mevcudiyetinin yegane temeli budur. Bu kadar.
İster misin, oğlumun düğününde, torunumun özgürlüğünden bahsettiğim için BOP Eşbaşkanı’nın emriyle beni götürüp özel yetkili mahkemelerin kucağına atsınlar... Hatta oğlumu da ‘babasının oğlu’ diye götürüp atsınlar içeriye... Henüz taslak halindeki torunum nedeniyle gelinimi de alsınlar...
Neden güldünüz? Doğu Perinçek aynı kara zindanda oğluyla birlikte yatmıyor mu? Hadi artık konuşmam bitti, söylediklerim gerçekleşmeden geçelim şu nikâh törenine...
Çevik Bir Paşa yazlık komşumdu. Bir akşam sordum kendisine, oğlum evlenirse şahit olur musunuz diye. “Evet” demişti, ne yazık ki içerde. Kılıçdaroğlu şahit olabilirdi, ama onu da ben istemem. Çünkü BOP Eşbaşkanımızın muhalefet eşbaşkanlığını yapıyor. Görüyorsunuz ya ne günler yaşıyoruz. Şu sandalyeye oturup şahitlik edecek adam bırakmadılar memlekette. Hadi başkan kıy nikahını. Bizim de “Allah” şahidimiz olsun.
Açıklama;
Sayın yetkililer henüz bu suç oluşmadı. Oğlumun düğünü 15 Temmuz’da Bodrum’da. Bu yazı da, benim orada yapacağım konuşmanın taslağı. 15’ine kadar sabredebilirseniz eğer, aynı gece saat 22 gibi düğünü basarsanız, bana suçüstü yapabilirsiniz. Benden duymuş gibi olmayın ama kendimi ihbar ediyorum, haberiniz olsun. Benim gibilerin başını ezmek lazım.

Bir dost...
Not: Bu ihbar hizmetinin karşılıksız kalmayacağından eminim. Ya TRT’de 200-300 bölümlük bir dizi, ya da TOKİ’nin dere yataklarına yapacağı inşaatlarda hissedarlık... Fazlasında gözüm yok...
Sizin sanatçınız...
Şimdi de düğüne davet ettiğim kişilerden gelen telgrafları okuyorum

1. Telgraf
Değerli mümin kardeşim,
Mübarek davetinizi besmeleyle açtım. Peşinen Allah mesut etsin diyorum. Bu gece çocuklarınızın gecesi... Ben 4 diyorum, hatta 4+4+4 diyorum. Aranızda olamayacağım.
Yatsı namazını kaçırmak istemiyorum.
Ben tek başıma gelsem bile 37 zırhlı araç, 9 kurşun geçirmez limuzin, 4 uçak savar, 140 sivil ve 213 koruma ile gezmekteyim. Orada kalabalık etmiş olmayalım. Ayrıca herkesin içki içtiğini biliyorum. Yakında içkiyi de yasaklayacağım, nah içersiniz; diyor saygılarımı sunuyorum.
BOP Eşbaşkanınız Recep Teşrünsami

2. Telgraf
Değerli kardeşim,
Türkçe yazdığınız davet mektubunuzu aldım. President Tayyip’te zırnık İngilizce bilmediğinden ben Türkçe’yi söktüm. Ne var ki ben yanınızda olamayacağım. Malum Ortadoğu’yu karıştırıyorum. Başından kalkarsam dibi tutar. Ben yokum ama bir CIA ajanım aranızda olacak, siz fark etmeyeceksiniz. President Tayyip ajanın hangi masada oturduğunu çok iyi biliyor.
Dünyanın başkanı,
Karanfilimi budama,
Benim adım Obama

3. Telgraf
(Son telgraf George Clooney’den)
Allah mesut ve bahtiyar etsin, torunlarınızın mürüvvetini görün inşallah. Ben köşkü terk edemiyorum, yokluğumdan istifade birini çökertirler yerime diye endişeleniyorum. Bu nedenle İngiltere Kraliçesi’ni şaşkına çeviren moda ikonu eşim Hayrunisa katılacak aranıza. Orkestra da birara “Gesi Bağları”nı çalarsa sevinirim.

4. Telgraf Kılıçdaroğlu’ndan
Davetiyeniz geldiğinde hemen bir kurultay yaptık. Partimiz bu nedenle ikiye bölündü. “Ne haliniz varsa görün”, dedim ve çıktım. Tam zamanında havaalanındaydım. Yürüyen merdivenlere ters bindiğim için çok vakit kaybetmişim. Derken Bodrum uçağının önüne geldim. Bir an için neden bu uçağa binmem gerektiğini unutmuşum. Biliyorsun, bir kere de oy kullanmayı unutmuştum. Nereye Kemal Bey? dediler, “Bodrum’a” dedim. Bindirdiler beni bir uçağa, meğer yanlış uçakmış. Şimdi Samsun Canik’de Toki’nin dereyatağına yaptığı binaların “bodrumundayım.” Tayyip’i desteklediğim için, “bu nasıl inşaat böyle?” diyemiyorum.
Samsun Canik’den sevgiler, saygılar.
BOP Eşbaşkanı’nın arkadaşı, Kemal..... Hay Allah Soyadımı unuttum iyi mi?

5.Telgraf
Son davetiyem maalesef yerine ulaşamamış. Bana iletilen notta şöyle yazıyor.
“Gönderdiğiniz adresteki “TSK” adlı kurum lağvedildiğinden yerinde bulunamamıştır. Davetiyenizi aynen iade ediyoruz. Bilgilerinize.”
Yakında Atatürk’ü de yerinde bulamayabiliriz. Hatta Anıtkabir’i de...
Son Telgraf
Mahsuni’nin türküdeki çağrısına dayanamadım, bir daha Samsun’dan geliyorum. Bu kez Silivri’den başlayacağız yolculuğumuza. Hedefimiz gene Akdeniz olacak.
M. Kemal Atatürk

Not: Bu yazdıklarım yalnızca kurgudan ibarettir. Her ne kadar sürç-ü lisan ettiysem affola.

Kaynak :
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .
 
Üst