• Sayın Üyeler,

    Site görünümünün gündüz açık renk tema, gece koyu renk tema olacak şekilde otomatik değişmesini sağlayan bir düzenleme yapılmıştır. Görünümün otomatik değişmesini istemiyorsanız, bu ayarı hesap tercihlerinizden kolaylıkla değiştirebilirsiniz. Açık/Koyu temalar arasında ki geçişin otomatik olmasını istemeyen üyelerimiz üst menüde yer alan simgeler yardımıyla da kolayca geçiş yapabilirler.

    Site renklerinin günün saatine göre ayarlanmasının göz sağlığına faydaları olduğu için böyle bir düzenleme yapılmıştır. Fakat her üye görünüm rengini tercihine göre kullanmaya devam edebilecektir.

Türkiye gündemine dair haberler

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Çevre Bakanlığı'ndan İzmit Körfezi açıklaması: Zarar kirletenden alınacak
İZMİT (Kocaeli), (DHA) - ÇEVRE ve Şehircilik Bakanlığı, İzmit Körfezi'ndeki kirliliğin büyük oranda temizlendiğini, kirliliğe neden işletmeye gerekli idari yaptırımın uygulanacağını belirterek, zararın tazmininin kirletenden alınacağını açıkladı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İzmit Körfezi'nde yaşanan çevre kirliliğiyle ilgili yazılı açıklamada bulundu. Bakanlık, İzmit Körfezi'nde yaşanan deniz kazasına anında müdahale edildiğini belirterek şu görüşlere yer verdi:

"12 Ocak Perşembe günü Dilovası bölgesinden denize fuel oil döküldüğü ihbarı üzerine, Bakanlığımız Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Liman Başkanlığı ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesi yetkilileri olay yerine intikal etmişlerdir. Tesiste bariyer çekme ve kirliliği temizleme çalışmaları tesis yetkilileri ve yetkili acil müdahale firması tarafından başlatılmış, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından olay yerinden numune alınmış ve analize gönderilmiştir. Kirliliğe acil müdahale işlemleri gece boyu sürdürülmüştür. 13 Ocak günü İzmit Körfezi'nin çeşitli yerlerinde deniz kirliliği olduğu ihbarları alınmıştır. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan havadan kontroller sonucu kirliliğin Dilovası bölgesinden geldiği gözlemlenmiştir. Kocaeli Liman Başkanlığı tarafından 2'nci seviye kirlilik olduğuna dair Kocaeli Valiliği'ne yapılan bildirim sonucunda, Bakanlığımız tarafından onaylanan Marmara ve Boğazlar Bölgesel Acil Müdahale Planı doğrultusunda Valilik tarafından İl Kriz Merkezi kurularak çalışmalarına başlamıştır. Ayrıca, konu ile ilgili zarar tespit komisyonu kurulmuş ve çalışmalarına başlamıştır."

ZARAR KİRLETENDEN ALINACAK
Alınan numunelerin TÜBİTAK'a gönderildiği belirtilerek, şu açıklamada bulunuldu: "Deniz yüzeyindeki kirliliğin kaynağının analizle teyit edilmesi için Bakanlığımız Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ekiplerince numuneler alınmış ve parmak izi analizi için TÜBİTAK'a gönderilmiştir. Söz konusu bölgede toplam 3 adet acil müdahale firması tarafından 350 personel görevlendirilerek temizlik çalışmalarına ağırlık verilmiştir. Ayrıca, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü Seyit Onbaşı gemisi ve tahlisiye botu deniz operasyonlarını koordine etmek amacı ile olay yerine intikal etmiş, deniz temizleme çalışmalarını sürdürmektedir. Bunlara ilaveten tüm limanlar tarafından kendi personelleriyle temizlik işlemlerine destek verilmektedir. Bakanlığımız Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ve Kocaeli Liman Başkanlığı teknik personelleri sahada çalışmalarını sürdürmektedirler. Kirlilikten etkilenen yaban hayvanlarına ilgili kurumlar tarafından gerekli müdahaleler yapılmaktadır. Ayrıca, acil müdahale çalışmalarına destek olunması için Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı'ndan heyetler yerinde incelemeler yapmıştır. Kirliliğin başladığı andan itibaren temizleme çalışmaları yoğun bir şekilde devam etmekte olup, kirlilik büyük oranda temizlenmiştir. Kirliliğe sebep olan işletmeye 2872 sayılı Çevre Kanununa istinaden gerekli idari yaptırım uygulanacaktır. Ayrıca zararın tazmini kirletenden alınacaktır."

Kaynak:
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .
 
memur olmakta çözüm değil evet belki ama özel sektör tecrübesi de ne derece etkili olur bilemiyorum....bu tamamen kişinin kendini geliştirmesi ile ilgili bir durum....memur olmakla da insanın amacı bitmemeli...merak ve ilgiyle yapılabilse tüm meslekler aslında o zaman her şey yolunda gider bence....
 
özel sektör tecrübesi çok iyi olur kendi göüzümle görüyorum tecrübesi olmayan mühendis denetime geliyor yanlış bilgilerle denetim yapıyor tabiki kendilerini geliştimeleri zorundalar fakat özel sektör bir nebze birşeyleri oturtabiliyor insan üzerinde ..
 
Kocaeli'nin Darıca ilçesinde bir gemiden sızdığı tahmin edilen sintine ve fuel oil, deniz yüzeyinde ve sahilde kirliliğe neden oldu.


Kocaeli'nin Darıca ilçesinde, bir gemiden sızdığı tahmin edilen sintine ve fuel oil, deniz yüzeyinde ve sahilde kirliliğe neden oldu. Edinilen bilgiye göre, denizde kirlilik oluştuğu ihbar üzerine ilçenin sahil kesimine gelen Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ekipleri, kirliliğin nedenini tespit etmek için çalışma başlattı. Ekipler, kirliliğin yayılmaması için denize bariyer çekti.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve Darıca Belediyesi temizlik ekipleri de bir gemiden sızdığı tahmin edilen ve sahile vuran sintine ve fuel oil ile bazı başka atıkları temizlemek için çalışma yürütüyor. Denizden numune alan ekipler, atığın hangi gemiden boşaltıldığını tespit etmek için inceleme yaptı.
Büyükşehir Belediyesi'ne ait çevre denetleme deniz uçakları da İzmit Körfezi'ndeki gemileri havadan denetleyerek, kirliliğe neden olan gemiyi tespit çalışması gerçekleştiriyor.
Olay yerinde yetkililerden bilgi alan Darıca Belediye Başkanı Şükrü Karabacak, gazetecilere yaptığı açıklamada, Darıca açıklarında ve sahilde ciddi bir kirlilik yaşandığını belirtti.
izmit-korfezi-kirliligi.jpg

Karabacak, şunları kaydetti:
"Denize bırakılmış bir atık olarak görülmüyor. Mazotun bilerek döküldüğünü tahmin etmiyoruz. Mutlaka bir sızıntı olduğunu düşünüyoruz. Ciddi anlamda kıyıya vuran bir kirlilik var. İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü, Büyükşehir Belediyemiz ve Darıca Belediyesi olarak kirliliğin nedeniyle ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bir yandan da denizin temizlenmesi için çalışmalarımızı başlattık. Konunun takipçisi olacağız."
 
AB'nin resmi istatistik ofisi Eurostat ve Sosyal Güvenlik Kurumu'nun (SGK) verilerine göre Avrupa'da en fazla işçi cinayeti Türkiye’de yaşanıyor.

avrupa-da-en-cok-is-cinayeti-turkiye-de-is-yetistirme-zorunlulugu-iscileri-olduruyor-1544123018.jpg

En fazla iş cinayetinin yaşandığı inşaat sektöründeki işçiler ile çalışma koşullarını ve bu ölümlerin neden önlenemediğini anlattı.
Euronews'ta yer alan haber şöyle:
İstanbul Tuzla’da bir konteynere misafir oluyoruz.
400 daireli inşaatta çekim yapmak yasak olduğu için inşaat sahibinin şantiyeden ayrılmasını bekliyoruz. İşçiler, patronun gittiğini haber eder etmez, şantiyeye doğru yol alıyoruz.
Mesai bitimi sonrasında bir araya geldiğimiz işçiler yorgun. Biraz sohbete başlayınca yorgunluğun sebebinin 14 saatlik mesai olduğunu duyuyorum.
Uzun yıllardır inşaat işçisi olarak çalışan Hasan* günlük 80-90 TL yevmiye ile çalışıyor. Herhangi bir sağlık güvencesi yok. Aslında ailesi İstanbul Esenyurt’ta yaşıyor ama o çalıştığı şantiyede arkadaşları ile birlikte bir konteynerde kalıyor. Hafta sonları izini yok. O nedenle ne kendine zaman ayırabiliyor ne de ailesine. Çalışma koşulları ve ortamından memnun değil. Onu da bir cümle ile özetliyor:
"Bizim onlara yaptığımız evlere bakın bir de onların bize yaşamamız için kurdukları konteynerlere... Aslında durumu özetliyor."
Özellikle kısa sürede çok iş yetiştirme zorunluluğu onun için sıkıntı. Çünkü Hasan’a göre bu baskı beraberinde işçi ölümlerini getiriyor. Buna bir de şantiyelerdeki denetimsizlik eklenince durum katmerleniyor. "Ben çalıştığım şantiyelerde ölümlere şahit oldum. Denetim yok. İş güvenliği uzmanımız var ama patrona bağlı çalışıyor. İş güvenliği uzmanından şantiye güvenliğini almasını istediğimizde; ‘’Para aldığım adamı nereye şikayet edebilirim?’’ diyor.
Aynı şantiyede çalışan bir başka işçi Ahmet* de işçinin yevmiye çıkarma telaşını bu ölümlerin bir diğer sebebi olarak görüyor.
Ahmet, çalışırken giydikleri baret, elbise veya ayakkabıların kaliteli olmadığını ve bunun da güvenli çalışma koşullarına engel olduğunu ifade ediyor:
"Beş metre sıvayı bitirmeye çalışan işçi, bir süre sonra güvenliği için kendine bağladığı halatı çıkarır. O işi yetiştirme amaçlı çalışır. Çünkü yevmiyeyi doğrultması gerekiyor. O halatla da rahat çalışması çok zor. Ve 2 bin lira yerine 4 bin almaya çalışan işçi o boşluklardan düşüp öleceğini düşünmüyor. İşverenin de işine geliyor bu durum çünkü o da bitirme derdinde."
Ahmet, yasalardaki boşluklara şu sözlerle dikkat çekiyor:
"Yasalarda boşluk olmasa patronlar bu kadar rahat edemez. İş güvenliği eğitimi 20 sorudan oluşan 10 dakikalık bir sınavdan ibaret. Yetmiş alınca geçiyorsun ki, onu da herkes alıyor zaten. Haliyle o eğitimi almış oluyorsun. Aslında iş güvenliğine göstermelik uyuyoruz."
Artık inşaat sektöründe iş bulmak çok zor. Sebebi uzun bir süredir içinde olduğumuz ekonomik kriz. O yüzden ‘’İş yoksa inşaatta çalış’’ zamanı çoktan geçti. Hal böyle olunca da işçiler en basit haklarını bile talep edemez hale geldi.
İnşaat İş Sendikası'ndan Ali*, rantı ve yarışı bir tarafa bırakıp, şantiyelerde insani koşullarının oluşturulması gerektiğine vurgu yapıyor.
"İnşaat baronları ve lobisi işçinin koşullarını düzeltme derdinde değil. Ama şu çok nettir, iş güvenliği işçilerle alınır. O masada, o projede işçiler de olmak zorunda. İşçiyi insan gören bir anlayış olmazsa biz daha çok ölüm göreceğiz."
*İsimler değiştirilmiştir.
 
Van’da üretilen Dolusavar’a Yunanistan’dan talep geldi! Van’da İranlı girişimcinin ürettiği ve gökyüzüne gönderilen ses dalgasıyla suyun kristalleşmesini engelleyerek dolunun yağmura dönüşmesini sağlayan ‘dolusavar’ cihazı, yurt içi ve dışından ilgi görmeye başladı. Van’da üretilen ve gökyüzüne gönderilen ses dalgasıyla suyun kristalleşmesini engelleyerek dolunun yağmura dönüşmesini sağlayan, bu özelliğiyle yurt içi ve dışından yoğun ilgi gören “dolusavar” cihazı için Yunanistan’dan sipariş alındı.İranlı girişimci Yadollah Nasrollahi’nin tarım ürünlerini doludan korumak için üretimini düşündüğü ancak ülkesinden gereken desteği göremediği için Van’daki İş Geliştirme Merkezi’ne (İŞGEM) başvurarak projelendirdiği “dolusavar” adı verilen cihaz, tarım sektöründe ilgi gördü.

434450.jpg

Nasrollahi, yurt içi ve dışından gelen talepler üzerine, asetilen gazın patlatılması sonucu gökyüzüne gönderilen ses dalgasıyla suyun kristalleşmesini engelleyerek dolunun yağmura dönüşmesini sağlayan cihazın seri üretimine geçti. Yaklaşık bin dönüm alanda etkili olan ve cep telefonuna kurulan programla kontrol edilebilen cihaz, Azerbaycan’a ilk ihracatının ardından Avrupa ülkelerinde de talep görmeye başladı. Yunanistan’da tarım ürünleri üreten bir firmanın sipariş ettiği cihazların üretimi için Van’da çalışmalar hızlandırıldı.

0x0-vanda-uretilen-dolusavara-yunanistandan-talep-1544518946490-768x512.jpg

‘İKİ YILDIR ÜRETİLİYOR’
İŞGEM Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Gedik, İranlı girişimciye bir fırsat tanımak istediklerini, bu kapsamda cihazın üretimini yaptıklarını söyledi. Ürün için Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Teknokent’ten Ar-Ge desteği aldıklarını ve sonuç itibarıyla doluyu engelleyen bir ürün ürettiklerini anlatan Gedik, cihazın daha önce bazı ülkelerde üretildiğini, Türkiye’nin de iki yıldır bu ürünü ithal ettiğini vurguladı. Dolu yağışında ciddi artışlar yaşandığını ve bunun da tarımla uğraşan çiftçilere zarar verdiğini anımsatan Gedik, “Doluyu önleyen bu cihazla, asetilen gazın patlatılmasıyla oluşan ses dalgaları bir baca marifetiyle yayılarak yaklaşık 10-12 kilometrelik bir mesafeye çıkıyor. Dolu zaten 12 kilometrelik bir hava tabakasının içerisinde oluşuyor. Orada oluşan kristallerin artı ve eksi kutuplarının ses dalgası marifetiyle yapışması engelleniyor. Bu şekilde yağmur olarak inmesi sağlanıyor.” dedi.

Gedik, her bir cihazın bin dönümlük bir alanda etkili olduğunu test ettiklerini belirterek, şunları kaydetti:
“Bu cihazı ürettikten sonra hem Türkiye’den hem de yurt dışından çok ciddi talep gelmeye başladı. Türkiye’de tarımla uğraşan çiftçilerimiz talep ediyor. Dolunun ülke ekonomisine ciddi zararı söz konusu oluyor. Geliştirdiğimiz bu ürünle ülke ekonomisine çok ciddi bir katkı sağladığımıza inanıyoruz. Ürüne şimdide Yunanistan’dan talep var. Avrupa ülkelerine ciddi bir ihracat yapmayı planlıyoruz. Yunanistan da bunun ilk örneği. İlk ihracatımızı da Azerbaycan’a gerçekleştirdik. Bunun da gururunu yaşadık. Talep fazla olunca seri üretimine geçtik. Dört günde bir ürünü tamamlayabiliyoruz. Seri üretimini hızlandırmaya çalışıyoruz.”

0x0-vanda-uretilen-dolusavara-yunanistandan-talep-1544518946490.jpg


Ürünün tam otomasyon çalıştığını ifade eden Gedik, “Hem mili ekonomiye hem de çiftçimize ciddi katkı sağlayacağına inanıyoruz. Ürün için otomotiv ve güneş enerjisi sitemlerinden de talep aldık. Sonuçta dolu bu sektörleri de olumsuz etkiliyor. Van’da bunu gerçekleştirmenin gururunu yaşıyoruz” dedi.

‘HEDEFİMİZ TÜM AVRUPA ÜLKELERİNE SATMAK’
İranlı girişimci Nasrollahi de ürettiği cihaz sayesinde artık çiftçilerin tarım ürünlerinin zarar görmeyeceğini söyledi.”Tamamladığımız ürünlerin bir kısmını teslim ettik. Hepsinde başarılı olduk.” diyen Nasrollahi, şöyle konuştu: “Akıllı bir sistem ve dünyadaki örneklerinden çok farklı. Hem İran hem de buradaki üniversitede bunun tespiti de yapıldı. Telefona yüklenen yazılımla telefonla kontrol edilebiliyor. Son olarak Avrupa ülkesi Yunanistan’dan talep aldık. Hedefimiz bu cihazı tüm Avrupa ülkelerine satmak.”
 
Bursa Teknik Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden 4 akademisyenin gerçekleştirdiği “Ambalajlı İçme Suyu Örneklerinde Ağır Metal Analizi ve Risk Değerlendirmesi” başlıklı analiz çalışması kapsamında 43 farklı markanın içme suyu örneği üzerinde 16 farklı ağır metalin analiz işlemi gerçekleştirildi. Anaziler 250 ml’lik plastik ambalajlı su örneğine yapıldı. Su örnekleri içerisinde tespit edilen en yüksek ağır metal konsantrasyonları, baryum, kurşun, stronsiyum oldu. Sularda en yüksek oran olarak baryumda 366.08, kurşunda 0,80 ve stronsiyumda ise 6,01 ppB oranları ölçüldü. İçme suyu yoluyla maruz kalma dozunun baryum için en fazla 0,004, kurşun için 0,029 ve stronisyum için de 0,0012 mikrogram olduğu belirlendi.

KANSER RİSKİ
Araştırmada, kurşun oranlarının ambalajlı içme sularında yetişkinler için 10-6’yı aşan kanserojen indeks aralığı sergilediğine vurgu yapılarak, “Ambalajlı içme suyu tüketmenin Pb(kurşun) seviyesine göre kanserojen risk oluşturduğu gözlenmektedir. Toplum sağlığının korunması açısından uygun kontrol tedbirlerinin alınması gerekmektedir. Sularda As, Pb, Mn, Cd, Cu, Hg Cr gibi ağır metallerin bulunması ciltte incelme, böbrek hasarı, karaciğer sirozu, sinir sisteminde ileti bozuklukları, gibi sorunlara yol açabilmektedir. Toplumun bir bölümünün, su ihtiyacını sağlıklı olduğuna güvenemediği için musluk suyu yerine ambalajlı sulardan karşıladığı bir gerçektir. Ambalajlanarak tüketime sunulan doğal kaynak suları ve içme sularının bakteri içermemesi kadar ağır metal bulunma durumu ve konsantrasyonu da önem arz etmektedir” ifadelerine yer verildi.

Kimya Mühendisleri Odası Başkanı Dr. Ali Uğurlu, “Tespit edilen en yüksek baryum oranı korkutucu. Kurşun miktarı 0.010’un altında olması gerek ancak 8 katı çıkmış. Araştırma sonuçlarına göre bazı içme suları dördüncü derece su kalitesinde. Böyle bir ürün ancak banyoda kullanılır. Baryum (Ba), kurşun (Pb) ve stronsiyum (Sr) ağır metallerdir. Bu ağır metallarin kansorejen etkileri var. Bazı organlarda birikme, mutasyon, dejenerasyon etkileri söz konusu olabilir. Çünkü bu metaller vücutta birikme yapabiliyor. Ambalajlı su sektöründe korkunç derece denetimsizlik var. Standart dışı firmaların ruhsatları iptal edilmeli” ifadelerini kullandı.

ÇEVRESEL FAKTÖRLER
Araştırmada, şu bilgilere yer verildi: “Sudaki kirliliğin çoğu kimyasal kaynaklı. Sanayi atıkları, tarımsal ilaç atıkları, petrol su kimyasında önemli değişiklikler yapmaktadır Ayrıca doğal sular, mineral, cevher ve kayaçlarda etkileşim yoluyla ayrışmalara ve bu şekilde metallerin suya karışmasına sebep olabilirler. İçme suları da bu kaynaklardan temin edildiğinden kimyasal bileşimleri sürekli değişir.”
 

Ekli dosyalar

  • ambalajli-sularda-kursun-riski-13098288.Jpeg
    ambalajli-sularda-kursun-riski-13098288.Jpeg
    48.4 KB · Görüntüleme: 150
birilerinin cebi doluyor , denetim mekanizması sıfır .. neden paylaşsınlar ki ancak o sudan kendi akrabaları veya ailesinden biri ölecek ki adam olacaklar böyle vatandaş öldümü sıkıntı yok onlar için ..
 
Bolu'nun doğa harikası Gölcük Tabiat Parkı'nda hayata geçirilmesi planlanan 19 odalı dağ köşkü ve 25 bungalov projesi için yapıların ağaç köklerine zarar verdiği gerekçesiyle mahkemeden yürütmeyi durdurma kararı verilmesine rağmen, Belediye Meclisinde oylama yapıldı. Oylamayla iptal edilen projede kiralama yetkisi 10 yıllığına Belediye Encümenine geçti.


Dönemin Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından Bolu Belediyesi'ne 2012 yılında 29 yıllığına kiralanan Gölcük Tabiat Parkı için 19 Aralık 2017'de ihale yapıldı. İhalede, 19 odalı dağ köşkü ile 25 bungalov yapımı ve göl gazinosunun özel işletmeye verilmesi de yer aldı. 12 firmanın katıldığı ihaleyi, Avrasya Feribotu'nu arkadaşlarıyla birlikte kaçıran Muhammet Tokcan'ın kardeşi, Düzceli iş adamı Kurtuluş Tokcan aylık 116 bin TL teklif vererek kazandı. İhale tepki çekti ve birçok sivil toplum kuruluşunun birleşimiyle oluşan Gölcük Platformu tarafından protesto edildi. Tepkilerin ardından ihale, 2 Ocak 2018 tarihinde Bolu Belediyesi Encümeni tarafından iptal edildi. Daha sonra encümen tarafından alınan kararla söz konusu işletmenin Bolu Belediyesi tarafından yapılmasına ve işletmesine karar verildi. Proje kapsamında, geçen yıl Haziran ayında Gölcük Tabiat Parkı'nda bulunan göle 500 metre uzaklıktaki alanda, bungalovların yapımına başlandı. Ormanlık alandaki boşluklara, 25 bungalov yapıldı, evler, taş kalıplar üzerine oturtuldu.

Gölcük Platformu dava açtı
Gölcük Tabiat Parkı projesinin kamuoyunda duyurulmasının ardından, Gölcük Platformu konuyla ilgili Orman ve Su İşleri Bakanlığı'na projenin doğanın yapısını bozacağı gerekçesiyle dava açtı. Davada, Gölcük Tabiat Parkı'nda yapılan 25 bungalov ve inşası planlanan 19 odalı dağ köşkü ile teleferik hattı ve dağ kızağı projesinin reddi talep edildi. Bolu İdare Mahkemesi'nde görülen davada, proje ile ilgili bilirkişi raporu hazırlanması talebinde bulunuldu. Proje alanını inceleyen bilirkişi heyeti raporunda, bungalovların mevcut ağaçlara ve ağaç köklerine zarar verdiğinin gözlendiğini belirtti.

Yürütmeyi durdurma
Raporun ardından mahkeme, Gölcük Tabiat Parkı'na yapılan 25 bungalov ve 19 odalı dağ köşkü projesinin durdurulmasına karar verdi. 5 Aralık'ta verilen kararda, projenin uygulanması halinde telafisi güç zararlara neden olabileceği vurgulandı. Mahkeme, dağ kızağı ve teleferik hattı projesinin ise bölgeye zararı olmadığı gerekçesiyle yürütmenin durdurulması talebinin reddine karar verdi. Bolu Belediye Meclisi'nin Ocak ayı 1'inci birleşiminde, Gölcük Tabiat Parkı projesindeki işletmelerin 10 yıllığına kiralanması konusunda encümene yetki verilmesi için oylama yapıldı. Oylama, AK Partili Meclis üyelerinin oy çokluğuyla kabul edildi. Böylece 25 bungalov ve 19 odalı dağ köşkünün kiralama yetkisi Belediye Encümenine verilmiş oldu.
 
Konya'nın Karapınar ile Karaman'ın Ayrancı ilçeleri arasındaki 1,8 milyar rezervli kömür havzasında, 5 bin megavatlık termik santrali kurulacak. Termik santral, Cumhurbaşkanlığı'nın 2019 yılı yatırım programına alındı. Bölge halkı, arazilerine termik santral kurulacak olmasından tedirgin olurken, Ambar köyünün muhtarı İsmail Beydilli, köylerini terk etmek zorunda kalacaklarını söyledi. Beydilli, "Köyümüzde yaşlı nüfus var, biz bir yere gidemeyiz" dedi.

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü'nce Karapınar ve Ayrancı arasında, Ambar köyünde, 2007 yılında başlatılan ve yaklaşık 4 yıl süren çalışma sonucu bölgede 1,8 milyar ton kömür rezervi bulunduğu saptandı. 4,5 milyar ton kapasitesine sahip Afşin- Elbistan kömür havzasından sonra ikinci büyük Karapınar- Ayrancı kömür havzası için 5 bin megavatlık termik santral kurulması planlandı. Dönemin Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanı Taner Yıldız da kömür havzasında santralle birlikte yaklaşık 8 milyar dolar yatırımın yapılacağını belirtmişti.

'Sondajlar yapıldı'
Cumhurbaşkanlığı'nın 2019 yılı yatırım programlarına alınan termik santralin kurulacak olması, bölge halkını tedirgin etti. Ayrancı Belediye Başkanı Yüksel Büyükkarcı, 1,8 milyar ton kapasiteli kömür havzasının yüzde 60'ının Ayrıncı sınırlarında olduğunu belirtti. Büyükkarcı, büyük kömür kapasitesine sahip havzanın değerlendirilmesi gerektiğini, bunun yanında çevreye vereceği zarar nedeniyle tedirgin olduklarını kaydetti. Büyükkarcı, "Bu bir milli servet. Bunun devlet olarak değerlendirilmesinden yanayız; ancak bazı soru işaretleri var. Bunların aydınlatılması gerekiyor. İnsana, tarıma ve çevreye etkisi ne olacaktır? Bunları devlet olarak biz düşünmek zorundayız. Halkımıza bu bilgilendirmeyi de yapmak zorundayız. Tabi ki bunun ilçemize istihdam anlamında bir katma değer olacaktır. Üretim anlamında, rezerv anlamında devletimize bir katma değer olacaktır. Bunların değerlendirilmesinden yanayız; ancak dediğim soruların da cevabını almak zorundayız. Şu anda çalışma devam ediyor. Sondajlar yapıldı. 2019 programına alındığını biliyoruz, daha geniş bir bilgi sahibi değiliz" diye konuştu.

'Arazimizin gitmesini istemiyoruz'
Mahmut Atasayar da termik santral kurulduğu takdirde köylerinin taşınmak zorunda kalacağını ileri sürdü. Köyün taşınmasını istemediklerini belirten Atasayar, "Biz köyümüzün taşınmasını istemiyoruz. Bizim köyün en genci 60 yaşında. Biz bu saatten sonra nereye gideceğiz? Bize devlet diyor ki 'Hayvancılık yapın'. Bu mera alanları kuruduktan sonra biz hayvancılığı nasıl yapacağız? Biz arazimizin gitmesini istemiyoruz. Çiftçiliğe, hayvancılığa devam etmek istiyoruz. Kurulacak santralin istihdam bakımından da bir faydası olmayacak. Köyümüzün genç nüfusu İstanbul'da işinin başında. Halk olarak, köylü olarak toprağımızın gitmesini istemiyoruz; ama devlete de karşı çıkamayız" diye konuştu.

'Bir yere gidemeyiz'
Termik santralin yapılmasının planlandığı Ambar köyünün muhtarı İsmail Beydilli de santral kurulduğu taktirde arazilerinin zarar göreceğini ve köyü terk etmek zorunda kalacaklarını öne sürdü. Beydilli, "Köyümüze santral kurulmak isteniyor. Biz buna karşıyız. Arazilerimiz elimizden gidecek. Bizim köyümüzde zaten yaşlı bir nüfusu var. Biz bir yere gidemeyiz. Buraya kuyular açtılar, ölçümler yapıldı. Bu alan köyümüze 1 kilometre mesafededir. Santrallerin zararı olduğunu televizyonlardan görüyoruz. Biz halk olarak istemiyoruz. Devlet de yaparsa yapacak bir şey yok. Bu köyün yaş oranı 60- 70. 470 nüfusumuz var, gençlik yok. Biz zararlı olduğunu düşünüyoruz, dağlarda ot da olmayacak" dedi.
 
bizde her kurumda her noktasından virgülüne kadar ters herşey maalesef tek çözüm önce zihniyet değişmeli projeleri geçtim maalesef işe alımlarda bile işi bilen değil adamı olan işe giriyor özel de bile yer yer başladı ki kaldı ki projeler geliştirilsin heleki bir kurumumuz var allah nazardan saklasın Tübitakı maşallah çoğu proje üreten gençleri avrupa ülkeleri kaptı tübitakta onaylanmayan hatta kimisi hiç incelelenmeyen ..
 
Örnek yazınızda belirtilen ülkelerin nükleer santral sayılarına bakmak gerekiyor. Enerjide bağımlılığı azaltmak için bu tür yatırımlar olmak zorunda. Yenilebilir enerji kaynaklarına yönelmekte fayda var ancak bunların üretebileceği enerji miktarı, maliyet ve verimlilikleri çevreye oluşturdukları tehditlere oranla daha fazla ağır basmaktadır. Uygun FGD sistemi ve doğru politikalar yürütüldüğü takdirde çok fazla sorun teşkil etmeyecektir.
 
@gökhan arslan
Uygun FGD sistemi ve doğru politikalar yürütüldüğü takdirde çok fazla sorun teşkil etmeyecektir.

çok iyi yazdınız ama Türkiye şartlarında İMKANSIZ :D
 
Dünya nüfusundaki artış, yaşam standartlarının değişmesine sebep olurken, beraberinde sanayi ve ekonominin gelişmesi de tüketimdeki çılgın artışa neden olmaktadır. Bu durum doğal kaynaklarımızın azalmasına neden olup, doğal kaynaklarımızın ise daha verimli kullanma ihtiyacını paralel olarak doğurmuştur. Her geçen gün dünyamızda artan bu değişim; Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın kıymetli eşi Emine Erdoğan Hanım önderliğinde başlatılan Sıfır Atık Projesi ile israfın önlenmesini, atık oluşumunun engellenmesini ve azaltılmasını ve oluşan atığın kaynağında ayrı toplanarak geri kazanımını hedefleyen bu kapsamlı proje ile tam bu noktada can bulmuştur.

Sıfır Atık Projesi Tanıtım Toplantısı, 26 Eylül 2017 yılında T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız tarafından sürdürülebilir kalkınma ilkeleri çerçevesinde "Sıfır Atık" projesi ile gelecek nesillere yaşanabilir, temiz ve gelişmiş bir dünya bırakmayı hedefleyen felsefe hayata geçirilmiş ve tüm Türkiye’ de uygulanmasına yönelik çalışmalar başlatılmıştır. Projenin aşamalı olarak tüm ülke geneline 2023 yılına kadar hayata geçirilmesini hedefleyen yol haritası planlanmıştır. Bu yol haritası, T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yayınlamış olduğu, Sıfır Atık Sistemi Nasıl Kurulur? başlıklı kaynaktan ulaşarak, sıfır atık yönetim modeli adımları hakkında bilgi elde edebilir.

Sıfır Atık Projesinde 1 yıl geride bırakıldı.
Sıfır Atık Projesi ile atıkları sorun olarak görmekten çıkartılarak, yeni ürünlere dönüştürülebilecek kaynak ve hammadde olarak görmeye başlatıldı. Bu yüzden Sıfır Atık Projesi bir verimlilik ve tasarruf projesidir. 2018 yılının Mart ayı verilerine göre, bu kapsamda Bakanlığın başlatmış olduğu ve tüm Türkiye geneline yayılmasını hedefleyen projenin 9 aylık bilançosu yüzleri güldürdü. Bakanlığın ana hizmet binasında yaklaşık 115 ton değerlendirilebilir atık ayrıştırılarak toplanmasıyla ekonomiye kazandırılmış olup, sadece kağıtların yeniden dönüştürülmesiyle 1440 ağacın kesilmesi önlendi.

Hayata geçirilen yaklaşık 1 yıllık dönemini dolduran projenin sonuçlarında ise; 38.000 ton bitkisel ve 80.000 ton madeni atık yağ, 2,2 milyon ton ambalaj atığı, 184.000 ton ömrünü tamamlamış lastik ve 58.000 ton atık elektrikli ve elektronik eşya kaynağında ayrı toplanıp, geri kazandırılmıştır.
Bu şekilde atıkların kaynağında ayrı toplanarak geri dönüşümünün sağlanmasıyla hem hammadde hem de enerji israfının önüne geçilmiş olup, 2023’ e kadar bütün Türkiye’ de Sıfır Atık Projesinin hayata geçirilmesi hedeflenmesi ile umutları ve beklentileri arttırmış ve aynı zamanda gelecek vadeden proje olarak görülmeye başlanmıştır.

Yazar Çevre Mühendisi Tülay ALKURT -
Gizlenen içeriği görüntülemek için Giriş Yap yada Kayıt Ol .
 

Ekli dosyalar

  • sifir-atik-8230-20180705104033-696x373.png
    sifir-atik-8230-20180705104033-696x373.png
    43 KB · Görüntüleme: 205
SIFIR ATIK ..

1) Sıfır atık projesinde 100.000 istihdam istatistiği vardı kaçı ÇEVRE MÜHENDİSİ yada istihdam konusu detaylandırılmadı..
2) bu proje ile ÇEVRE MÜHENDİSLERİ için nasıl bir istihdam sağlanacak ..
bunlar Çevre mühendisleri için merak ettiğim

pekii ..

1)Sıfır atık çıktığından beri yapılan haberler plastik ve poşet üzerine oldu parayla nasıl korunacak ?
2) 25 kuruşun 15 kuruşu argeye ayrılması çok güldürdü devletin Çevre politikası için hiç mi bütçesi yok diyanete verilen bütçenin yarısı argeye verilsin
3)Organik poşet yapılıyor suda eriyor ve içilebiliyor ... neden bizde yok
4)Bazı büyük ve çevre felaketi yaratacak projeler için ÇED kalktı bunun için düşünceniz nedir ?
5) denetim mekanizması SIFIR iken nasıl geri dönüş sağlanması bekleniyor ?
6) Ülkemiz de özellikle tatil bölgelerinde artan yangınların ve buralara ne tesadüftür ki tanıdık simaların iş yapması (haberler nette mevcut)
7) Ülkemizde kesilen zeytin ağaçları için çalışma yokken mühendis olarak bu sizce ne kadar samimi ?
8) ülkemizde ki santrallerin çevreye zararları, köylülerin grevleri var ?
9) Özellikle hava kalitesi konusunda dünyada ilk 10 şehirden bizim ülkeden fazlaca bulunması ?
10)Çayır ovada kanser vakaları hepsi çevre ile alakalı ..
11)En basiti kore 100 günde yenilenebilir enerjiye geçti ...

daha önemli arz eden konular varken konun poşete vurgu yapılması samimi gelmiş değil ülkemizde çevre sağlığı için son derece zararlı projeler var ülkenin çoğu mühendisi eminim haberi bile belki yoktur ama HASANKEYF de yapılan baraj ile tarihi mekanlar selçuklu zamanlarından kalan eserler hele ki yerli halk ve hayvan bitki çeşidi tamamen iklim değişmesine sebeb olacak ...

iyi çalışmalar dilerim ..
 
Merhaba Ferhat Bey,
Konu olarak eksiklikler ve yapılmamış şeylerden konuşmaya kalkarsak şayet yorumlar ve sorunlar bitmez bunu sizde biliyorsunuz. Sizin üzerinde durduğunuz ve beklentileriniz tüm Çevre Mühendislerinin ve bu konuda çevre bilincine sahip kişilerin beklentileridir. Söylediğiniz ve sorduğunuz şeye katılıyorum. Ayrıca gündemde yapılan projelere destek sağlayarak bu konulardaki beklentilerimizin fazla olduğunu göstererek, daha fazla ses getirilmesi gerektiğini düşünüyor ve bu konu ile ilgili olumlu veya olumsuz yazılarla daha çok çevre bilincine dikkat çekilmesi gerektiğini vurgulamayı doğru buluyorum.
iyi çalışmalar..
 
@Tülay Alkurt
Ülkemizin sorunu bu işte pikniğe gideceksin ekmek yok, et yok, tuz almadan yola çıkıyorsun yol üstü alırız gibi oluyor... hazırlık temeli sağlam olmazsa daha fazla sorun olabilir çevre ile ilgili bilinçlendirme yokken günümüzde ki projelere bile Çevre zihniyeti ile yaklaşılmıyor iken bunlar pekte samimi gelmiyor isteklerimiz olacak ama SIFIR atık projesi için kimlerden görüş alındı ilgili bakanlıkta bulunan çevre mühendisleri dahi kaçının özel sektörden bilgisi var proje yapılırken gerek oda olsun gerekse sektörde donanımlı mühendisler olsun aylarca toplanıp proje detaylandırılabilir

ŞÖYLE SÖYLİYİM EN İYİSİ HALKIMIZ BU PROJE DE SADECE POŞETİN 25 KURUŞUN OLDUĞUNU BİLİYOR TEMEL YOK , EĞİTİM YOK ...
 
Çok geç kalındı çok. Yapılacak çok iş var. Biz mühendisler olarak elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Firmalarda uygulattığımız atık yönetimi olsun verdiğimiz eğitimler olsun sürekli geri dönüşümden yapılması gerekenlerden bahsediyoruz ancak uygulamada çok gerideyiz. Bakanlık bu konuda ülke genelinde çok yetersiz. Bir yerden başlamak güzel ama yine her zamanki gibi fiziki şartlar tam olarak sağlanmadan proje başlatıldı. Bir başlasın da gerisi gelir mantığı devam ediyor.
 
@Okan Türe
Kesinlikle katılıyorum. Yetersizliğimiz o kadar çok ki bütün konularda bundan yana aynı görüşe sahibiz. Fiziki şartlarımız bir anda düzelecek gibi değil zaten. Ve bunu ülke geneli kısa bir sürede yapmak çok daha imkansız. Bir başlasında gerisi gelir düşüncesi yanlış eğer orada sadece kalırsa ama başlamadan da gelişen bir durumun olmadığı gözler önünde. Biz şuan 2019 yılı olmuş daha yeni plastik kirliliğinden bahsediyorsak, daha ne kadar fiziki şartların tam olmasını bekleye biliriz ki.

@Ferhat Elçi
Ülke olarak herşeyin bir anda olmadığını ve bizden önceki mühendislerinde bu konularda senelerdir şikayet ettiği şeyler bunlar zaten. Evet konu çevre bilinci olarak ele alınmamış olabilir ama bizler bu bilince sahip insanlar bu konuyu kendimize örnek alarak etrafımızı bilgilendirme biliriz. Ayrı düşüncelere sahip değiliz. Bardağın dibindeki bir damla dolmuş olan dolu kısmına bakarak bu konu ile ilgili etiketlerle ilgili olduğumuzu göstermek için işin ucundan tutuyorum
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst