verimli koca bir araziye (tercihen halkın ortak malı olanından) toprak setler çeker, içini atık ile doldurup havuz yaparsınız. doğal yoldan bozunmasını bekler, atmosfere karışan HCN'yi göz ardı eder, yağmurun şiddetli olmaması için dua edersiniz. sonra mesela davetiye matbaacılığı gibi dünyanın en tırt iş kollarından birinde başladığınız ticari hayatınıza maden zengini olarak devam edersiniz. dünyayı bilmiyorum ama en azından türkiyede böyle.
zaten her yerde böyle olmalı yoksa nasıl kar edeceksiniz? çıkan iki gram altın, arıtma yapsan çıkardığına değmez.
neyse devam edeyim, çıkarılan altını dünyaya hükmeden iki üç kodaman devletin milli bankasında yer altı depolarına tekrar gömüp çevreye tamamen zararsız hale getirirsiniz. böylelikle bu altınlar için başka kimsenin tekrar ölmesine ya da kendini tehlikeye atmasına gerek kalmaz. ha bi de daha ileri vak'alarda burnei sultanının sarayına kubbe ve musluk hammaddesi olarak kullanıldığı da oluyor altınların zira medeniyet böyle bir şey, serbest piyasa ekonomisinin olayı bu.